Meslek, insanın yaşamını sürdürebilmek için yaptığı , yoğun bir eğitim ve çalışmayı gerektiren sürecin sonunda kişilerin kazandığı unvandır. Meslek mensubu olabilmek için yoğun bir çalışmaya ve eğitime ihtiyacınız var.Tabi kamu personeli değilseniz. Kamu personeli iseniz işler sizin için fazlasıyla kolaylaşmakta.
Kanunlar , kamu çalışanlarına yasal fakat adil olmayan haklar tanımaktadır.Özellikle benim de mensubu olduğum Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik mesleğinde bu adaletsizlik apaçık ortadadır.Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ya da gerçek üstadlık olan Yeminli Mali Müşavirlik unvanı uzun süreli ve bir çalışmanın sonunda elde edilebilmektedir.
Mali Müşavir olabilmek için , üniversitelerin ilgili bölümlerinden mezun olmak , staja başlama sınavını vermek , üç yıl staj yapmak ve nihayetinde bitirme sınavlarında başarı göstermek zorundasınız.Üç satırla anlatılan bu şartları gerçekleştirebilmek için hayatınızın yaklaşık on senesini feda etmeniz gerekmektedir.
Gerçek üstadlık olan Yeminli Mali Müşavirlik için ise on sene Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik mesleğini yapmak ve sürenin sonunda sınavlarda başarı göstermek zorundasınız.Mesleğin profesörlüğü sayılan bu unvanın sınavı da unvana yakışacak derecede zordur.Kafanızdaki bütün saçları dökmenizi sağlayacak derecede zorlu bir sınav.
Oysa ki ,Maliye Bakanlığı Denetim Birimlerinde on yıl görev yapmış kişiler kayıtsız şartsız yeminli mali müşavir olabilmektedir.Tırnakları ile kazıyarak bir yere gelmeye çalışanlar geldikleri yerde kamu çalışanlarını görmektedir.Hak etmek ile elde etmek arasındaki fark burada ortaya çıkmaktadır. Birisi uzun ve zorlu uğraşlar sonucunda üstadlığı hak eder , diğeri adil olmayan kanunlar sayesinde üstadlığı elde eder.
Üstadlığı elde eden meslektaşlarımız , kendileri ne kadar iyi niyetli olurlarsa olsunlar haksız rekabete yol açmaktadır.Mesleğin icrasında kamu desteğini arkasına almış olanların avantajı inkar edilemez bir gerçektir.Mükellef ,çalışacağı meslek mensubunu seçerken şu veya bu nedenle tercihini kamu kökenli olanlardan yana kullanmaktadır. Ve haklıdırlar.Kamu gücü, kullanılsın ya da kullanılmasın mükellefler açısından bir dayanak olarak algılanmaktadır.Bu algıyı değiştirmek ülkemiz şartlarında imkansızdır.
Bağımsız denetçilik yapabilmek için meslek mensuplarına sınav şartı getiren bağımsız denetim yönetmeliği kamu personeline ayrıcalık yapmayı unutmamıştır. Kamu kurumlarında bağımsız denetime ilişkin lisans belgesini mevzuatta sınava ilişkin olarak tanınan istisnadan faydalanarak almaya hak kazananlara siz bizdensiniz , sınava girmesiniz de olur denilmiştir.Meslek mensubuna sınavla kamu çalışanına bedava
Yaşam tercihlere göre şekillenir.Herkes tercihini yapar ve yaşamını o doğrultuda sürdürür. Bağımsız çalışmayı seçmiş binlerce meslektaşım işlerinin ehli olmalarına rağmen kamuda, bırakın kendi uzmanlık alanlarında çalışmayı sınavsız , mülakatsız çöpçü bile olamamaktadır. Durum böyle iken kamu çalışanı olmayı tercih edenlerin biz vazgeçtik bağımsız çalışacağız diyebilmeleri ve dirseklerini çürütenler ile aynı unvana sahip olabilmeleri kanunların ne kadar adaletsiz olabileceğinin açık ispatıdır.
Ben ve bir çok meslektaşım yüksek öğrenimden sonra tercihimizi özel sektörde ya da bağımsız çalışmak yönünde yaptık.Pişman mıyız ? Bir çoğumuz için bu sorunun cevabı evet.Çünkü bizim yıllarca uğraş sonunda edindiğimiz haklara , kamu çalışanları bedavadan sahip olmaktadır.
Kamu çalışanların hiçbir emek vermeden meslek mensubu olmaları en basit ifade ile haksızlıktır. Denilebilir ki ; kamuda çalıştıkları dönemler verilmiş emek değil midir ? Elbette verilmiş emektir. Fakat karşılığı ödenmiş emek.Kamu çalışanlarına devlet çalışmalarının karşılığında hak ettikleri ücreti vermelidir , hak etmedikleri unvanları değil.