Köşe yazmadığım günler hayli sıkıntı çekiyorum, köşe yazılarına alışmış olan sevgili okurlar arayıp, neden yazmadığımı söylüyorlar, bir kısmı personelimize serzenişte bulunuyor, bir kısmı ise dağıtımı yapan personelimize tepki gösteriyor. Bu eleştirinin saygı duyulacak, hatta şapka çıkarılacak bir eleştiri olduğunu kabul etmek zorundayız, ancak takdir edersiniz ki iş yoğunluğumuz, sosyal hayatın gereksinimleri, ekonomik hayatın zorlukları, personel çalıştırmanın sıkıntıları üst üste geldiğinde bazen yazı yazmaya zaman bulamadığımı bilmenizde yarar var. Bir de yazdığım yazılarla ve haberlerle ilgili mahkeme, savcılık, noter süreçlerini değerlendirmeye alacak olursak benim yerimde bir başkası olsa idi ancak haftada bir veya iki gün yazı yazardı dersem buna inanın.
Gerek yazdığım köşe yazıları, gerekse yaptığımız haberlerle ilgili haftanın her günü şikayet edilmekten keyif alır duruma geldim, zira şikayet edilmediğim zaman acaba mesaj yerine ulaşmadı mı diye merak ediyorum. Bu güne kadar yaptığımız haber ve yazdığım köşe yazıları ile ilgili elimde delil, ses kaydı veya şahit olmaksızın yayın yapmamış olmamıza rağmen, bazen mahkemelerden gelen tekzip taleplerini yayınlamak zorunda kalıyoruz. İşin enteresan tarafı yaptığımız yayınla ilgili mahkeme kararları elimizde tapu gibi olmasına rağmen bazı mahkemelerin haberle ilgili muhatabın müracaatını kabul edip, verdiği cevabı yayınlama kararı alıyorlar.
Bunu neye benzetiyorum biliyor musunuz, adamın birisi hırsızlık yaparken yakalanmış, polis tarafından savcılığa sevk edilmiş, savcı ifadesini alırken avukatımı istiyorum demiş, savcı demiş ona ki hırsızlık yapmadığını mı söyleyeceksin yoksa başka bir talebin mi olacak, adam gayet pişkin bir vaziyette hayır savcı bey ben hırsızlık yaparken polisler yakaladı, inkar etme imkanın yok. Bunun üzerine savcı şaşkın bir vaziyette o halde avukatın ne demesini bekliyorsun deyince adam ne desin Ben de onu merak ediyorum da ondan avukat istiyorum savcı bey demiş.
Bu şehir öyle bir noktaya gelmiş ki yanlış yapanlar yaptıkları yanlışlıkları sürekli yapıp, kimseler tarafından hesaba çekilmeyince karşılarında bir molla kasım gördüklerinde sudan çıkmış balığa dönüp feryadü figanı basar olmuşlar, ellerindeki iktidar ve ekonomik gücü de bu konuda kullanmaya kalktıklarında birileri tarafından kollanmaya çalışılmış olsalar da artık bu numaraları kimsenin yutmadığı ayan beyan ortaya çıkmıştır.
Dilerseniz size çok önemli ama bir o kadar da üzücü bir olayı nakledeyim de ne demek istediğimi daha rahat anlayın. Sanırım 2005 veya 2006 yılında Yıldız Kimya bu şehirde 3000 kişiye istihdam sağlayacak bir yatırım yapmak için şehri yönetenlerden yardım istedi. Adamın gayesi yapacağı yardımı kendi bölgesinde yapıp, bölge insanına istihdam sağlamaktı. Peki istediği yardım neydi, organize sanayi bölgesinde yapacağı yatırıma yer tahsis edilmesi idi. Başka şehre gitse adamı kahraman ilan edip, her türlü desteği vereceklerini bilen bu işadamı Samsun'u tercih etmişti. Peki bizim yöneticiler ne yaptı derseniz adamın yapacağı yatırımdan rahatsız olan birileri adamı bu şehirden kaçırmak için her yolu denediler.
Peki işin arka planı nedir derseniz adamın yapacağı yatırım mobilya, imalat, liman hizmetleri, ihracat gibi çok yönlü bir iş olduğundan şehirdeki sözde büyük işadamları bu işten bir hayli rahatsız oldular. Kendi ticari geleceklerinde bu işadamının önlerinde engel olduğunu düşünüp, işin engellenmesi için birilerine tam 500.000 Dolar para ödeyip, adamı bu şehirde yatırım yapmaktan vazgeçirdiler. Kimileri adama verdikleri randevuya uymayıp, adamı deliye çevirdiler. (Buna bizzat şahidim) Kimileri yer tahsisi konusunda adamı çileden çıkaracak tekliflerde bulunup işi zora soktular. Nihayet sonunda adamı vazgeçirip, İzmit, Yalova, Bursa bölgesine gitmesine neden oldular. Adam dediği yatırımı yaptı ve tam 3500 kişiye iş imkanı sağladı. Bu işi organize edenler şimdi çıkıp bir yerlere talip olmaya utanmıyorlar veya Başbakan'ı suçlamaya kalkıyorlar. Bu konuda kimleri kastettiğimi kendileri çok iyi bilirler, şayet bir gram erkeklikleri varsa istedikleri ortamda çıkıp kendileri ile tartışmaya hazırım. Sizin anlayacağınız 25 kuruşa şoför mahalli yok, ben hodri meydan diyorum, sıra onlarda. Bildiklerimin tamamını yazmaya kalksam en az on yıl yazmam gerekir, buna ne zaman yeter ne de efor yeter. Bedeli ne olursa olsun zamanı geldiğinde ve gerektiğinde gerçekleri açıklamaktan asla geri kalmayacağımı herkesin bilmesi dileğiyle kalın sağlıcakla.