Ticaret; insanın ihtiyaçlarını karşılamak için meşru bir kazanç yoludur. Bu yolla kişi hem kendi nafakasını temin etmiş, hem de topluma hizmet etmiş olur. Ayrıca, İslamın belirlediği kurallar ve ahlaki ilkeler doğrultusunda, helal yöntemlerle yapıldığında da ticaret; ahiret sermayesine dönüşmüş olur. Ticarette kazancın helal olması için; hile, faiz, kumar, aldatma, rüşvet gibi haram kabul edilen faaliyetlerden ve yöntemlerden uzak olması, bu haramların ticari faaliyetin hiçbir aşamasında bulunmaması gerekir. Kazancın helal yollardan elde edilmesi İslamın temel ilkesidir. Malın ayıplarını gizlenmek suretiyle müşterinin aldatılması haram bir yöntemdir. Bizi aldatan bizden değildir buyuran Peygamberi ilke en çok da ticarette dikkate alınması gereken bir uyarıdır.
Ticaretin tüm süreçlerinde dürüst olmak gerekir. Bu yöntem hem İslami bir ilkedir ve aynı zamanda hem de malın bereketini artırarak, alışverişin helalliğini sağlamaktadır. Müşterinin ikna edilmesine dönük her türlü hileli yöntem haramdır. Düşük bir rakam ifade edilip … başlayan fiyatlarla diyerek, öyle bir fiyatın hiç olmaması veya öyle bir fiyat varsa da uygulama karşılığının müşteri tarafından kabul edilmeyeceğinin bilinmiş olması halinde bu yöntemin kendisi meşru olmamakla birlikte getirisinde de şüphe olacaktır. Pazarlama tekniğinin bir unsuru gibi görünen ama yanıltıcı olduğu bilinen tüm unsurlar ticaretin helalliğine şüphe düşürmektedir.
Müslümanın ticaretinde İslami ilkeler esastır ve bu ilkesel süreçte alışverişin helal parayla yapılması gerekir. İslamın her türlüsünü haram kabul ettiği faizin içinde bulunduğu ticaretin getirisi de haramdır. Ticaret yapabilmek için gerekli olan sermayenin helal kaynaklı olması esastır. Ortaklık veya katılımcı bankalarla çalışmak gibi günümüzde faize bulaşmadan ticaret yapabilmeye katkı sağlayan bir çok kurumsal müessese bulunmaktadır. Sermaye temininde banka kredilerinden istifade edilirken, bankaların çalışma şekli, sunulan kredinin kaynağı gibi paranın çalıştırılma ve elde edilme yöntemlerine kadar ince bir değerlendirmenin yapılması gerekmektedir.
Ticaretin tüm süreçlerinde; sermayenin kaynağına dikkat edilirken, sunulan hizmette de haksızlıktan kaçınmak gerekmektedir. Ticari faaliyette; satanın da, alanın da, aracı olanın da haklarının gözetilmesi İslami ilkelerdendir. Adalet, Müslüman hayatının her karesinde önceliklidir ki, ticarette bu durum daha önem arz eder, zira alış-veriş anlamına gelen ticaretin adaletsiz yapılması halinde hak ihlalleri oluşacaktır. Bu da Müslüman toplumunda güvensizlik oluşturacak, insanların birbirine olan itimadı sarsılacaktır ve bu nedenle de böylesi bir ticaret haramdır.
Yüce Allah Nisa suresi 29.ayette; “Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksız yollarla yemeyin. Ancak karşılıklı rızaya dayanan ticaretle yiyin” buyurarak önemli bir başka ticaret ilkesine dikkatleri çekmektedir. Bu uyarıyla; ürünü veya hizmeti satmak için tarafların makul rızalarının gerekli olduğu vurgulanmaktadır. Bir tarafın istifade etmesine dönük baskılarla karşı tarafa baskı yaparak ve onun bunalmasından istifadeyle, ürün ve hizmet satıp, bu yöntemle ticaret yamak; o ticaretin helalliğini şüpheli hale getirmektedir.
İslami duyarlılıklara göre; ticareti yaparken hem karşı tarafın hakları, hem de toplumun menfaatleri düşünülmelidir. Ticarette sadece gelir elde etmek değil aynı zamanda topluma hizmet etme bilincinin de ön planda olması lazım gelir. Müslüman tüccarlar, sadece maddi kazanç için değil, aynı zamanda toplumsal fayda ve ahlaki değerler doğrultusunda hareket etmekle yükümlüdürler. Zekat ve sadaka gibi sosyal yardımlaşma mekanizmaları, ticaret yoluyla elde edilen gelirlerin bir kısmının toplumun dezavantajlı kesimlerine yönlendirilmesini sağlar. Bu da islami ticaret ilkelerinin bir sonucudur.
İslam'da ticaret, dürüstlük, adalet, helal kazanç ve toplumsal fayda ilkelerine dayalı olarak yapılmalıdır. Bu prensipler, hem bireysel hem de toplumsal açıdan huzur ve refahın sağlanmasına katkıda bulunur. Ticaret ahlakına uygun davranmak, dünya ve ahiret saadeti için önemlidir.