İşte hayatın gerçekleri!

Gazetemiz köşe yazarlarından Mehmet Özdemir, Tekkeköy'de ikamet eden ve bir süre önce "besin yetersizliği" nedeniyle 2.5 aylık bebeklerini kaybeden Bakırcı ailesi ile görüştü. Acılı aile ile gerçekleştirilen röportajı sizlerle paylaşıyoruz

Samsun'un Tekkeköy ilçesinde açlıktan ölen Kübra bebeğin anne ve babasıyla görüştüm. Tekkeköy sapağında inip “Fuar ve Kongre Merkezi inşaatı” yazan dev tabelanın yanından denize doğru yürümeye başladığınızda yoksulluk da başlıyor. Cumhuriyet Mahallesi'ne gidiyoruz; yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklar cumhuriyetinde Cumhuriyet Mahallesi'ne doğru yürüyoruz. Yol boyu ve kanal boyu yürüyorsunuz; kanal akıyor, bu uzun yolda kanalizasyon kokusundan yürümek ve nefes almak olanaksız… Köpekler eşlik ediyor yürüyüşümüze ve evler başlıyor; yoksul, derme çatma Roman evleri… Bir kamyonet durup merakla soruyor, "Ben bırakırım sizi kendileri komşum olur” diyor. Evin önünde bırakıyor beni… Daha 2,5 aylık bir bebekken dünyanın nimetlerinden payını alamadan, “Marka Yolculuğu” yaldızıyla cilalanan, “Sağlık Kenti Samsun” diye caka satanların kentinde, onlarca özel hastanenin dikildiği bu kentte açlıktan ölen Kübra Nazar Bakırcı'nın evindeyiz. Necla ve Murat Bakırcı karşılıyor beni…

Mehmet ÖZDEMİR: Denge Gazetesi'nden geliyorum. Denge Gazetesi köşe yazarıyım. Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz? Tekkeköy'ün yerlisi misiniz? Buraya nereden geldiniz? Siz bebeğinizin açlıktan öldüğünü söylediniz. Yaşadığınız koşullara bakınca iddialarınızın haklı gerekçelere dayandığını görmemek mümkün değil. Ancak yinede iddialarınız çok ciddi değil mi?

Kübra'nın Babası Murat: Biz Selanik'ten gelmeyiz, anavatanımız Selanik… Hiç evimiz olmadı, çadırda yaşadık yıllarca, iki senedir evdeyiz ama burası amcamın evi… Siz benim yaşadığım evi görseydiniz, bu evde nasıl yaşıyor bunlar derdiniz. Neler çektik neler… Ben eve taşındım, o gün ayağımı limanda vince kaptırdım. Önce diğer kızım Kumru'yu kaybettik 5,5 yaşında... Onu da hastalıktan kaybettik, 3 aylıktı kızamık dediler, sonra ciğerine vurdu. 4,5 sene tedavi gördü.

ÖZDEMİR: Sosyal güvenceniz yok muydu, iş güvencesiz ve sosyal güvencesiz mi çalıştırılıyordun?

Murat BAKIRCI: Yok, ne gezer sigorta… Ben sigortalı çalıştırılıyorum diye biliyordum. Davacı oldum firmadan. Ama davacılığımla kala kaldım. Mahkeme devam ediyor, daha bir yanıt gelmedi, bütün Türkiye sesimizi duydu, bizi izleyip halimize üzüldüler, patronlar sesimizi duymadı. İşyerinin hiç sesi çıkmıyor, bir onlar duymadı bizi…

ÖZDEMİR: Kaç senedir evlisiniz, imam nikahlı mısınız yoksa resmi nikahınız var mı?

