İnsanlar erkek ve dişiden yaratılmıştır. Aile yuvasıyla da, dünyaya gelen çocuklar korunmuştur. Çocuk ve torun sevgisi neslin birliğini ve canlılığını devam ettirmek için Yüce Allah tarafından ihsan edilmiştir. Çocukların ve torunların külfetleri Allah (c.c.) lütfettiği sevgi ile buharlaşmaktadır. Çocukların ve torunların acılarına çare üreten ve bulan anne babalar nine ve dedeler bundan mutluluk duymaktadırlar. Bazen ebeveynlerin çocuklarına karşı sevgileri ve onları koruma refleksleri maksadı aşan boyutlara ulaşır. Özellikle çocukların evlenmeleri esnasında seçecekleri eşlerin tercihinde anne ve babalar aşırı hassasiyet göstermektedirler. Halbuki iyi yetiştirilmiş evlatlar kendileri için yapacakları eş seçiminde mutlaka tercihlerini inandıkları dinin tavsiyeleri doğrultusunda yapacaklardır. Onlar için tercih edilecek eşin inancı ve imanı önemlidir. Ahlakı ve yaşantısı dikkate alınır. Etnik kökeni, milliyeti, yaşadığı bölge tercihlerde temel belirleyici değildir. Evlilikte denklik esastır. Ahlaklı olmak tercih sebebidir. Soy, varlık, eğitim ve güzellik de dikkate alınması gerekenlerdendir.
Erkeklerin eşlerini seçme hakkı olduğu gibi kızların da eşini seçme hakkı vardır. Aile büyüklerinin tercihini dikkate almak önemli olmakla birlikte o tercihi kabul etmeyip doğru değerlendirmeler yaparak, kızın da Kur’an ve Peygamber tavsiyeleri doğrultusunda eşini seçmesi doğal hakkıdır. Bu konuya ışık tutacak bir çok olay yaşanmıştır Peygamberimiz döneminde.
“Medine’nin yerlilerinden olan Hidam’ın kızı Hansa, bir gün Aişe validemize, “Babam beni itibarlı bulduğu akrabasıyla evlendiriyor. Bana sorma gereği duymuyor. Ben de bundan rahatsızlık duyuyorum. Ben bir kız olarak hayat arkadaşımı seçme hakkına sahip değil miyim? İslam bana bu hakkı tanımıyor mu? Babamın seçtiğini seçmeye mecbur muyum?” diye sorar. Aişe validemiz; “Şu anda Resulullah evde yok. Birazdan gelir. Sorunu O’na soralım, cevabını da O’ndan birlikte dinleyelim. Sen şuracıkta biraz bekle...” der. Az sonra Efendimiz (sas) teşrif eder. Aişe validemiz de Hansa’nın sorduğu soruyu aynen sorar: Kızın seçme hakkı yok mu, der. Hansa bana böyle bir soru sordu. Babası Hidam onu itibarlı bulduğu bir akrabasıyla evlendiriyor, kızcağıza sorma gereği de duymuyormuş? Bu soruya Efendimiz özel bir ilgi gösterir ve ilk emrini verir: Hemen kızın babası Hidam’ı bulup getirin! Ensar’dan Hidam aranıp bulunur. Resulullah seni istiyor, derler. Telaşla huzura giren Hidam’a Efendimiz’in ilk sorusu: Hidam! Sen kızına sorma gereği duymuyor da kendi beğendiğini mi beğenmeye zorluyorsun? Baba Hidam’ın cevabı hazır: Ya Resulullah, der. Benim beğendiğim iyi bir ailenin akıllı bir çocuğudur. Kızıma layık olan da odur! Hidam, seçtiğin bu gençle hayatı yaşayacak olan sen misin, yoksa kızın mı? Kızımdır ya Resulullah! Öyle ise hayatı kim yaşayacaksa son söz de onun hakkı değil mi? Kızın yaşayacağı genci beğenme hakkına sahip olmazsa, beğenmediği gençle nasıl mutlu yaşayacak? Efendimiz sözünü söyler ve şöyle bağlar: Hemen kızına sormadan yaptığın bu anlaşmayı durdur! İşte bu sırada öteden beklenmedik bir ses gelir: Ya Resulullah, babamın seçtiğine artık ben de evet, diyorum. Anlaşmayı durdurmasın! Bundan sonra da şu fevkalâde güzel açıklamayı yapar Hansa kız. Der ki: Babamın kendi seçtiğini seçmeye beni mecbur bırakması, şehirde, ‘Kızların seçme hakkı yoktur.’ gibi bir düşüncenin yayılmasına sebep oldu. Bu yüzden sorma gereği duydum. Şimdi anlaşıldı ki, kızların seçme hakkı vardır. Ailesi kendi seçtiğini seçmeye kızlarını zorlayamaz. Artık ben babamın seçtiğine kendi isteğimle evet, diyorum. Sözünden dönme durumunda kalmasın babam! Elbette hiçbir baba kızına kötü aday seçmez...”
Kızlarımıza da eşlerini seçme fırsatını verelim. Bu, onların en doğal hakkıdır. Doğru tercih yapabilmeleri için kendilerine yardımcı olalım. Kur’an ve sünnetin evlilikle ilgili ilkelerini onlarla paylaşalım. Kararlarını verirlerken bu ilkelere sadakat göstermelerini isteyelim. Onları kendi arzu ve isteklerimize göre eş seçimine zorlamayalım