04.03.2017 tarihinde, Cumartesi günü, kısa adı İFEAD olan, İlahiyat Fakültesi Eğitim ve Araştırma Derneği tarafından düzenlenen, “İslam Müslüman ve Sanat” konulu, OMÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz Can’ın sunduğu konferansa katıldık. Konferans, derneğin her ay rutin olarak yürüttüğü konferanslar serisinden bir tanesiydi. Dernek binasında yapılan konferansa yine çok sayıda katılımcı oldu. Açılış konuşmasını yapan dernek başkanı Yrd. Doç. Dr. Salih KESGİN; “konferanslar dizisini, genel adını “Medeniyet ve Kriz” başlığı altında yürüttüklerini, günümüz dünyasında , islam coğrafyasındaki krizlerden hareketle bu genel başlığı seçtiklerini, medeni dünyada Müslümanların kriz içinde olmalarının manidar olduğunu, konferanslar dizisiyle de bunu Müslüman bilincine dönüştürmek ve Müslüman duyarlılığı oluşturmak istediklerini” belirti. Sanat duyarlılığı; Müslümanların günlük yaşamında ve İslam anlayışında çok görülmemekte, ve tali bir konu olarak karşılık bulmaktadır. Yazımıza konu olan ve katılmış olduğumuz “İslam Müslüman ve Sanat” konulu konferansın sonunda, katılımcıların ortak kanaati, Müslümanların Sanat’ın her bölümü ile ilgilenmeleri gerektiği oldu.
Konferansta sunumunu yapan Prof. Dr. Yılmaz Can; “Sanat, fıtri bir duygudur. Bu duygudan mahrum olan hasta sayılır. Piknik yapmak için; deniz, kır, yayla, yeşillik aramak bu duygunun tezahürüdür. Her konuda nizam, intizam, düzen ve ahenk aramak da sanat duygusunun yansımasıdır. İnsan sürekli daha güzeli arar. Sanat Allaha götüren yoldur. Ortaçağ Müslümanın bugünden çok daha fazla sanata önem ve değer vermiştir. Sanat eserleri, toplumun hafızası ve şuurudur, ortak kimlik ve değerdir. Zihinler yapılarla şekilleniyor, şekillenmiş zihinler de benzer yapıları geliştirerek oluşturuyor. Mekke’de Ecyad kalesi yıkıldığında ülkemizin her kademedeki ve her düşüncedeki insanı bu olaya tepki göstermiştir. Vahyi ve Sünneti anlamada sanat önemli bir etki gücüne sahiptir. Günümüz dünyasında sanat en güçlü iletişim aracıdır. Batının değer bilmi, değer yargısı onlara benzemeyen toplumuz için yüklenmeye çalışıldığında toplumsal sorunlar çıkmıştır. Sanat kullanılarak toplum değiştiriliyor. Sinemalar bunda çok etkin olarak kullanılıyor. Geçmiş dönem sinema filmlerinde Müslüman ve din adamı tiplemesinin genellikle kötü imaj oluşacak şekilde düzenlendiğini gördük. Müslümanın tarzı sanatına, sanatı da tarzına uygun olmalıdır. Holleyvood filmleri dünyaya Amerikan kültürünü sunmuş ve büyük ölçüde de kabul ettirmiştir. 1902 yılında kurulan Holleyvood, son yüz yıl içinde dünyaya sesini duyurmuştur. Müslümanlar vaaz yoluyla yaptıkları tebliği, sanat yoluyla yapacakları takdimle daha geniş kitlelere duyurabilirler. Günümüz gençliği müzik ve sinemasız yaşayamıyor. Ama Müslümanın bir müzik ve sinema geleneği oluşturulamamış. Sanatta, helal sınırları çok daraltılmış. Muhafazakar ve mütedeyyin aileler çocuklarını sanat bölümlerinde okutmamaktadırlar. İlahiyat fakültelerinde sanat tarihi hocaları yok denecek kadar azdır. Sanat tarihi dersleri sayı olarak hem azdır, hem de müfredatın en sıkıştırılmış saatlerinde kendine yer bulmaktadır. Müslümanlar mutlaka sanat dalında var olmak durumundadırlar. Sanatın değerlerden oluşmaması kimlik erozyonu oluşturmaktadır. Müslümanın evi, eşyası, sokağı, şehirleşmesi kendi değerlerini yansıtmalıdır. Aksi halde Müslüman değişmiş ve dönüşmüş, değerlerinden kopmuş olur.” diyerek, Müslümanın hayatında sanatı ve olması gereken yerini anlattı.