Kübra'nın Annesi Necla: 13 yaşındaydım gelin olduğumda… 15 senedir evliyiz, yaşım küçüktü, resmi nikahımız yoktu, birkaç yıl öncesine kadar… Ölen kızım Bakırköy'de hastaneye yatınca nikah yaptık. Hastane masrafları gırtlağı aşmıştı çünkü… (ilkokul 3'e giden büyük oğlu Tolga'yı gösteriyor) Bu da benim kaynanamın üstüne kayıtlı…

ÖZDEMİR: Basında da yer alan bu ifadeleriniz çok ses getirdi. Bebeğinizin açlıktan öldüğünü söylediniz. Ancak, bu iddianızın ardından emniyet, Cumhuriyet Savcılığı, Valilik ve Kaymakamlık “bu ailenin iddiası, bebeğin açlıktan ölmesi mümkün değildir, aileye de yardım ediliyordu” dediler. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Kübra'nın Babası Murat: Madem öyle diyorlar, çocuğum açlıktan ölmedi madem, şunu oku!.. (cebinden çıkardığı kağıtları uzatıyor) Bebeğimizin ölümünden 2-3 gün önce hangi tetkikler yapılmış, bunların sonuçları nedir, oku bak! Sence bu hastanenin çocuğu yatırması mı lazım, yoksa sevk mi etmesi lazım? Benim çocuğumun her şeyi, bütün değerleri düşük, buyur… Çocuğumun açlıktan ölmediği nasıl belli değilmiş! Her şeyinden belli. Cumhuriyet Savcısı bile görünce bu raporu, “bu çocuk acil vaka, nasıl başka hastaneye sevk ediyorlar da hemen yatırmıyorlar hastaneye?” diye kızdı biraz… Hastanede otopsi midir nedir, o yapıldığında besin yetersizliği dediler…

ÖZDEMİR: Bu tetkikler nerede yapıldı ve sizi sevk ettiler mi?

Kübra'nın Annesi Necla: Doğumevindeydik ve bizi Tıp Fakültesi'ne sevk ettiler.

ÖZDEMİR: Fakülteye sevk ettiklerinde siz neler yaptınız? Peşlerinden gittiniz mi?

Kübra'nın Babası Murat: İmkanlarımız elvermedi…

Kübra'nın Annesi Necla: "Daha doğrusu yol parası bulamadık" dedi boynunu bükerek.

ÖZDEMİR: Tekkeköy Kaymakamlığı size düzenli yardım yapıldığını söylüyor bu konuda neler söylersiniz?

Kübra'nın Annesi Necla: Yalan!... Kaymakamlık ölen kızıma bir oksijen makinesi aldı, alınan malzemeleri de tekrar iade ettik zaten. Kaymakamlıktan gıda yardımı olarak bayramdan bayrama 200 TL veriliyordu. Zekat verir gibi verirlerdi, sorsanız onlara ama hep yardım ediyorlar. Çok zorlandığımız zaman dilekçe veriyorduk, yardım etsinler diye… O da kabul ederlerse, etmezlerse hiçbir şey alamıyorduk. Bana Deniz Feneri yardım ediyordu, sonra o da kesildi.

ÖZDEMİR: Bebeğin kafasında yara var diyorlar, besin yetersizliğinden değil de kafasındaki yara yüzünden ölmüş olabileceği söyleniyor. Bu iddiaya ne diyorsunuz?

Kübra'nın Babası Murat: Ben fakirim, garibanım; zengine ne kadar gücümüz yeter? İftira atarak neredeyse bebeğimizi bizim öldürdüğümüzü söyleyecekler. Yalan söylüyorlar, bebeğin kafasında herhangi bir şey yoktu. Ben yer yatağında oğlumla yatıyordum, bebeğimiz de annesiyle kanepede yatıyordu, kanepeden benim yattığım yer yatağına düştü. Betona düşmedi ki, kafası yaralansın. Canı yansa ya da yaralansa ağlardı, kucağımıza aldığımız gibi gülmeye başladı. Otopsi yapıldı hastanede, herhangi bir şey yok alın götürün dediler. Öyle bir şey olsa savcı bizi salar mıydı, o anda tutuklatırlardı bizi. Bakın işte elimde benim delilim, çocuğumun ne halde öldüğü, neden öldüğü… Midesi boş dedi doktorlar, ben yalan söylemem ve söylemem içinde gerekçem yok. Ölen benim canım ciğerim kızım Kübra…

Kübra'nın Annesi Necla: Gittiğim doktor bile bana bebeği yeterli besleyememişsin dedi. Yok ki göğsümde süt, neyle besleyeyim? 1-2 aylık bebek bu, bir yaşında değil ki çayla ekmek ıslasam da ağzına versem… Doğumevinin doktoru verdi bana mama, onlarla beslemeye çalıştım. Çocuğumu göğsüme alıyordum, göğsümden gelen süt bir yemek kaşığını bile doldurmazdı. Emzir bebeği, sürekli emzir diyordu doktor, mememden ayırmıyordum ki bebeği ama çayla ekmekle beslenen bir insandan süt gelir mi? Komposto iç diyorlardı, çocuklarıma meyve alıp yediremiyordum ki nerden bulup içecektim kompostoyu?

