Nerden geldiğimi bilmiyorum, nereye gideceğimi de… Sadece, denilenler iman haline gelmiş işte. Kaynakları güvenilir. “Doğdun” diyorlarsa doğrudur; “Öleceksin” diyorlarsa doğrudur. “Ölüyken dirilip doğdun, ölünce tekrar doğacaksın” diyorlarsa doğrudur. Ara sıra, yokluk yurduna gideceğimi düşünsem de ağır basıyor inandıklarım.
Bildiğim, burda olduğum. Ve gideceğim yere, yorgun bir hayat götüreceğim... Yıpranmış, son raddeye dek kullanılmış… Günler üst üste birikmiş, yani, gidiş bileti olmuş. Dönüşü olmayan, olsa da asla böyle olmayacak olan… Bilmeden gelip, bilmeden gideceğim yani, hepimiz gibi. Lakin eminim, bilerek yaşadım. Zamana dokunarak, üzerimden geçmesine, beni götürmesine, onu götürmeme mehil vererek… Zamana dokundum, o da mutlak tanıdı beni; ben de onu götürdüm çünkü, ben de onu güttüm. İki kuyu arasında, zarar ziyan hesabını düşünmezsek eğer, yaşadım yani. Emin olduğum tek şey bu: burdayım… Anlatabiliyor muyum: iki bilinmezin arasını farkındalıkla doldurdum…
Elimde böyle bir hayat var. Bakiyesini alma yaşlarına da geldik. Boyumuzca uzanacağımız, ikinci rahimimize doğru gidiyor yol. Gözden daha bir fazla geçiriliyor yıllar; yapılanlar, yapılmayanlar… Ve hâlâ ertelenenler… Vaktin kalmadığını bile bile yarına sarkıtılanlar…
Gelirken bir şey getirmedim yanımda, giderken de götüremeyeceğim. Çıplak geldiğim dünyadan, kundaklanarak gideceğim.
Bunca güvendiğim bilinç, dünyaya gelişimden öncesini ve ondan sonraki birkaç yılı anlatamıyor bana, bildiremiyor. Sırf bu yüzden, toprağa açılan kapıdan ilersi vardır diyorum. Öncemden nasıl eminsem, sonramdan da emin olmalıyım diyorum. Ben bunu diyorum… Zamanın bileylediği bilincimi böyle ikna ediyorum: Önceni bilmiyorsan, sonranı da bilemezsin. Ve fakat bir öncen var, bilmeden yaşadığın yıllar var; o halde bilmeden yaşayacağın yılların da olacaktır ikinci rahme düşüşünde… İki kere doğduk , iki kere öleceğiz.
Bırakışın, gidişin iç kavuran ateşini közlüyorum böylece. Zihnimin oyunlarını alt etmeye çabalıyorum. Bana sormadan gelecek olandan korkmamaya, kabullenmeye uğraşıyorum.
Ardımda bırakacaklarımı özlüyorum şimdiden. Oysa o gidiş halinde, bilincim de uçuşacağından, asla iç yakıcı bir özlem olmayacak. Varsa eğer birkaç sevenimiz, o ateş onların yüreklerinde kalacak. Son yolculukta, tüm ateşlerimiz sönecek. Bunca yorgunluğa inat, dinleneceğiz…