Prof. Dr. İsa Doğan, İslam'ın geldiği ilk günden itibaren Allah'ın birliği ve tevhid inancını organik olarak ekonomik adalet mefhumuna bağladığını ifade etti. Doğan; "Yani toplumda iktisadi adalet yoksa tevhit inacı da yoktur dedi.
Doğan, şunları vurguladı: "İslam toplumlarında yönetim ve idari kadrolara liyakatsiz ve ehliyetsiz kişilerin getirilmesi, resmi ve sivl kuruluşlarda yolsuzluk ve rüşvet skandallarının artması, zenginleşen ve gelişen bilimsel kaynaklara rağmen bilimin ve bilim adamlarının etkisiz kalması, aile ve toplum hayatında saygı ve sevginin hızla azalması, siyasi, dini ve etnik grupların çoğalması, paranın ve maddi servetin tekelleşmesi, zengin ve fakir arasındaki ekonomik mesafenin açılması, İslami olmayan tutum ve davranışların normal hale gelmesi; İslam Dini'nin ana esaslarının insan ve toplum hayatından hızla çekildiğinin ve İslam'ın özde değil sözde kaldığının açık birer göstergeleridir dedi.
HEDEF FAKİRLİĞİN YOK EDİLMESİ
İnsanın malını ve kazandıklarını toplum için harcamasının bir yatırım kaynağı olduğuna da değinen Doğan, Toplumda fakirliğin yok edilmesi için servet kazanmak İslam'ın en üstün emridir diye konuştu.
HER DEVİRDE ÖZGÜN EKONOMİK MODEL
Prof. Dr. Doğan sözlerini şöyle tamamladı; İkdisadi adalet, çağın gereklerine göre Kur'an'ın itikadi, ahlaki, hukuki ve sosyal ilkeleri doğrultusunda her devirde özgün ve özgür bir sistemle tesis edilmelidir.