Melodisiz bir müzikten nasıl söz edemiyorsak insansız bir edebiyattan aynı şekilde söz edemeyiz.
Var olduğumuz bir gerçekse, varlığımızın tüm öğeleriyle birey olduğumuzun farkında olmanızda bir gerekliliktir. Çeşitli sıfatlarla anılırız hayatın çoğu alanında dürüst, oluruz bazen ,bazen yalancı çirkin olduğumuz söylenir kimi zaman ,kimi zaman bir güzellik tanrıçası.Hoşgörülü ve hümanist yanlarımızla beraber ,faşizan ve kaba taraflarımızın da olduğunu ister istemez kabul ederiz.Çünkü ;bunların tamamıyla bir insan bütünlüğü kazanırız.
Yaşama bakışımız,felsefemiz ne ise ona göre tanımlarız insan oluşumuz.Bazı öğretilere göre kötü ve günahkar doğarız,inançlarımız sonucu yapacağımız tercihlerle iyi bir insan oluruz.Bazılarına göre iyi ve tertemiz doğarız ,hayat alabildiğine pisliğe bulaştırır çirkinleştirir bizi
İyi, kötü ve doğru tanımımız bile değişir bazen.bütün bu karmaşanın bireyleri olarak icra ederiz bazı şeyleri .Örneğin bir tiyatro yazını veya bir öykü kurgusunu hazırlarken bütün bu düşünüş biçimimiz yansır eserimize
Benimde bunlara dair bir düşünüm var elbette. Hatta bu yazı onun çerçevesinde gelişecek .Üstte sorduğum soruları cevaplayarak devam edeceğim önce.İnsan iyimi doğar kötümü ?sorusuna cevabım insan ne iyi doğar nede ne de kötü ,insanın sıfatlarını toplumsal çevresi ve insan ilişkileri belirler .Bu nedenle bir insan hayatı boyunca geçirdiği dönemler esnasında hem iyi kişilik taşıyabilir hem kötü .
İyilik kötülük tanımına gelince süre gelmiş şu yasaya da karşı çıkarak tanım yaparım .Doğru tektir!? Mesela bu cümle bana pek doğru gelmiyor.Bana göre gerçek tektir doğrular değişebilir.Çünkü neredeyse tüm insanlar farklı olaylara farklı tanımlar yapabilirler.Farklı tanımlar olduğu sürece farklı iyi ve kötülük kavramları karşımıza çıkacaktır.
Halk arasındaki güzel bir deyim bu tartışmamı özetliyor aslında ."^Yanlış değil eksik vardır."
Gelelim Edebiyatımızdaki ve sanatımızdaki iyi kötü ve doğru anlayışının yansımalarına ilk olarak bu kelimelerin karşımıza çıkacağı tiyatromuzdur.Modern tiyatronun bütün nüveleri ,içinde barındırmaya çalışırken ,bir taraftan ,diğer taraftan dramatik (Aristoteles) antik yunan tiyatrosunun geri özelliklerini sıklıkla içinde barındırmaktandır.Tiyatromuz.
Sahnede oynanan oyunda ,oyuncusu, sahne dekoru perde aralığı ,kostüm ve ışıklarıyla bütün olan yapı karşıdaki izleyiciye bir olayı veya durumu kendince anlatmaya çalışırken yöntem ve felsefe olarak ne kullanıyorsa o bakış açısıyla durumu yansıtacaktır.
Geçmişten gelen ve artık bir alışkanlıklar bütünü olarak süregelmiş yöntem ve felsefe anlayışı toplumun tamamına mal olan bir yanılgılar trajedisini de oluşturuyor. Toplum artık tiyatro eserlerini bu tip yorumluyor bunun dışındaki önemli eserleri kabul etmiyor ve yadırgıyor.
Örneğin bizim egemen tiyatro anlayışımız ve seyirci portremize göre iyi tiyatro sahne ışık dekor oyuncu ve kostümüyle bir yanılsama yaşamamızı sağlayan tiyatrodur.
Yani bizlere orada yapılanın bir rol değil de gerçek bir olay gibi yansıtılmasıdır. Gerçekmiş gibi tiyatro sahnesi karşısında ağlayanlar ,sinirlenip hop oturup hop kalkanlar varsa o tiyatro oyunu iyidir anlayış ikinci bir örnekse tiyatro eserinin bize sürekli bir şeyler öğretmesidir.Toplumsal sorunlar çevresel olumsuzluklar ,bireysel yanlışlıklar hakkında bize ders vermesidir.
İlk bakışta kulağa hoş gelen şeyler gibi görünmesine rağmen bu öğretiler üzerinden kurgulanacak bir yapıt ilkelikten kurtulamayan realizme ulaşamayan , Aristo mantığıyla bizi kilitli kılacaktır.
Doğru drama sanatı ve çağdaş tiyatro bu değildir.
Tiyatro bütün ayrıntılarıyla ve oyuncusuyla, bizlere bunun bir oyun olduğunu göstererek izletmelidir. Seçtiği konular, beyin fırtınasına düşünmeye ve üretmeye zorlayan özellikler taşımalıdır.Bizlere sürekli ders veren değil ders çıkarmamızı isteyen oyunlar olmalıdır.
Bir olayı veya durumu , bütün çıplaklığıyla olumlu ve olumsuz yönleriyle,seyirciye sunarak seyircinin oyunu izlerken ve dışarı çıktığında bu olay veya durum üzerine çözüm üretme adına tartışıp beyin yormasını sağlamalıdır.
Geçmiş dönem sinemamızda gülünç durumlara düştüğümüz eserleri nasıl aşıp realist ve natürel öğeleriyle yeni bir sinema anlayışına ulaştıysak tiyatro da da bu süreci en kısa zamanda atlatarak modern tiyatro anlayışını sağlamamız gerekiyor.
Ekonomik nedenler ve sanattan sorumlu kuruluşların bu amaçta çalışan yapılanmalar ve özverili insanlara destek vermemesi de sorunun bir tarafını teşkil etmektedir .Tiyatroya gönül vermiş onu hayatının önemli bir yerine koymuş tüm dostlara buradan bir tavsiyeyle yazımı bitirmek istiyorum.Berthol Brecht ve Aristotelesin tiyatroya dair yazılarını karşılaştırıp oyunlarını yazarken ve rollerine hazırlanırken buradan çıkacakları sentezi kullanmalarını öneriyorum.
Kelimelerin denizinde boğulup yeniden dirilmeniz dileğiyle..