Kimsenin ölmesinden mutlu olmam, ölüm hepimizin yaşayacağı bir hakikattir. Kimse kimsenin mezarını da dolduramaz, aynı şekilde herkes de kendi hesabını verir. Ancak şu da bir gerçek ki dünya, ahiretin tarlasıdır. Bu dünyada ne ekerseniz ahirette onu biçersiniz. Yüce Kitabımızda buyrulduğu gibi “Femen yağmel miskale zerretin hayren yere, ve men yağmel miskale zerretin şerren yere” yani ‘Kim zerre kadar iyilik ve kötülük yaparsa ahirette karşılığını alacaktır.’ İnsanoğlu, yaşadığı bazı şeyleri unutamaz, bunlar hayatının zor ve sıkıntılı günleridir. Mutlu günlerini de hatırlar ama zor ve sıkıntılı günlerini unutması mümkün değildir. Benim de unutamadığım bazı zor ve sıkıntılı günlerim vardır. Bunlardan en önemlileri cezaevi günlerimdir. Hele hele hiç hak etmediğim halde ve daha sonra beraat ettiğim davalarla ilgili cezaevinde yatmama neden olanlara asla hakkımı helal etmem söz konusu olamaz. 2007 yılının mart ayında sabahın saat yedisinde sıcacık yatağımdan kaldırılıp Jandarma Komutanlığına getirilmemi, ardından mahkemeye çıkarılıp haksız yere tutuklanarak cezaevine gönderilmemi hiç ama hiç unutamam. Şehrin göbeğinde polis bölgesinde, polis yerine jandarmanın operasyon yaparak Büyükşehir Belediyesindeki yöneticileri Jandarma Komutanlığına getirip sorgulamaları yapılan operasyonun nasıl bir operasyon olduğunu açık ve net ortaya koyuyordu.
Jandarma Komutanlığında üç gün sorgulandıktan sonra adliyeye getirilip gece sabaha kadar süren sorgulamanın ardından nöbetçi mahkemece salıverilip, Cumhuriyet Başsavcısının itirazı üzerine Ahmet Akyüz’ün başkanı olduğu Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanmamız çok enteresan bir olaydı. Bu olay ülke genelinde gündem olmuş, biz de hiç hak etmediğimiz bir pozisyona düşürülüp per perişan olmuştuk, çoluk çocuğumuz adeta suçluların çocukları ilan edilmişlerdi. Oysaki biz Samsunspor Kulübüne yardım toplamanın dışında en ufak bir şey yapmamıştık. Daha sonra masumiyetimiz anlaşılmıştı ama çektiğimiz çilelerle kalmıştık. Gazeteyi kurma nedenimiz de işte bu sıkıntıdır, yoksa bizim gazetecilikle ne işimiz olurdu ama o günlerde derdimizi anlatacak gazete ve gazeteci bulamadığımızdan gazete kurmanın gereğini anlayarak gazeteyi kurmuştuk. O günlerde gazetelerinde her gün bizim aleyhimizde haber yapanların tamamına yakını ya gazetelerini sattılar ya çalıştıkları gazeteleri kapattırıp başka gazetelere geçtiler ya da bu mesleğin amiral gemisiyiz diye hava atmalarına rağmen gazetelerini kapatmak zorunda kalıp meslekten çıktılar. Allah öyle bir Allah ki karşımızdakilerin tamamına yakını yok olup gitti, biz ise dimdik ayaktayız.
Bize yapılan operasyonda aleyhimizde ifade verenlerin başında Osman Reis vardı. Ben kendisini hiç tanımazdım, FETÖ’cülerin en önemli aktörlerindendi. KASİAD olarak bilinen FETÖ’cü iş adamları derneğinin başkanıydı. Benim o dönemlerde de onlarla hiç işim olmamıştı. Bu adam Çatalarmut’taki sülün heykelinin yanında bir akaryakıt istasyonu kurmuştu ama Vezir Hazretleri kendisine yakın yalamalarının akaryakıt istasyonlarına zarar verirler düşüncesiyle bu adamın ruhsatını vermemiş. Benim bunlardan hiç haberim olmamıştı. Dönemin AK Parti İl Başkanı buluşturup yardımcı olmamı isteyince haberim oldu. Ben bu konuda çok fazla bir şey yapamayacağımı, Vezir Hazretlerinin bu konuda yetkili olduğunu, yalamalarının zarar görme endişesi nedeniyle böyle bir tavra girdiğini söyledim ama az sabırlı olursa elimden gelen ne varsa yapacağımı söyleyip yanlarından ayrıldım. Allah şahit bu dediklerimiz dışında aramızda en ufak bir şey geçmedi ama ne zamanki A Takımı Operasyonu yapıldı, Osman Reis anında soluğu Cumhuriyet Savcılığında alıp önce benimle birlikte iki kişinin daha kendisinden para istediğini söyleyip şikâyetçi oldu. Ardından diğer kişilerden birisi FETÖ’cü diğeri de Vezir Hazretleri olunca onlardan şikâyetini geri çekip sadece benden davacı oldu. Ben de bu konuda beraber olduğumuz kişilerden şahitlik yapmalarını, şayet Osman Reis'in dediklerinin doğru olduğunu duydularsa onu da söylemelerini ya da doğru neyse onu söylemelerini rica etmeme rağmen mahkemeye gidip doğruları söylemediler. Neticede o davadan da beraat ettik ama çektiğimiz sıkıntıyı bir ben bilirim bir de ailem.
Osman Reis, 15 Temmuz sonrasında FETÖ operasyonları yapılmaya başlayınca ABD’ye kaçtı, üzerindeki mal varlıklarını da başkalarının üzerine yapmış. Dün Ayhan Özköroğlu’nun facebook hesabında öldüğünü öğrenince; ‘Işıklar içinde uyusun, onunla ahirette hesaplaşacağız, hakkımı helal etmiyorum.’ yorumlarını yazdım ama Ayhan Özköroğlu hepsini silmekle kalmamış beni arkadaşlığından da çıkarmış. Benim bu insana hakkımı helal etmem mümkün mü? Gerçeklerle uzaktan yakından en ufak bir ilgisi olmayan yalan ifadelerinin hesabını ahirette nasıl verecek? Ben ona ne yaptım da bana bu zulmü yaptı? Rabbim her şeyin en iyisini ve doğrusunu biliyor. İyi ki ahiret var, iyi ki hesap günü var diyerek yazıma son veriyorum. Kalın sağlıcakla.