İslam dünyasında Erdoğan ve Obama

Salih Parlak

İslam dünyası, kurtarıcısını bekliyor; mehdisini bekliyor. Ama elbetteki bu kurtarıcının gönderilmesi, Yüce Mevlamızın külli iradesinin emrinde… isterse Müslüman ümmetleri dünyanın efendisi kılacak siyasi önderleri gönderir ve biz de oylarımızı verir; o önder insanları siyasi kadrosuyla başımız lider seçeriz ve kendilerinde çok şey bekleriz.

Ama muktedir olmadan iktidar olmak diye bir şey yok; tarih böyle bir başarı yazmamıştır. Halk, her zaman siyasi önderinin arkasında olacak. Sivil toplum örgütleriyle ayakta kalmasını bilecek. Sivilleşmeyen ve sivil toplumu örgütlenmesini başaramayan halk, iktidar sahibini muktedir yapamaz.

Lao-Tzu der ki, "Yalnız, ahlakta çamurdan ve politikada beladan korkmayan siyasî önder, ülkenin başı ve devletin yöneticisi olabilir."

Cumhurbaşkanımız ve Başkanımız “dur” durak bilmiyor; Afrika ve geri kalmış İslam ülkelerine seyahatlerini sürdürüyor, ihracat için iş adamlarını da yanlarına alarak sürekli mal pazarlıyorlar.

 Hiçbir güvenlik sorunu olmayan bölgeler bile kendi başına bırakılmazken yeryüzünün çok stratejik noktalarında hem de uluslararası askeri gücün denetlediği bölgelerde korsanlık faaliyetlerinin bu hızla yayılması düşündürücü.

Afrika ülkelerine ticaret malı; inşaat demiri ve her türlü ihtiyaç malzemesi taşıyan Türk gemileri Afrika"ya ulaşmak için Yemen ve Somali açıklarından giderken ABD ve Avrupa Birliği"nin finanse ettiği besbelli olan korsanlar tarafından alıkonuluyor. Kaptan diyor ki:

“Korsan saldırısı sırasında bölgede denetim yapan NATO gemilerinden yardım istedik ama hiç birisi yardım çağrılarına cevap vermedi.”

Bırakın yardım etmeyi çağrılara cevap bile vermediler. Bir gemi tam 45 dakika korsan saldırılarına silahsız olarak direnirken onlar normal “denetimlerine” devam ettiler.”

Yani NATO askeri güç savaş gemilerinin gözleri önünde korsanlar gemi kaçırıyorlar.

Bütün korkuları, güçlü bir Türkiye ve Osmanlı döneminden beri Osmanlı hayranlığıyla yaşayan Afrika insanına ulaşmasını başaran Türkiye Cumhuriyeti devlet ve hükümet yetkilileri bir birlik kuracak, örgütlenecek, büyükelçilikler açacaktır.

Babacan: “Latin Amerika"da yeni büyükelçilikler açılacak. Afrika"da 15 yeni büyükelçilik açılacak. Çin ve Hindistan ile ilişkiler ilerletilecek. 2020 yıllarında Türkiye küresel güç konumuna yükselecek. 2023"de Türkiye"yi, dünyadaki en büyük 10 ekonomi arasına sokmayı hedefledik” diyor.

İşte Somali açıklarında Amerikan donanması, NATO savaş gemilerinin gözleri önünde korsanlar Türk ticaret gemilerine baskın düzenliyor.

Gariptir; yılda 20 bin gemi, dünyanın deniz trafiği en yoğun geçidinde geçiş yapıyor. 11 Eylül el Kaide ikizkuleler saldırılarından hemen sonra, çok sayıda ABD/NATO gemisi, o bölgede konumlanmış. Saldırıların yapıldığı sahaya en yakın Cibuti bölgesi ABD'nin donanma üssü haline gelmiş. Bölgede izinsiz kuş uçurtulmazken korsanlar ellerini kollarını sallayarak koca gemilere el koyabiliyor.

Türkiye Cumhurbaşkanı"nın ve Başbakanının hılafet birliğini andıran diplomatik gezileri, ABD"yi de korkutmaktadır. Türkiye Cumhuriyetinin muasır medeniyetler düzeyine yüceltebilmesi için, şimdiye kadar hiçbir hükümetin göz kestiremediği ve rahatlarını bozmadıkları diplomasi için canını hiçe sayacak biçimde tehlikelere atan bugünkü iktidar sahipleri bütün Batı dünyasının ilgiyle izlediği odak noktası olmaktadır.

ABD'nin finanse edip eğittiği 15 bin kişilik Etiyopya askeri Somali'de… Bölgede iç çatışma yaşanıyor ve bu iç çatışma körüklenmektedir; amaç bölgedeki zenginlikler.... 2003 yılında, fiyaskoyla sonuçlanan ABD Somali operasyonu...

Hazar/Orta Asya'ya girdiler. Mezopotamya/Basra Körfezi'ne girdiler. Şimdi de Kızıldeniz/Orta Afrika'nın zenginliklerini ele geçirecekler. Bunların tamamını da Başkanlığa yeni seçilmiş, Afrika kökenli, babası Kenya Müslüman"ı, ama annesi başka evlilikler gerçekleştirdiğinden kendisi Hıristiyan anneannesinin elinde büyümüş, Hıristiyan Başkan Barak Obama gerçekleştirecek. Bu açıdan Barak Obama"yı çok zor günler beklemektedir. Oraya gönderilen Türk birliği aslında Batılı enerji şirketlerinin çıkarları için görevlendirilmişti.

Afrika Birliği Örgütü Türkiye"yi stratejik ortak olarak ilan etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti, daha kuruluşunun üçüncü yılında 1926, tamamı koloni ve sadece Etiyopya bağımsız iken, Afrika"daki ilk büyükelçiliğini Etiyopya"da açmıştır. İkinci Dünya Savaşı"ndan sonra bir yandan Türkiye"nin Batı Bloku ve NATO ile entegrasyonu, Marshall Planı ve Truman Doktrini çerçevesinde dış  ve iç politikasını Batı politikaları ile entegre etmesi, öte yandan Afrika"daki kolonizasyonun çözülme sürecine girmesi ile Türkiye Afrika"ya mesafeli bakmak durumunda kalmıştır. Bu politika Türkiye ile Afrika arasında bir boşluk yaratmıştır. Bu durum küreselleşmenin yoğunlaştığı 1990"ların ikinci yarısından itibaren yeniden değişmeye başladı.

Türkiye bir “Eylem Planı” geliştirerek 1998"de adını; “Afrika"ya Açılım Politikası” koydu. Türkiye"deki Ağustos toplantıları, alınan bu kararların tezahürleridir. Afrika"daki, yaklaşık 13 milyar doları bulan ticari ilişkileri ve ekonomik bağlantılar da hızla büyüyor. TİKA"nın ekonomik yardım politikaları da Afrika"ya açılarak Sahra güneyinde üç yerde ofis açmak suretiyle büyümektedir.

İşte böyle bir açılımın gerçekleştirildiği dönemde, Türk ticarî gemilerine yapılan saldırılar, amaçsız değildir. Türkiye"nin büyümesinden ve büyük oynaması ardından  u gibi olaylar normal karşılanmalı ve Türkiye"nin dostunun sadece Müslüman ülkeler olduğunu aklımızdan ırak etmeyelim.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.