Ortadoğu'da akıl tutulması yaygın bir hastalık haline gelmiş bulunmaktadır. Bölgesel güçlerle küresel güçlerin ya da bölgesel çıkarlarla küresel çıkarların kısa devre yaptığı ırakta her gün yeni gelişmeler, yeni sürprizler, yeni katliamlar, yeni yapılar ortaya çıkmaya devam ediyor. Son olarak Irak Şam İslam Devleti adıyla ortaya çıkan örgütün yaptığı katliamlara, soygunlara bakıldığında haçlı ordularının insanlık dışı eylemlerine benzediği görülmektedir. Vicdan, mantık ölçülerini aşan öldürme eylemleri, bu örgütün güdümlü bir örgüt olduğu gerçeğini ortaya çıkarmaktadır. Çünkü kendi iradesiyle çalışan bir insan ya da insan topluluğu kendi milletine, kendi ülkesine bu denli vahşet boyutunda zararlar veremez. Amerikan işgaline, emperyalist sömürüye karşı çıkıyormuş görüntüsü vermesine rağmen öldürdüğü insanların tamamı yine o bölgenin Şii Müslümanlarıdır. Bu haliyle emperyalist ve Siyonist güçlerin dünyada oluşturmaya çalıştığı terörist, fundamantelist, gaddar Müslüman algısına hizmet ettiği açıkça görülmektedir.
Girdikleri bölgelerde insanları acımasızca öldürüp mallarına el koydular. Hunharca katledip kan akıttılar. Bunlar mezhebi inanışın ötesinde insanlıktan çıkan küffarın yaptığı vahşete benzemektedir. Mezhebi bir taassubun ötesinde katil bir ruha sahip caniler ordusunun, haçlı barbarlığının yaptığı zulüm ve işkenceye benzemektedir. Bu örgütün selefi, Sünni ya da başka bir isimle isimlendirilmesi de son derece yanlıştır. Böyle bir şey Müslümanlara ve İslam'a hakarettir. Haçlıların öldürdükleri insanların etini kızartıp yemeleriyle (2) ırakta bu örgütün öldürdüğü adamın kafasını kesip onunla top oynamaları (3) arasında hiçbir fark yoktur. Haçlılar kendilerinden olmayan yabancılara, doğululara bu zulümleri yaparken, ıraktaki sözde Müslümanlar kendi ülkelerinin insanına yaptılar. İşte tüm bu haçlı gaddarlığına ve vahşetine benzeyen eylemleriyle sözde Irak Şam İslam Devleti örgütü insanları öldürüp sonra cesedini parçalayıp iç organlarını çıkardığı eylemlerle Müslüman değil insan bile olmadığını ispatlamaktadır. Tüm dünyayı hayretler içinde bırakan eylemlerine baktığımızda olayların arkasında iki gücün olduğu söylemek kehanet olmaz. Burada eskiden beri yönetimde bulunan yerleşik güç Baascılar ile Arz'ı Mev'ut emelinden dolayı bölge üzerinde eskiden beri planları, projeleri bulunan İsrail IŞİD'i desteklemektedir. Bunun gibi terör örgütleri özgür iradeleriyle kurulmuş değil aksine bölgede emelleri bulunan Siyonizm'in ve diğer emperyalist ülkelerin Ortadoğu'yu 22 parçaya bölüp parçalamak, Müslümanları birbirleriyle çarpıştırıp zayıflatmak için kurulmuştur. Biz İslam Birliği kurulsun diye çırpınırken Dünya Siyonizm'i, İslam Dünyasını daha küçük parçalara bölüp parçalayıp toparlanamaz hale getirmek için bizden daha çok çalışıyor.
Yaşananlara bakılırsa Irak fiilen üçe bölünmüş durumda. Sünni halk yıllardan beri Şii Başbakan Maliki'nin zulüm, baskı ve haksızlıklarından iyice bezdiği için tüm bunlardan kurtulacağı bir çare arıyordu. Bundan dolayı Sünni Musul halkının 'Bizi Şiiler yöneteceğine İsrail yönetsin daha iyi.' dediği anlatılıyor.(1) Bunları destekleyen milletvekilleri, yaklaşık 7 milyon insan bulunduğunu kaynaklar bildirmektedir. Bu da ciddi anlamda çılgına dönmüş bir halk desteği olduğunu göstermektedir. Maliki yönetiminde Sünniler, idam, işten çıkarılma, mallarına el konulma dâhil birçok haksızlığa uğradılar. Meydana gelen olayların ana kaynağı bu zulümler değil bu zulümleri yaptıran küresel güçlerdir. Şimdi ırakta halk Saddam dönemini mumla aramaktadır.
