Aciz ve muhtaç yaratılan insan fıtratın en güzeline layık görülmüş, canı, malı, nesli, aklı ve dini kutsal sayılmış, itinayla korunması için yapılması gerekenler bildirilmiştir. Sürdürülebilir bir yaşam için çevreyle münasebet kurma, çalışıp üretme, farklı kabiliyetlerin ürettiklerinden faydalanma imkanına kavuşturulmuştur. Huzurun temini için ihtiyaçları karşılama, ilişkileri düzenleme ve sorunları giderme yeteneğiyle donatılmıştır. İçtimai huzur, fertlerin gerçekleştirdiği bu doğal alışverişe bağlanmıştır.
Dinimiz, söz ve davranışlarda, kazanma ve harcamada aşırılıktan kaçınmayı emreder. Sosyal yaşamı ilgilendiren tüm aşırılıkları; inançta, sözde ve davranışta dinin ve aklın uygun gördüğü ölçülerin dışına çıkmayı, bahse konu mal veya imkanları meşru olmayan amaçlar için harcamayı israf olarak değerlendirir. Yüce Allah kullarını, davranışlar hususunda “De ki: “Ey günah işleyerek kendilerine yazık eden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Çünkü Allah, bütün günahları bağışlar. Şüphesiz O, çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.” ayetiyle; yeme, içme ve tüketim konusunda “Ey Adem oğulları! Namaz kıldığınız, ibadet ettiğiniz her yerde temiz ve güzel elbiselerinizi giyin. Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” ayetiyle aşırılıktan sakındırmaktadır. Lazım olanı mübah, fazlasını haram kılmıştır.
İsraf, nimeti ve imkanı yerinde ve miktarında kullanmamak, İlahi lütuflara ve yegane rızık sahibi olan Allah'a saygısız davranmak; bu imkandan mahrum olanlar başta olmak üzere insanların hakkına girmek; kaynakların adil dağılımı ve kullanımını engellemek, ileride muhtemel kıtlıkların özellikle gıda krizlerinin zuhuruna sebebiyet vermektir. Kur’an “Çünkü saçıp savuranlar, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.” ayeti, saçıp savuranları, şer işlerde nankörlüğe baş koyan şeytanla eşdeğer tutarak bu durumun sakıncalarına dikkat çekmiştir.
Savurganlığa karşı takınılan bu tavrın ilkesel duruşu “Akrabaya, yoksula ve yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurma! ayeti ortaya koymakta, her türlü mali ibadette ölçünün zaruretine vurgu yapmaktadır. Hayatın her alanında değişmez ölçüler belirleyen Peygamberimiz suyun kullanımıyla ilgili ilk müslümanları ikaz ettiği bilinmektedir; Sahabeden Sa'd b. Ebi Vakkas ile olan diyaloğu, söz konusu ölçünün ne olması gerektiğini bildirmektedir; bir gün Sad’ın abdest alışına tanık olan Allah Resulü (sav), "Bu ne israf" buyurmuş, Sa'd, Abdestte de mi israf olur?" diye sorunca, Resulüllah (sav), "Evet, akan bir nehirden bile abdest alıyor olsan israf olur." diye cevap vermişti.
Peygamberimizin; "İnsanoğlu kıyamet günü beş şeyden; ömrünü nasıl tükettiğinden, gençliğini nasıl yıprattığından, malını nereden kazanıp nerede harcadığından ve öğrendiği bilgilerle nasıl amel ettiğinden he¬saba çekilmedikçe yerinden kımıldayamayacaktır.” ikazı, ahiretteki hesabın dünya hayatının vazgeçilmezleri üzerine kurulu olduğunu bildirmiş, harcama, davranış ve zaman israfından kaçınmanın, zihin dünyasındaki itidalle yakın ilişkisini göstermiştir. Peygamberimiz “İki nimet vardır ki insanların çoğu bu konuda aldanmıştır: Sağlık ve boş zaman.” hadisiyle doğrudan zamanın değerlendirilmesine ilişkin insanların zaafına dikkat çekmiştir. İnsan ömrünü belli bir zamanla sınırlandıran Yüce Allah, zamanı değerlendirmenin ölçüsünü de Asır Suresinde bildirmiştir; “Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyan içindedir. Ancak, iman edip de salih ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler, birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka.”
