Geçmişlerden, yeni nesillere maddi ve manevi miraslar kalır. Bu mirasların kullanışına göre yeni nesiller şekil kazanır. Her iki mirası harmanlayıp, değerlendiren varisler huzurlu yaşarlar.
Maddi miras; mal, mülk, servet gibi unsurlardır. Manevi miras; köklü değerler, görgü kuralları, edep, adap, itikat ve ibadet gibi davranışların şekillenmesini sağlayan unsurlardır.
Sadece maddi mirasın sahibi olanlar, zamanla şımarır, ilahlaşır ve edepsizleşirler. Manevi mirasla birlikte maddi mirasa sahip olanlar, kendileri mutlu oldukları gibi, huzurlu bir toplum inşasına da katkıda bulunurlar.
Maddi miras sahibi olmak için her hangi bir emek sarf etmeye gerek yoktur. Varlıklı bir ailenin sonraki nesilleri bu servetini sahibi olacakları için her hangi bir bedel ödemez ve efor sarf etmezler. Manevi miras için emek, gayret, ve çalışmak şarttır. Bu mirası elde etmenin yolu eğitim ve öğretimden geçmektedir. Zenginliği Allah c.c . istediğine verir ama ilim isteyenin sahip olacağı bir nimettir.
İnsanın geleceği için yapacağı en kârlı yatırım eğitimdir. İslâm dini eğitim-öğretime çok önem vermiş, ilim tahsilini tavsiye ederek, ilim sahiplerini övmüştür. Âlimlerin, Peygamberlerin varisler olduğu anlayışı, İslâmın ilme verdiği önemi anlatmaya yetecektir. İslâm dini, eğitimi ibadet kabûl etmiştir.
Eğitimi yüksek olan kişi, grup, blok, toplum ve ülkeler diğerleri üzerinde hâkim durumda olurlar. Ülkelerin gelişmişlik düzeyleri eğitim durumlarıyla tarif edilmektedir. "İlim sahibi kimsenin uykusu, cahilin ibadetinden daha iyidir" Peygamberi mesaj, ilim öğrenmenin önemini anlatmaktadır.
Peygamberimizin vahye muhatap olduğu 610 yılında, Mekke'de okur-yazar sayısının 20-25 kişi civarında olduğu rivayetler arasındadır. Peygamberimiz tarafından kabile başkanlarına gönderilen İslamî tebliğ ile ilgili mektupları okuyacak kimselerin bulunmadığı da yine rivayetler arasındadır. Cebrail a.s.ın Peygamberimize tebliğ ettiği ilk âyet olan "Oku" emriyle, İslâmi kültür hareketi başlamıştır.
Bedir’de esir alınanların, 10 Ensar'a okuma-yazma öğretme karşılığında serbest bırakılması ilmin önemini anlatmaktadır. Peygamberimizin Ashab-ı Suffe'ye verdiği önem, onların bütün masraflarının karşılanması gibi katkılar ilim tahsilini, eğitim-öğretimi anlamlı kılmaktadır.
Yüce Yaratıcı'nın Peygamberimize öğrettiği ve Kur'ana konu olan; "Rabbim ! Benim ilmimi arttır" duası da ilim peşinde koşmanın önemini hatırlatmaktadır. "İlmi Çin'de bile olsa alın. İlim kadın erkek herkese farzdır. İlim müminin kaybolmuş malı gibidir. Onu Nerede bulursanız alın" gibi Peygamberi mesajlar, Müslümanın eğitime vermesi gereken önemi ortaya koymaktadır.
Kadınlara da ilim öğrenmek, eğitim yapmak farzdır. Peygamber eşleri annelerimiz ilim öğrenmişler, Hz.Aişe annemiz feraiz ilminde otorite olmuştur. Peygamberimiz; "Dünya ve ahireti isteyen ilme sarılsın" buyurmuştur. Hz.Ömer Efendimiz Valilere, çocukların eğitimleriyle ilgilenmeleri için özel talimat vermiştir. Hz.Ali Efendimiz, çocukların bulundukları asra göre değil, istikbale göre yetiştirilmelerinin gereği üzerinde durmuştur.
İlim tahsilinde esas olan Allahı tanımak ve nefsi terbiye etmektir. İslâm dini, ilmi bu zaviyeden değerlendirmeye tabi tutmaktadır. Allahı bilerek yapılan az amelin, Allahı bilmeden yapılan çok amelden üstün olduğunu hatırlatmaktadır.
Hiç bilenle, bilmeyen bir olur mu hatırlatmasını yapan Kur'anda, direk veya dolaylı 750 yerde ilim konusuna işaret edilmektedir. Ancak, Âlimlerin Allah'tan gereğince korktuğunu konu yapan Kur'an, öğrenilen bilginin paylaşılmasını da istemiştir.
Allah c.c konu dışı bırakan hiçbir eğitim, ilim sayılamaz. Nefsin terbiyesini dikkate almayan hiç bir öğretim başarılı olamaz. İnsanlığın faydalanabileceği alim, nefsini terbiye etmiş ve Rabbını tanımış olanıdır.