Yarın, 8 Mart...
Dünya kadınlar günü...
Toplantılar, paneller, açık oturumlar yapılacak...
Kadınların sorunları tartışılacak...
Eşitlikten bahsedilecek, şiddet konuşulacak...
Sonuç? Hiç!..
13 yıl önce okuduğum, kadınlar günü ile ilgili, Ahmet Tezcan imzalı bir köşe yazısını hatırlayınca arşivimi elden geçirdim. Yazıyı buldum. Bazı feministlerimizin tepki göstereceğini bilsem de, sizinle paylaşmak istedim: Yazının başlığı, Kadınlar Günüymüş, Pöh!*¹ Ve yazı...
Dün, konferanslar, paneller, forumlar ve kokteyller düzenlendi. Çünkü dün, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü idi. Kadınların sorunları anlatıldı, eşitlik istendi, dayak konuşuldu. Ateşli nutuklar atıldı.
Bütün bunların samimiyetinden kuşkuluyum.
Çünkü kadın bedeninin ticari meta haline getirilmesine sessiz kalanlar, genelev ve hayat kadınlığı gibi iki kabus kavramı görmezden gelenler, klozet reklamında bile kadın çıplaklığının kullanılmasına karşı çıkmayanlar, özgürlüğü sadece cinsellikten ibaret, eşitliğin başkaldırı olduğunu zannedenler, aslında kadını aşağı görmeye devam edenlerdir.
Gözlük ya da ayakkabı reklamı için, şeffaf iç çamaşırı giymiş manken kullanıldığını ve gazetelerin bu fotoğrafları çarşaf çarşaf yayınladığını gördük. Bu rezilliğe kimsenin gıkı çıkmadı. Hele feminist gerillaların hiç. Tıs yok.
Bu sessizlik, onların kadın bedeninin ticari meta ve reklam unsuru olarak kullanılmasını onayladıkları anlamına gelir. Oysa, umardım ki, bu istismara önce kadınlar isyan eder, iç çamaşırlı mankenlerle gözlük reklamı yapan firma protesto edilir, telin yürüyüşleri yapılır ve kadınlar biz cinsel meta değiliz diye haykırırlar.
Nerde? Feministlerimizin aklı fikri Niçin orgazm olamıyoruz? ya da Erkekleri tavlamanın 10 altın kuralı konulu dergi kapakları hazırlamak, H. U...ç'la saçı uzun aklı kısa tartışmasına girmek yahut Brad Pitt'in kadınsı cinselliğini tartışmakta.
Kadınlar! Şu entel feminizm sahtelikleri sürdüğü müddetçe, yıl 365 gün Kadınlar Günü ilan edilse ne yazar? Sizi en fazla istismar edenlerin, çıkardıkları dergilerde sizi cinsel meta olarak sattığını görmüyor musunuz?
Ahmet Tezcan, bu sorularla bitirmiş yazısını. Ben ekleyecek bir şey bulamadım...
*¹ Son Havadis 9 Mart 1996