İSLÂM TOPLUMU...

Sami Kesmen

İslâm toplumu; temelde tevhid, adalet, emanet, şura, merhamet, ilim, iffet, sadakat ve kul hakkına riayet gibi Kur’anî ve Nebevî esaslara dayanır. Bu toplumda bireylerin ve kurumların davranışları, Allah’a kulluk anlayışı ve Resûl’ün sünnetine uygunluk temelinde şekillenir.

İslâm toplumunun olmazsa olmaz hassasiyet ve duyarlılıkları vardır. Bunlar öncelikle ve asgariden; helal-haram bilinci, iyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak (emr-i bi’l ma’ruf nehiy ani’l münker), insan onuruna saygı, komşuluk, akrabalık, toplumsal dayanışma, mazluma sahip çıkmak, zalime engel olmak, çevre, mahlukat ve tabiat hakkını gözetmek gibi ilkelerdir ki, bunlar aynı zamanda İslâm toplumunun ruhunu besleyen temel duyarlılıklardır.

İslam toplumu sadece kendi mahallî sınırlarında değil, ümmet bilinciyle tüm Müslüman coğrafyadan ve hatta bütün insanlıktan sorumludur. Mahallî düzeyde; aile yapısının korunması, ahlâkın yaygınlaştırılması, neslin ve toplumun ıslahı, eğitimde adalet ve hakikatin gözetilmesidir. Küresel düzeyde; zulme karşı durmak, barışı ve hakkı savunmak, ümmetin onurunu korumak, bilgi ve teknoloji alanlarında adaletin sesi olmaktır.

Bugün “isimde Müslüman, yaşamda dünyevi” bir anlayışın yaygınlaşması, İslâm toplumunu yozlaştırmıştır. Bu bozulmanın sebeplerinden bazıları ve öne çıkanları şunlardır. Bilgiye değil alışkanlıklara dayalı bir din anlayışı, israf ve dünyevileşmeyle birlikte Allah’a değil mala kul olan bireyler, adaletsizlik ve çıkarcılık uygulamasıyla liyakatin değil torpilin hâkim olduğu yapılar, ahlâkî erozyonla aile yapısının çözülmesi, iffetin değersizleşmesi, birlik ruhunun kaybıyla ırkçılık ve hizipçilik gibi ayrıştırıcı unsurların yaygınlaşmasıdır.

İslâm toplumları ellerinde bulunan ve Peygamberin emanet olarak bıraktığı Kur'an ve sünnet değerleriyle kurtuluş ve dirilişin yollarını inşa etmelidir. İslami bir bilinçlenme oluşturulmalıdır. Tevhid akidesi merkezinde Kur’an ve Sünnet eksenli bir bilinç İslâm toplumunun kodlarını belirlemelidir.

Her bireyin kendini arındırması, sabır ve sadakatle ahlâkî bir sefer başlatması lâzım gelir. Kurumlar; adaletin, ehliyetin, istişarenin egemen olduğu yapıya sahip olmalıdır. Bireycilikten ümmet bilincine geçiş sağlanmalı, bunun eğitimi verilmelidir. İslamî karakterli, düşünen, üreten, adanmış bir gençlik yetiştirmelidir.

Her birey: kendini eğitmekle, ailesini korumakla, doğruluğu ve iyiliği yaymakla, kötülüğe ve zulme karşı durmakla, dualarında ümmeti unutmamakla, malıyla, bilgisiyle ve zamanıyla katkıda bulunmakla mükelleftir. Bu hassasiyet tüm bireylerde yol haritası ve yaşam tarzı olmalıdır. İslam toplumu; ahlâk, adalet ve vahiy temelli bir duruşla inşa edilir. Bu inşa süreci bireyle başlar, aileyle büyür, toplumla köklenir.

Bozulanı tamir etmek, yıkılanı yeniden ihya etmek her Müslümanın asli görevidir. Zira “bir kavim kendini değiştirmedikçe, Allah onların durumunu değiştirmez.” (Ra’d, 11) İslâm toplumunun yeniden inşa edilmesi gerekir ve bu da imanla yoğrulmuş bir ahlâk devrimiyle mümkündür.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.