Kadın Hakları mı

Yedi düvele karşı emperyalizm ile mücadele eden Türk, kadın atalarımız değil mi?

Yaşamın her safhasında var olan, insanlığın ve  olmazsa olmazlarından değil midir, kadın ve kadınlarımız…

Kusura bakmayın da bana anlamsız geliyor, kadın haklarının ötekileştirilerek sunulması ve Kadın hakları gününün bir gün olarak hatırlanması.  İşçi hakkını anlarım emek hakkını da kimler anlamaz ki hakkaniyetin haktan geldiğini…

İnsanın varoluşunun en temelinde kadın yok mudur ki…

Sevginin, sevgilinin uğruna şiirler yazılan, türküler bestelenen, yaşamımıza anlam katan kadın ve kadınlarımız değil midir?

Varoluşta analarımız, ailede kız kardeşlerimiz, bacılarımız…

Gençlikte sevgililerimiz… Yaşamı dolu dolu yaşamakta bize güç ve destek veren kadınlarımız, eşlerimiz değiller mi ki…

Nasıl bir yaşam düşünülebilinir ki anasız, bacısız, sevgilisiz… Kısacası aşksız…

Ama şu gerçek ki, baktığını görürsün…

Niçin dünya kadınlar günü, niçin kadın hakları…

Farklılıkları neydi ki, ezen kim ezilen kimler…

Hani biz insan değil miyiz, farkımız nerede?

Kendini yetiştirememiş bir insan olgusuna karşı, hangi yasal hakkı yasalara ve kanunlara yazarsınız ki de hak verilir. Kime ne veriliyor ki, kimdi o kadınlar… O kadın değil mi seni dünyaya getiren ve göğsünde emdiren. O kadın değil mi senin “anne” dediğin.

O kadın değil mi, sana yaşam sevinci veren, seni mutlu etmesini bilen, beyaz gelinliğiyle tertemiz duygularıyla sana eş olan, sana yarenlik eden…

O kadın değil mi çocuklarının anası, kimseyle paylaşamadığı sırrını namusu uğruna paylaşan…

Hangi kadınlar hakkı… Kim kime ne vermeli ki…

Önce insan olmak gerek insan…

Fark şurada; algılamak, düşünmek ya da bakmak ve görmek nasıl ki ayrı ayrı olgularsa kadını düşlemek de Nazım Hikmet'in KADIN şiirinde olduğu gibi farklı farklıdır.

 

 

KADIN

Kimi der ki kadın

Uzun kış gecelerinde yatmak içindir.

Kimi der ki kadın Yeşil bir harman yerinde

Dokuz zilli köçek gibi oynatmak içindir.

Kimi der ki ayalimdir,

Boynumda taşığıdım vebalimdir.

Kimi der ki hamur yoğuran,

Kimi der ki çocuk doğuran,

Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.

O benim kollarım, bacaklarım, başımdır.

Yavrum, annem, karım, kız kardeşim, hayat arkadaşımdır.

 

Uğruna neler yapmayız ki zaten gönülden teslim olmuşsun… Bu bir ana, bu bir bacı, bu bir eş, bu bir sevgili…

Yine Türkiye Cumhuriyeti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk dünya insanlarından çok daha olgun bir insanmıştı ki, kadınlarımızın birey olma hakkının (insanca yaşama hakkının) olmadığını görmüştür ki yasalarla kanunlarla ve anayasalarla kadınlarımıza, analarımıza, bacılarımıza kısacası sevdiklerimize karşı sorumluluğumuzu yerine getirmemiz için, kadınlarımızın yaşamda hak ettikleri yeri bulmaları için yasa koyucu değişiklikler yaparak önderlik yapmıştır. Dünya ülke tarihlerinde Türk kadını ilk defa seçme seçilme hakkını iş yaşamında işçi hakkını, mirasta eşit paylaşımı yaşamında özgürce birey olma sorumluluğunun bilincinde olması gerektiğini görmüştür Mustafa Kemal Atatürk. Onun içindir ki;

Önderdir,

Onun içindir ki kurucudur, onun içindir ki Türk'tür, onun içindir ki Atatürk'tür. Türklüğün ve insan olmanın temel felsefesi, insan olmanın bilinci ve olgunluğuna erişme meselesidir…

Demem odur ki Türk kadınına hak verilmez, çünkü Türk kadını kurtuluş savaşında mücadelesini vermiştir, hak ve hukukunu koruma adına. Bireysel hakkını insanca korumakla mükelleftir…

Saygı ve sevgilerimle…

                                                                                                       SEDAT YILMAZ

                                                                                         

 

 

KADIN
Kimi der ki kadın
uzun kış gecelerinde
yatmak içindir.
Kimi der ki kadın yeşil bir

Kimi der ki ayalimdir.

Boynumda taşıdığım vebalimdir.
Kimi der ki hamur yoğuran.
Ne o, ne bu, ne döşek, ne köçek, ne ayal, ne vebal.
O benim kollarım, bacaklarım.