İnsan nefsi, yalan da olsa övgülerden hoşlanır, doğru da olsa eleştiri ve uyarılardan nefret eder.
Tarih boyunca devlet ve hükümet adamlarının, yüksek bürokratların, partilerin il-ilçe başkanlarının, vali ve kaymakamların, belediye başkanlarının etrafında yağcılar, yalakalar, dalkavuklar hep olagelmiştir. Bu tiplerin o makam sahibi, unvan sahibi kişilerden fırsatı doğduğunda bir menfaat kopartmak için; onları yerli-yersiz överler
Gerçekten sevdiği, takdir ettiği;yaptığı bir uygulamayı başarılı bulduğu için övenler yüzde 10 bile değildir.
İnsan, dalkavuk ve yağcı tiplerin tuzaklarına düşmeye görsün; onlar dost gibi görünmeyi, rol yapmayı iyi beceririler aklı karışır, dolayısıyla eğri ile doğru, faydalı ile zararlı karışır.
Aslında makam ve unvan sahibi insanların en muhtaç oldukları şey yapıcı eleştiri ve uyarılardır.
İnsan olarak, Müslüman olarak hepimizin hayırlı uyarılara, müspet eleştirilere ihtiyacımız var.
Yağcılar, dalkavuklar kesinlikle uyarmazlar; hiçbir müspet eleştiri yapmazlar. Evet efendim, ne güzel söylediniz; ne kadar isabetlisiniz, bu işi nasıl da kolay hallettiniz, ne akıllısınız vs. vs
Müspet, faydalı eleştirici ve uyarılar makam ve unvan sahibi kişilere mutlaka lazımdır. Böyle olmasa kişiler zaafa uğrar, işler iyi yürümez maalesef. Müspet, faydalı eleştiri ve uyarılar kimyadaki katalizörler gibidir. Kendisi faydalanamaz, ama sonuç faydalı olur.
Yağcılar, dalkavuklar
Doğru söylediniz sayın vekilim.,
Çok haklısınız kaymakam bey,
Emredersiniz başkanım. deyiverenler, bütün bunları bedava yapmazlar.
Olumlu eleştiri, uyarı ve tavsiye yapanlar ise bunları bir hesapla yapmazlar. Hatta böyleleri ihtiyaç olmadıkça makam ve unvan sahibi kişilerin yanına da gitmezler.
Özetle, yağcıların, dalkavukların övgüleri çürütücü, öldürücü bir zehirdir. İyi niyetli kişilerin olumlu eleştiri ve uyarıları ise şifadır.
Kur"an"ı Kerim iyiliği emredip(yaygınlaştırıp), kötülüğü önlemeye çalışmak, tam da bunun için farz kıldı.
Hiç kimse anasından kötü doğmaz. Fıtrat iyi üzerine formatlanmıştır. İnsan, en iyidir. En iyi bozulunca en kötü olur.
Dünya"da ve Türkiye"de iyiler az (azınlık) değil aslında. Ancak hayatın farklı yolları, nefis ve üstünlük sağlama gibi duygular kötüye sürüklüyor insanı. Ve maalesef çoğu kötüye doğru giden insan bunun idrakinde olamıyor bile.
Günümüz insanının belki de en önemli derdi kavram kargaşası, anlam karga- şası yaşaması. Ne iyi, ne kötü; ne faydalı, ne zararlı; ne Hak, ne batıl önem- senmiyor adeta
Biz hepimiz sağımıza ve solumuza bakmadan Aktif iyi olmak zorundayız. Fakat iyilerin çoğu pasif iyi. Pasif oldukları için iyiliği yaymak gibi bir dertleri yok. Ve kötüler aktif iyilerden rahatsız oldukları halde pasif iyilerden hoşla- nıyorlar. Ne acı ki iyiliğin pasif olduğu her yerde kötülük (temsilcileri) kendili- ğinden aktif hale geliyor.
İlk vahiylerden biri olan Müddessir Suresi"nin giriş ayeti bi"l-kuvve/potan-siyel iyiliği bi"l-fill/kinetize hale getirmeyi amaçlar: Ey yatan kişi, kalk ve uyar!
Bunun açılımı: Ey yatan iyi! Yatan iyi iyi değildir! Kalk ve uyar! Yani, pasif halden aktif hale geç ve iyiliği yay!
Sözün özü, yatan iyi olmak yetmez. Pasif iyi iyi değildir. Zira her pasif iyi, aktif kötünün teşvikçisidir. Kötüleri kötülüğe yüreklendiren kendileri gibilerden daha çok, pasif olan iyilerdir. Vesselam.
İmam-ı Rabbani"nin duası gibi: Allah"u Teala; hepimizi laftan kurtarıp, iş yapmak nasip buyursun. Amelsiz ilimden, işe yaramayan bilgilerden korusun. Hepimizi yanılmaktan, şaşırmaktan korusun. Kalbimize selamet versin, nefsimizi temizlesin.
Bütün varlığımızla kendisine bağlanmamızı nasip etsin
Selam olsun