İttihatçılık ve Devlet II

Fahri Sakal

—İtalik kısım bir arşiv kaynağından alıntıdır. Arşiv numarası elimizdedir ve imla hataları metnin orijinalindedir. Aslına sadık kalınmıştır.-
 
“Parti, kendini selamete erdiren planına göre, davasının karşısına muhalefeti bir engel olarak koymuştur ki böylece partinin davası memlekette daima tehlikeye maruz ve ümitsiz bir durumda bulunduğu hissini uyandırmaktadır. Bu davayı temsil eden birkaç kişi de yaradılışının icabı rakipleri gibi bozuk çıkmışlardır ki, yalnız Halk Partisi"nin lütfu onları ayakta tutmuştur. Fakat bugün bu lütuf da tehlikeye maruz bulunmakta olduğu içindir ki, buna son vermek lazımdır. Çünkü lütuf ve himaye hiçbir zaman sağlam bir mülk değildir. 
 Bütün insanların içlerinde tabii bir şekilde mevcut olan hukuk fikrinin kabili tatbik olamayacağı aşikâr bir keyfiyettir. İlk cemiyetlerde bile tabii hukuk kabileler ve hatta fertler arasında bitmez tükenmez mücadelelere yol açmış ve bu mücadeleler neticesindedir ki tabii hukukun yerini bu gün de cari olan kuvvetlinin hukuku almıştır. Devletimizin ve hükümetimizin devamı, fertlerin saadeti için birçok kaidelere bağlı olmadan, yerini temin eden, isyanların önüne gecen ve kanunu kendi kudret ve kuvveti üzerine kurulmuş bulunan ve lütfa varmayan, fakat müsamahakâr olan bir devlet baskısının mevcudiyetini ve harekete geçmesini arzu diyoruz.
 Bu baskıyı bir adaletsizlik saymak doğru değildir. Düşünmeli ki dünyanın kuruluşunda bile cebir vardır ve bu cemiyetlerin layık olduğu hakiki adalettir. Çünkü Allah bile bunu böyle istemiştir. Onun için devlet ve cemiyet içerisinde iyi bir vatandaş yeri tutmak takınılan tavırla, işgal edilen mevki arasında bir ahenk vücuda getirmektir ki, bu da devletin kuvvetine itaat etmekle mümkündür.
 Burada bizlere düşen vazife parti ve iktidar için mücadele etmektir. Eğer şahsi ihtiraslar partiyi zafere götürmek isteğinin altında gizlenirse, bu parti için bir felaket olur. Bunun için şahsi ihtiraslardan uzak bir mücadele ve yarından emin bir imtihan geçirmeye mecburuz. Bilmeliyiz ki muhalefet, partimize galebe çalmak için kudret ve kuvvetimizi hesaba katması ve yarının zaferi için elinde bir senet varmış gibi hareket ediyor.
 Muhalefete karşı müsamahakâr olabiliriz. Fakat bu hiçbir zaman bir acz ifade etmemelidir. Kudret ve kuvvetin partimizde olduğu her zaman için malumları olmalıdır. Her… zaman devletimiz bir emniyet devletidir. Emniyete almak istediği şey de ferdin hürriyetini, rahatlığını, huzur ve sükûnetin temini için de asayişidir.
 Bundan dolayı kuvvete dayanan ve kuvvetini muhalefete en geniş manada hissettiren ve kendisine itaati borçlu kılan ve bunun mukabili ferdin ve cemiyetin hürriyet ve emniyetini sağlayan parti hükümeti artık şımartıcı politikadan vazgeçmelidir. Memleketin mukadderatı devlet ve hükümetin idame ve bekasının buna amir olduğuna kani bulunduğumuz keyfiyetini arz ederiz.” CHP Salacak semt Ocağı İdare Kurulu Başkanı.
 Geçen haftaki yazı ile bu yazıyı birleştirip okuyunca ortaya bir faşist çıkıyor. Halkı sürü gibi kullanmak isteyen bir zorba ile tanışıyoruz... Bir militarist ki, milletten aldığı vergilerle milleti iradesinin haricinde bir düzende zapt u rapt altında tutmayı asayiş sanıyor. Öyle bir jakoben ki, kendisi gibi düşünmeyeni gayri meşru ilan ediyor, kendisinin yaptığı kanunları tenkit etmeye kalkanı ezilmeyi hak eden acizler ve zavallılar olarak görüyor. İşte bu öyle bir zihniyet uru, öyle bir ideoloji kanseridir ki, kendisini siyasi sebeplerle protesto edeni “baldırı çıplaklar” olarak tanımlıyor… Aklı sıra Avrupai sandığı bazı semtlere köylüleri sokmuyor… Halka “Haso Memo” diye aşağılayıcı sıfatlar takıyor… Hem halka giydirdiği şapkayı bir taraftan “devrim” kıyafeti ilan ediyor, hem de siyasi rakibini “kasketliler” olarak küçümsüyor. Halkın yüzde doksanında görülen kılık ve kıyafetleri “başörtüsü fahişe kıyafeti..” diye aşağıladığını sanırken, kendi yandaşlarının “cinsel özgürlük” dediğine halkın ne dediğini bile düşünemiyor. Bazen halka “bidon kafalı” derken, bazen de “göbeğini kaşıyan adam” diye hakaret ediyor… Ama işin ilginci, halk da bu hakaretlere tepki vermeyi bilmiyor.
 Şu son günlerde yaşadığımız, adeta Cumhuriyet tarihinin özeti gibi duran olayların temelindeki kültür işte bu fikir kanseridir. Halk uyanınca bu kanserden kurtulmanın yollarını düşünebilecektir. Halk uyanınca ve uyanırsa…!

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.