Allah ve Resulünü her şeyden çok sevmek kaliteli Müslüman olmanın en önemli özelliğidir. Bu sevgi ifade ile belirtilen bir sevgiden öteye, davranışa dönüşmüş ve hayat şekli haline gelmiş bir sevgi olmalıdır. Allah, insanlar için huzur ve mutluluğunun şifrelerini Kur’an mesajıyla ve elçisi Hz. Muhammedin yaşantısıyla bildirmiştir. Kur’an-ı Kerim Yüce Allahın vahyidir. Bu vahyin muhatabı akıl ve akıl sahibi olan insanlardır.
Vahyin en önemli mesajlarından birisi de, Peygamberlerin Allahın elçisi olduğu ve ortaya koydukları yaşam tarzıyla kendi ümmetlerine rehber oldukları gerçeğidir. Hz. Muhammed s.a.v. son Peygamberdir ve tüm insanlığın rehberidir. Peygamberlere tabi olmak Allah c.c. sevmenin ve emirlerine uymanın işaretidir. Peygamberlerden uzak yaşanan bir hayat hep hüsranla sonuçlanmıştır. Peygamber sünnetlerinden uzak olmak sapıklıkla sonuçlanmıştır. Son ümmetin Peygamberi Hz. Muhammed s.a.v dir. Huzurlu ve mutlu yaşamanın yolu Peygamberimizi tanımak ve sunduğu Kur’an vahyini anlamaya bağlıdır. Peygamberimizin sünneti, Kur’anın anlaşılmasının hayata yansımasıdır. Peygamberimizi devreden çıkararak dini anlamak, her bir kimsenin yeni bir dini anlayış ortaya koyması demektir.
Abdullah İbni Mesut; “Peygamberimizin sünnetini terk ederseniz, sapıttınız gitti demektir” diyerek, Peygambersiz hayatın sonuçlarıyla ilgili olarak tecrübesine ve bilgisine dayalı bir değerlendirme yapmıştır. Sözlerinin devamında Abdullah İbni Mesut; “Şu beş vakit namazı, ezan okunan mescidlerde cemaatle kılmaya bakın. Şüphesiz ki bunlar sünen-i hüdâ'dır. Allah, resûlüne sünen-i hüdayı açıklamıştır. Allah'a yemin ederim ki ben, kesin münafıklar hariç, sahabilerin beş vakit namazı cemaatla kılmayı hiç bir zaman terletmediklerinin şahidiyim. Vallahi ben, iki kişinin koltuklarına girip -ayakları yerde sürünerek- saftaki yerine kadar götürülen sahabiler gördüm. Sizden evinde namaz kılacak bir yeri olmayan yoktur. Eğer mescidleri terkeder de farz namazları evlerinizde kılarsanız, peygamberinizin sünnetini terketmiş olursunuz. Peygamberinizin sünnetini terkederseniz, küfre girdiniz (ya da sapıttınız) demektir. Abdullah ibni mesut; mutlu bir dünya ve ahiret yaşamı için sünnet üzere yaşamanın gereğini ifade etmek için bu görüşünü belirtmiştir.
Sünnet üzere yaşamayan bir insan zaman içinde yaşadıklarını din olarak görmeye başlayacaktır. Sünnet, Müslümanın hayatında çok önemlidir ve Müslümanın kalitesi hayatındaki sünnet izlerine bağlıdır. Peygamberler, Yaratanın insan modelleridir. Peygamberi modeller yaşam şekli olarak örnek alınmazsa eğer, her türlü bidat ve hurafe yaşam biçimi haline gelecektir. Peygamber sünneti olmadan yaşanan hayatta sahih bir dinden bahsetmek mümkün olmayacaktır. Gerçek bir dindarlık için sahih iman ve Peygamber sünnetine uygunluk gerekmektedir. İman ve amel, Peygamberi ölçülere uymadıkça hidayete ulaşmak mümkün olamayacaktır. Müslümanca yaşamanın sıhhat şartı sünnette uymaktır. Sünnet, Allah'ın dinini anlamada ve onu hayattaki bütün iş ve sahalara uygulamak üzere görevlendirdiği elçisinin ortaya koyduğu fikrî ve amelî örnektir. Sünnet'i önde tutmak ve dini Sünnet'e göre yaşamak, kaliteli müslüman olmanın tek yoludur. Aksi halde, bid'atleri din olarak yaşamak ve sapık dini akımların etkisinde sürüklenmek kaçınılmaz olacaktır. Peygamberimiz; "Kim benim sünnetimi benimseyip yaşarsa bendendir" buyurmuştur.
Kaliteli Müslüman olmanın yolu, Peygamberi sünnete uygun yaşamaktan geçmektedir.