ISLAK BİR HİKÂYE
Yağmur yağarken, pencere kenarına kurulup yağmuru seyrediyorum. Sen, şöyle eni konu yağmuru seyretmeyeli ne kadar oldu?
Sokaklar arınırken, okullu çocuklar cıvıl cıvıl ev yolunda yağmurlu akşamüstü… Bazısı toplamış avanesini şemsiyesinin altına. Ne büyük zenginlik?.. Sen, bir şemsiyeyi paylaşmayalı ne kadar oldu? Kaç kişi gelir aklına, bir büyük yağmurda şemsiyene alacak?..Tek kişilik şemsiyelerinle baş başa ne kadar oldu?..
Bisikletli bir çocuk, dikelmiş şöyle , abanmış pedallara, annesine sıralayacağı yalanı planlıyor sırıl sıklam. Annene çocukça yalanlar söylemeyeli ne kadar oldu? Ne kadardır büyüdü yalanların yaşınla koşut?..
İki sevgili geçiyor. Yağmur işlemez mi bunlara? Ağır adımlarla, yol uzasın diye dualarla… Sahte sevgilerini çıkarırsan, saymazsak onları eğer, ne kadardır ıslanmıyorsun sevgilinle? Hatta bir sevgilin var mı hala yağmurlu yolları arşınlayacağın ya da bir saçak altında, ikiye bölünmüş, büyüğü ona verilmiş simidi paylaşacağın?.. Ne kadardır büyük parçaları kendine saklıyorsun, ne kadardır?...
İki parmağı ağzında, kulak yakan ıslıkla yukardan birini çağırıyor bir yeni yetme, kapşonunu iyice geçirmiş başına. Bir dostu penceresine çıkaramayalı, kalbinden çalmayalı o ıslığı ne kadar oldu? Ne zamandır tek dost bırakmadın, gelmesini yağmurlarda beklediğin?..
Minik kızını omzuna almış bir baba. Bebecik kahkahalarla, bir eliyle annesine dokunmaya çalışarak, bir gözü nasıl olduğunu kestiremediği yağmurda… Okul taksitlerinden zaman bulup, ne zamandır gezdiremiyorsun bebeni baba ıslatan bu yağmurda?.. Ne kadar oldu, o minik dudaklarda, hayretin ve sevincin kahkahasını görmeyeli?
Şimdi, üstünde dam olmayanlar da yaşıyor burada. İşte şu bizim yaşadığımız dünyada. Ne kadar oldu büyük hayallerini, ideallerini yitireli? Ne kadardır hiç merhamet gelmedi aklına, olmayanlara, hiçbir şeyi olmayanlara?...
Yaşıyor musun diye sor kendine o zaman. Gülüşsüz, paylaşmasız, ıslanmasız, yalnızlığının kalabalıkla örtülmüş haliyle… Bir dostunu çağırmadan, çağıracak dostu olmayarak…
Yaşamının neresine gömüldüğü belli olmayan hayallerinle, çöpe attığın ideallerinle… Sahi, sen yaşıyor musun?