Irmak ve Felaket
Yüzme havuzumuz,futbol sahamız,oyun parkımız, hayvanlarımız için otlak, balık tuttuğumuz, kavgalar ettiğimiz her şeyimiz olan, çocukluğumuzun en güzel günlerinin geçtiği ırmak. Bahar gelip güneş ısıtmaya başladığında soluğu onun kenarında alır, yatağı değişen ırmakta yeni yüzme yerleri bulmaya çalışırdık. Bulduğumuz derin yerler o yaz bizim ve çevre mahallelerin yüzme alanı olurdu, yürümeye başlayan çocuklar daha sığ yerlerde yüzmeyi öğrenirdi.
Çocukların sırtında bir atlet, altlarında şeker çuvalından yapılmış bir don ile akşama kadar ırmak kıyısında oyun oynardı. Dört taş ile iki kale kurulup, futbol sahası oluşturulur, Trabzon kara lastikleri ,kramponlarımız, şeker çuvalından yapılma donlarımız, şortumuz olurdu. Kura ile üstsüz oynayacak takım seçilir, atletliler ile üstsüzlerin maçları başlardı saatlerce.
Bazen geçim kaynağımız olurdu ırmak, bir kürek bulduk mu, çakıl çıkarmaya başlardık, gelen traktörler bu çakılları para ile satardık. Şiddetli yağmurlar veya karların hızlı erimesi sonucu su seviyesi artardı. Sel gelmeden önce bir çamur kokusu oluşurdu, o zaman selin geleceğini anlar dere yataklarını boşaltırdık.
O selde mahalleli kadınlı erkekli ırmağın kenarına iner, herkes yukarılardan gelen odunları yakalamaya çalışır ve bazen bir kış yetecek odunu ırmaktan çıkartırlardı.
Biz büyüdükçe şehir büyüdü, ırmak küçüldü, küçüldükçe doğal yatağı daraltıldı, ırmak kenarlarının ıslah çalışmaları ile, oyun sahalarımız birer birer yok olurken betonlaşan bir mahallemiz oldu.
Temmuz 2012, gün boyunca şiddetini artıran yağmur, gece yarısı yoğun bir çamur kokusunu yaymaya başlayan ırmak. Bu yoğun yağmur ve çamur kokusundan sonra neler olabileceğini tahmin edenler ırmağın son durumunu görmek için iki ırmağın birleştiği bölgede beklemekte.
Su hızla yükselmekte, yılanlı dere üzerinde bulunan köprünün etrafında ki toprak parça parça kopmakta, iki ırmak diğer köprünün en üst seviyesine ulaşmak üzere. Bu esnada Trabzon kara yolunun üzerinden su geçmeye , üst geçit üzerinde ki tüm polis arabalarının sirenleri kesintisiz çalmaya başlamıştı.
Herkes iki derenin birleşim noktasına odaklanmışken arka bölgeden büyük bir gürültü ile sular Toki binalarının olduğu bölme akmaya başlamıştı. Siren sesleri, bağıranlar, ağlayanlar, kaçmaya çalışanlar,şiddetli yağmur ve kaçınılmaz son. Arka taraftan dolan su park halinde ki araçları hareket ettirmeye başlamıştı. Suyun önüne kattığı kütükler apartmanlar arasına dolmaya, insanlar yüksek yerlere kaçmaya çalışıyordu. Artık bir karabasan, bir bilinmezlik, karmaşa hakim olmuştu mahalleye.
Kendi çocuklarını güvende sanarak yağmur suları evine dolan arkadaşına yardım için suyu tahliye etmeye çalışan kat görevlisi, baskın sonrası evine koştuğunda açılamayan kapı ardında zayıflayan çocuk feryatlarını dinleyerek çaresizlikten feryat ediyordu. Başka bir apartmanın bodrum katında, Trabzon'dan dönen baba ve iki oğlu eve dolan sudan kurtulmak için tavana yumruk vuruyordu, onlarda babaları ile birlikte hayata gözlerini kapatıyordu.
Sonra Ankara'dan devlet büyükleri bölgeyi incelemek için geldi , muhalefet partisi mensupları geldi, onların yanında olmak için partililer geldi, kameralar, basın ,seyirciler, vaatler, yorumlar. Biz söylemiştik buraya bina yapılmaz diye kamera karşısına çıkanlar, her şeyi bilenler, acıyı yaşayan mahalleliler.
Çocukluğumuzun her şeyi olan dereler, acıyı ardında bırakarak daraltılmış alanına çekildi, Ankara’dan gelenler döndü, herkes normal hayatına döndü. Geride sönmüş ocaklar bırakarak dere akmaya devam etti.