Bu gün Cuma namazını Kabe'de kıldık. Hac dönemi gibi kalabalıktı Harem.
Sömestri tatili nedeniyle ülkemizden yoğun bir umreci grubunu görüyoruz Kabe'de.
Lise öğrencileri ve öğretmenlerin heyecanla Hareme koştuklarına şahit olduk bir haftadır.
Mekke'nin, belki de tarihinde hiç görülmemiş soğuk günlerini yaşadık son dört beş gündür.
Mekkede, kazak, hırka ve ceket gibi ülkemizin kış mevsimi eşyalarını giydik ilk defa günün orta saatlerinde. Alışılmışın dışında ve tahminlerin ötesinde bir hava durumunu yaşadık bu kutsal şehirde.
Cuma günleri Harem'de namaz kılmak kolay olmuyor. Mescidin içinde, özellikle de metaf alanında cuma namazı kılmak neredeyse mümkün değil.
Sabah saat en geç 10'da Harem'e gitmiş olmak gerekir, Mescidin iç bölümünde namaz kılmak için.
Bu saate kadar Mescide gidemeyenler, mescit dışında namaz kılmayı kabullenmiş olanlardır. Çünkü, herkes geç gidilmesi halinde Mescide girilemeyeceğini bilmektedir.
Bir umrecimizi Şişe Arap Hastanesine götürüp tedavi ettirdiğimiz için biz de Mescide geç gidenler arasında yer almış olduk.
Saat 12.00 gibi Harem'e vardığımızda tüm dış boş alanların cemaatle dolduğunu ve saf düzeni aldıklarını gördük. Biz de, en son safta yerimizi alarak, yarım saat saf düzeni içinde, seccademizin üzerinde, sıcağın altında cuma namazını bekledik.
Okunan hutbenin dua bölümünde, Harem imamının Ümmeti Muhammed için dua yapması, özellikle de Irak, Suriye, Filistin başta olmak üzere, halkı müslüman olup sorunlarla, savaşlarla boğuşan İslam ülkelerini duasının konusu yapması, hutbeyi biraz olsun anlayanları çok duygulandırdı.
İlk insanla birlikte var olduğuna inandığımız Kâbe'de, o tarihten beri çeşitli vesilelerle bir çok dualar yapılmıştır. Her duada, ümmetin birliği için Allah c.c.a yalvarılmıştır. Ama, ne hikmetse, ümmetin birliği sağlanamamış, aksine bir biriyle savaştıkları görülmüştür.
Elbette, duaların istenilen şekliyle tecelli etmemesi kabûl edilmediği anlamına gelmez. Ancak, asırlardır aynı duanın istenilen şekliyle tecellisi için yalvarıyor Müslümanlar. Ümmetin birliği ve barışı isteniyor. Bu gün de, duanın merkezinde aynı konu vardı, hem de duaların kabül olunduğunda inanılan Kabe'de.
İnşallah, Müslümanlar arasında kan ve göz yaşı durur artık. Ümmet birliği, Tevhit Sancağı altında oluşur. İnsanlığın buna ihtiyacı var. Müslümanlar zaten bu birliğin temel umdeleridir.
Kâbe'de cuma namazı kılmak, tevhid şahlanışını, ümmetin beraberliğini, küfrün ihanetine karşı müslümanların birliğini haykırıyor.
Kavli dua ile bu birliğin sağlanamayacağını her müslüman biliyor. Mutlaka fiili duanın, yani tavrın ve davranışın hayata yansıması gerekiyor.
Küfrün tek millet olduğu ve bunların da hiçbir zaman Müslümanlar için hayırlı rüya görmediklerini tarihi süreç göstermiştir.
Müslümanlar bu bilinç etrafından bütünleşmelidir. Bunun için, vahyin mesajı ve Peygamberin hayatı Müslümanlar için yeterlidir. Her doğum sancılı başlar. Günümüzde de, müslümanların sancıları ağır geçiyor. Bu karanlık ve acı sancıların güzel yarınlara haber olmasını bekliyoruz.
Ülkemizin Başbakanı sayın Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu'nu sabah namazı sonrasında Kabe'de tavaf ederken gördük. Kısa zaman önce Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan da umre yapmıştı. Ülkemizi idare eden bu kadronun müslümanların ümmet olmasına katkısının çok büyük olacağına inanıyoruz. Ülkemizin her bir insanını gururlandıran bu tablo tüm müslümanların memnun kalacağı İslam birliğinin oluşmasını da sağlayacaktır inşaallah.