İSRAİL ÖLDÜRMEYİ NE ZAMAN BIRAKIR?

Şeyma Taş

Yazımın başlığına yönelik herkesin sayısız cevabı vardır eminim. Cevabınız, fikriniz, yönteminiz ne olursa olsun herkesin buluşacağı nokta kuşkusuz "bağımsızlık" olacaktır. Peki kimin bağımsızlığı bu ülkeyi yaşadığı vahşetten kurtarır? Bugünkü yazımda bundan bahsetmek istiyorum.

Öncelikle Arap İsrail savaşlarının tarihine bakıldığı zaman Filisti'nin kaderi de bu diyor bazı tarihçiler. Bu söylemi faydasız ve gereksiz buluyorum. Hiçbir coğrafyanın kaderi emperyalizmin vahşi pençeleri arasında can çekişmek olamaz, olmamalı. Bu kabulleniştir,duyarsızlığın ilk adımıdır. İlk olarak bu söylemden kurtulmalıyız. Bu coğrafyanın prangası; "Büyük İsrail Projesi"  Herkesin bilgi sahibi olmasa da duyduğu bu proje, emperyalizme yeni pazarların gerekli  olduğunun kanıtıdır. Bu proje doğrultusunda İsrail'in Filistin'e yönelik saldırılarının vahşetinden bahsedecek cümle bulmak zor, her gün sosyal medyada ölen insanların fotoğrafları artmakta. Bunu dillendirmek de bir başkaldırıdır elbette ancak çözüme dayalı adımlar atılamaz mı? Yıllardır süren bir adaletsizlik o coğrafyaya hakim. Günümüz dış politikasında buna karşı nasıl tavır alınmalıdır? Bir sürü fikir ve sorular mevcut ama hepsi söylem olarak kalıyor. Peki İsrail'e kim haddini bildirecek? Davos ve Mavi Marmara gibi yöntemlerin bir işe yaramadığını tam tersi Türkiye- İsrail ekonomik ilişkilerinin tavan yaptığını gördük. Türkiye açısından bakarsak İsrail konusunda aktif ve etkili bir tutum sergileyemediği açık ve nettir.

Peki Türkiye ne yapmalı?

Ortadoğu'yu kurtarmaya kalkan Türkiye'nin önceliği kendini korumak olmalıdır.Çünkü kendi bahçesini koruyamayan biri başkasına yardımcı olamaz. Bunu temel ilke edindikten sonra bölge insanını bilgilendirme yoluna da gidilmelidir. Bu coğrafyanın insanlarını tüketim toplumu olmaktan kurtarıp, üretken kılmak elzemdir. Bunun için iç politikalar önemlidir. Gelişme adı altında şehirlerdeki  alışveriş merkezlerinin sayısını azaltarak halk üretkenliğe yönlendirilmeli, eğitim politikalarında köklü değişimler yapılmalıdır. Bu ülkenin çocukları üretken bakış açısıyla yetiştirildiği sürece Filistin'de bombalar duracaktır. Tüm bunlar gerçekleştirilirken bölgede ki diğer liderlerle sıkı işbirliği içinde olunmalıdır. Tüm bunlar uzun vadede kısmen de olsa bağımsızlığa yöneltecektir. Bağımsızlığını kazanan bir toplum karşısında kimse duramaz. Bağımsızlık ilkesini Ortadoğu'nun tüm bölgelerine yaymak için gerekli olan ise bölge liderleriyle iyi ilişkiler kurmaktır. Samimi ilişkiler geçen zamanla bölgeye gerçek Arap Baharını yaşatacaktır. "Birlik ve bağımsızlık" bu iki zıt kavramı Ortadoğu'da hakim kılmak Filistin'in kurtuluşudur.

Tüm bu yazdıklarımı okuyan biri bunların ütopya olduğunu düşünebilir. İsrail ve Amerika'nın karşısında bağımsızlık kazanılamaz korkusu sarabilir. Ancak bu bir stratejidir. Güçlünün karşısında hep boyun eğmek için korkutulmuşuz yıllarca. Buna başkaldırı önce insanlığın getirisidir. Kendiliğinden olacak bir eylemi korku ile bastırma yöntemini benimsemiş, onların üretkenliği altında ezilmişiz. Bağımsız bir devletin sadece sınır çizgisinden ibaret olmadığını küçük yaşlarda öğrendim.  Bu sebeple bağımsızlığın önemini  kavrayan biri olarak buna değinmeyi kendime borç bildim. Basit bir örnekle; İllerde belediyelerin çok sık kullandığı bir slogan vardır. "Değişen ve Gelişen Şehir" bu sloganla yapılan hizmetlere bakıldığında kentlerde hızla artan alışveriş merkezi yapılarını görmeniz mümkün. Bu bir büyüme değildir. Gelişme hiç değildir. Bu tür dönüşümlere birey olarak ne yapacağımız konusunda önerim ise; reddetmektir. Bize sunulan yapılar içinde hapsolmamayı seçmek özgürlüktür. Biz özgür olduğumuz sürece Filistin'de çocuklar ölmeyecektir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.