İslam her şeyden evvel, tüketim ahlakını emreder. Harcama mülahazası, yerleri ve sınırı, bu ahlakın temelini oluşturur. Resûlullah (sav)’ın; "Kibre düşmeden ve israfa kaçmadan yiyin, için, sadaka verin, harcayın ve giyinin!" buyruğu, ihtiyaçların giderilmesi, imkanların zayi edilmesine sebebiyet veren kibir ve israftan uzak durulması; imkanların muhtaç kitlelere de ulaştırılması gerektiğine dikkat çekmiştir. İnsana özgü hak ve özgürlüklerle ilişkilendirilen zaruri ihtiyaçlar; yokluğunda hayatı olumsuz etkileyen temel ihtiyaçlar, hayatı kolaylaştıran ve güzelleştiren estetiğe ait ihtiyaçlar haricindeki istekler, ihtiyaçtan sayılmadığı için israftır. Harcamada ihtiyaç sıralamasını dikkate almak ve bazı ihtiyaçlara fazla harcama yapmamak da israftan kaçınmak için önemlidir. Kaldı ki, arzu edilen her şeyi tüketmek israftır.
Diğer taraftan ferdi kaynaklarda tasarrufa dikkat ederken başkasına ait imkanları ve kamu kaynaklarını keyfi harcamak, sözgelişi; kağıdı, suyu, havluyu, klimayı, araç-gereci... evde idareli, kamuda, toplu alanlarda... keyfi kullanmak da israftır, merhamet yoksunluğu ve adaletsizliktir.
Gıda özelinde düşünüldüğünde zaruri ihtiyaçları karşılamaktan aciz kitlelerin bulunduğu bir dünyada milyonlarca ekmeğin çöpe atıldığı herkesçe malumdur. Ülkemizde de , bu israfın boyutu korkunçtur. Bilhassa toplu barınma ve yeme yerlerinde bu israf katlanarak artmaktadır. Yere düşen bir lokmanın bile yerden alınması gerektiğini bildiren hadis de dikkate alındığında çağdaş dünyada bilhassa ülkemizde gıda, hususiyle ekmek, bilerek ihtiyaç fazlası alınmakta, bayatlamaya, bozulmaya ve nihayet çöpe atılmaya maruz bırakılmaktadır. Ülkemizde bir günlük ekmek israfının, yoksul bir ülkenin bir günlük ekmek ihtiyacı olduğu düşünüldüğünde israfın boyutu ve vahameti hepimizi ürkütmelidir.
Kur’an ve sünnette, sosyal adaletsizliğe, fakr-u zarurete, hatta kıtlığa sebebiyet veren mali aşırılıklara dikkat çekilirken toplumsal sorunların zuhurunda sosyal ilişkileri bozan taşkınlıklara da yer verilmiştir. Peygamberimiz (sav) bir hadiste; "Allah, annelere hürmetsizlik etmeyi, kız çocukları diri diri gömmeyi ve vermeniz gereken şeyleri vermeyip hakkınız olmayan şeyleri almayı size haram kılmıştır. Dedikodu etmeyi, anlamsız çok soru sormayı ve malı israf etmeyi ise sizin için hoş karşılamamıştır." buyurmuş, toplumdaki dengenin bozulmasına neden olan hususlarda müslümanları dikkatli olmaya davet etmiştir.
Dünya hayatında ölçülü yaşam, ahiret inancının varlığıyla kaimdir. Ölçülü yaşam da takvayı gerektirir. Takva ise imandan sonra ibadetlerle birlikte imkanlarda, yiyecekte, sözde davranışta zamanın kullanımında ve tüm ilişkilerde ahlaki boyutu dikkate almaktır. Buna göre tüketime elverişli tüm ihtiyaç maddeleri lüzumunca kullanılmalı, çevre kirletilmemeli, muhtaçlar gözetilmelidir. Tüm farklılıklar zenginlik sayılmalı, tüm imkanlar nimet-külfet, emanet-sorumluluk dengesinde kullanılmalı, harcarken ve tasadduk ederken israf edilmemeli, cimrilikle savurganlık arasında vasat bir yol tercih edilmelidir. İsrafın her çeşidinde ruhun arındırılması cihetine gidilmeli, ahirette tek sermayenin ölçülü hayat olduğu unutulmamalıdır.
Ramazan Ayınız mübarek olsun.
Selam ve dua ile...