İsmindeki gariplik kadar yaptıkları da garip, insanlık dışı ve İslam'ın temel meseleleriyle asla bağdaşmayan IŞID örgütü halkına, İsrail-ABD politikalarına hizmet eden öldürücü darbeler vurmaktadır. Suriye'nin bir kısmını da içine alarak yeni bir devlet kurmayı hedefleyen IŞID aslında birleştirici değil, ayrıştırıcı kanlı uygulamalara imza atmaktadır. Sünni - Şii, Arap Kürt ayrımı insanları ayrıştırmakta, bir Sünni devleti kurmayı hedeflediği için Irak'ın ve Suriye'nin parçalanmasına neden olmaktadır. Yapılanlara bakıldığı zaman Irak Şam İslam Devletinin, aslında Büyük Ortadoğu Projesini uygulamaya dönük bir ön proje olduğunu söylemek mümkündür.
ABD, başta Afganistan ve Irak olmak üzere Ortadoğu ülkelerini işgal ederken Büyük Ortadoğu Projesini uygulamayabilmek için 22 İslam ülkesinin haritasını değiştireceğini açıklamıştı. Bu hedefine ulaşmak için şimdi taşeron örgütler kullanıyor. Irkçı Siyonizm Ülkelerin halkını uyandırmadan Ülkelerin haritalarını değiştirmek için her türlü yöntemi kendi hak ve salahiyeti olarak görmektedir. Bu yetkiyi kendi tekelinde görmektedir. Bunu niçin halkın desteğini alan yönetimleri kullanmayı daha emniyetli bir yöntem olarak görmektedir. Siyonizm bölge halkını açıkça karşısına almaktansa o halkın güç, imkân ve kabiliyetlerini kullanarak ülkelerine zarar vermektedir. ABD ve müttefikleri Irak'ta katliam, işkence, tecavüz, haksızlık yaparak insanlığın gözleri önünde eşine rastlanmayacak bir dünya zulüm ve vahşet yaptılar. Düzenli v e planlı işkence merkezleri, tecavüz merkezleri kurdular. Şimdi aynı zulüm ve katliamları IŞİD adındaki bölge halkının desteğini arkasına almış ne olduğu belli olmayan örgüt yapmaktadır. Müslümanların Kur'an ve Sünnet'e göre kendileriyle savaşmadıkça haksız yere insan öldürmeleri, terör estirmeleri, katliam yapmaları asla doğru değildir. Hiçbir İslami anlayışın günahsız insanları öldürmesi, teröre cevaz vermesi, katliamı ve tecavüzü savunma aracı olarak görmesi mümkün değildir.
Haçlı Orduları ile Modern Batılıların yaptıkları arasında bir fark yoktur. Özgürlük, demokrasi, insan hakları, çağdaşlık adına yaptıkları şeyler vahşet ve aşağılıktan başka bir şey değildir. Bugün batılı emperyalist devletler İslam coğrafyalarında her türlü zulüm, haksızlık ve ayrımcılığı uygulamaktadırlar. Bütün bu saçmalıklarını da taşeron örgütlerle ya da işbirlikçi yönetimlerle yapmaktadırlar. Bir dönem Şii mollaları örgütleyerek Sünni halkı katlettiler. Bir dönem IŞİD'ı örgütleyerek Şii halkı katlettiler. Ama her zaman kazanan Siyonizm oldu. Arap Baharı da yine bu projeyi tamamlamak uyguladıkları bir yöntemdi. Bu yöntem ellerinde patlayınca Suriye, Mısır ve Irak'ta yeni yöntemlere, yeni projelere başvurdular. Bu ülkelerde kargaşa ve iç savaş başlatılarak toz duman arasında kendi istediklerini yapıyorlar. Kullandıkları güdümlü örgüt üzerinden bölgeyi hâkimiyet altına alırken, örgütü ne zamana kadar kullanacağı önemli bir sorudur? Sovyetler Birliğine Afganistan'da diz çöktüren Müslüman direnişçiler terörizme bulaşmadan işgal altındaki diğer İslam coğrafyalarında da aynı şeyi yapmak zorundadırlar. Batının önce ateşi yakıp sonra itfaiyecilik oyunu oynamasına izin verilmemelidir.
Tarih boyunca her zaman emperyalist devletlerle birlikte hareket ederek kendi milletlerine zarar veren gruplar, oluşumlar çıkmıştır. Şu bir gerçektir ki küresel bir güç tarafından desteklenmeyen hiçbir hareket, hiç bir direniş başarılı olamaz. Irak Şam İslam Devletinin de yaşayabilmesi küresel bir gücün desteğine bağlıdır. Aslında bir eylem kimin işine yarıyorsa onun projesidir. Bu güç de hiç şüphesiz ki düne kadar ülkeyi işgal altında tutan, aslında hala oradan ayrılmayan ABD ve İsrail'dir. Hedefleri ise BOP'tur. Dünya Siyonizm'inin işinin başında olduğu bir kez daha görülüyor.
Dipnotlar:
1) (20 Haziran 2014,Serkan Sağlam, Zaman Gazetesi, Erbil)
2) (Ch. Mills, Histoire des Croisades, Haçlı Seferleri Tarihi, s. 66, 183.)
3) (19 Haziran 2014, Parlamento Haber)