Kübra'nın Babası Murat: Et yüzüne hasrettik… Sen benim halimi görseydin var ya… Sen benim yaşadığım evi belki de gazetelerde görmüşsündür… Öyle bir yaşantım vardı benim… Yaşamak diyebilirseniz… Neresi yaşamaksa bunun?

ÖZDEMİR: Adli Tıp'tan sizin aleyhinize bir karar çıktığında neler yapmayı düşünüyorsunuz?

Kübra'nın Babası Murat: Çıkarsa öyle bir şey, kendimi ailemle birlikte asacağım, iki çocuğuma da onlar bakacak o zaman… Onların da evlatları var, iki evlat acısı yaşadım. Eğer varsa vicdanları raporlarını böyle yazsınlar.

Kübra'nın Annesi Necla: Ben çocuğumu öldürecek olsam, 9 ay 10 gün taşır mıydım? 3 aylıktan 5,5 yaşına kadar hasta kızımı yaşatmaya çalışır mıydım? Biz çocuklarımıza bakmaya çalıştık. Ne kadar bakabilirse bir gariban…

Kübra'nın Babası Murat: Çoluğumu çocuğumu yakacak bunlar… Bizimle uğraşacaklar, çocuğumu öldürmeyle itham edecekler, siz bilmiyorsunuz bunların ne korkunç olduğunu… Çoluk çocuğum ortada kalacak, zaten fakirim, cahilim. Çocuğum öldüğünden beri hepsi üstümüze geldiler; bir oraya, bir buraya… Cenazede bile rahat bırakmadılar bizi… Beş dakika görebildim kızımın soğuk yüzünü, helalleşemedim. Kendi acımızı bize yaşatmadılar, emniyete götürdüler apar topar ifadeye…

Kübra'nın Annesi Necla: Kızım öleli ağzımızdan lokma geçmedi. İşte getirdikleri orda duruyor. (odadaki gelen erzak yardımlarını gösteriyor) Can gittikten sonra gelen yardımı ben ne yapayım? 20 lira istedim kaymakamdan… 20 liraya ihtiyacım vardı, bir yol parasıydı ihtiyacım olan… Bebeğimi Tıp Fakültesi'ne sevk ettiler, gidemedim, götüremedim. Bebeğim öldüğünde iki kilo bile yoktu. Doğuma götürdüm 15-20 gün önce… Fıtık var dediler, cerraha götürdüm bu kez, “Bu çocuğun zayıflığı ne?” dedi cerrah, “Ameliyata girerse masada kalır” dedi. Çocuk doktoruna gönderdi, doğuma gittim işte o zaman ben de, onun verdiği mamalarla idare ettim. Tıp Fakültesi'ne götür bunu dediler orada, sevki kaymakama gösterdim, halimizi anlattım, çocuğumu hastaneye götürmek ve ameliyat için yardım istedim ama kabul etmedi. Tıp Fakültesi'nde bakılacaktı, gıda alacaktı, oradan da doğumevine ameliyata getirecektim. Ama çocuğum dayanamadı, gitti dediler. Bakırcı ailesinin üzüntüsünü bütün yüreğimle paylaşıyorum ve bu acıların son bulmasını diliyorum. Ancak bu dileklerimin AKP hükümetiyle yerle yeksan olacağı da kesin gibi görülüyor… Bir ebeveyn (baba) olarak daha fazla dayanamıyorum bu drama, insanlık ayıbına… Kübra'nın ebeveynleri Murat ve Necla'yla vedalaşıp ayrıldım…

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

GENEL Haberleri