İslâm, insanları Allah’a kulluk ve ahlakî erdemlerde birleşmeye çağıran bir dindir. Bu çağrı, en güzel şekliyle kardeşlikte vücut bulur. Kardeşlik, İslâm’da bir arada yaşamanın, adaletin, sevginin ve merhametin temelini oluşturur. Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah şöyle buyurur: "Müminler ancak kardeştir. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki merhamet olunasınız." (Hucurât, 49/10). Bu ayet, müminler arasında olması gereken bağın ne kadar güçlü ve kutsal olduğunu açıkça ifade eder.
İslâm’da kardeşliğinin gerektirdiği sorumlulukları bilmek ve işletmek lâzımdır. Sevgi ve merhamet göstermek bu gerekliklerin başında gelir. İslâm’da kardeşlik, sevgi ve merhametle beslenir. Peygamber Efendimiz (sav) buyurur ki; "Müminler bir binanın taşları gibidir; birbirlerini desteklerler." (Buhârî, Edeb, 27). Birbirine destek olmak, kardeşliğin en temel gereğidir. Bir mümin, kardeşinin mutluluğunu kendi mutluluğu olarak görmeli ve onun sıkıntılarına çözüm aramalıdır.
Hakkı ve adaleti gözetmek de kardeşlikte önemli bir gerekliliktir. İslâm kardeşliği, yalnızca sevgiye değil, aynı zamanda hakkı ve adaleti gözetmeye dayanır. Müminler, birbirlerinin haklarına saygı göstermeli ve aralarında adaletle hükmetmelidir. Bu, güveni artırır ve toplumsal barışın temelini oluşturur. İnsanlar arasında hak merkezli bir ilişki, adaletli bir yöntemle de desteklendiğinde huzurlu gönüller ve huzurlu toplumlar oluşur. İslâm kardeşliği de tam bunu inşa eder.
Kusurları örtme, affedici olma, hataları afişe etmekten kaçınma gibi fiiller de karşı tarafı korumaya dönük eylemlerdir. Kardeşlik anlayışının gereği olan bu duygular aynı zamanda kardeşlik hukukunun yerleşmesini de sağlar. Kardeşlik anlayışına sahip Mümin bir kimse, kardeşinin kusurlarını örten ve onu affeden bir tutum içinde olmalıdır. Bu,tutum aynı zamanda İslami duyarlılığın da gereğidir.
Peygamberimiz (sav), bir hadisinde şöyle buyurur; "Kim bir Müslümanın ayıbını örterse, Allah da kıyamet gününde onun ayıbını örter." (Müslim, Birr, 72). Affedici olmak, kalplerin yumuşamasına ve kardeşlik bağlarının güçlenmesine vesile olur.
Kardeşlik hukukunun diğer bir gereği de; güzel bir toplum oluşmasına dönük tavırlar içinde olmaktır. Güzel bir toplum, diğer insanların da güzel olmasıyla sağlanır. İyiliği tanıtma ve kötü davranışlardan diğer insanları koruma gibi önemli bir sorumluluk kardeşlik sorumluluğunun gereğidir. Kardeşlik, birbirine doğruyu göstermek ve kötülüklerden sakındırmakla gerçekleşir. Bu, İslâm’da en önemli sorumluluklardan biridir. "Sizden kim bir kötülük görürse, onu eliyle değiştirsin; buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin." (Müslim, İman, 78). Kardeşini iyiliğe yönlendirmek, onun ahiret kurtuluşuna vesile olmaktır.
Kardeşlik; bütün insanları kucaklayıcı bir duygudur. Bu duygunun fiili eyleme dönüşmesi tül insanların kardeşçe yaşaması demektir. Barış, huzur ve mutluluk ancak kardeşlik anlayışıyla sağlanır. Kardeşlik yoksa o toplumda kan ve göz yaşı kavga ve savaş vardır. İslâm, sadece Müslümanlar arasında değil, bütün insanlık için bir kardeşlik modeli sunar. Farklılıkları zenginlik olarak görmek ve insana sırf insan olduğu için değer vermek, İslâm kardeşliğinin evrensel boyutudur. Bu bağlamda, Peygamberimiz (sav) Veda Hutbesi’nde, insanların eşit olduğunu ve üstünlüğün yalnızca takva ile olduğunu ifade etmiştir. Bu bakış açısı tüm insanlarda yaygınlaştığında dünya kardeşliği oluşur.
Kardeşlik, barışın ve birliğin temel taşıdır. İslami kardeşlik kodlarının uygulama alanı bulduğu toplumlarda acı ve göz yaşı olmaz çünkü İslâm’daki kardeşlik anlayışı, toplumsal huzurun temel taşıdır. İnsanların birbirine sevgi, merhamet ve adaletle yaklaşması, hem bireysel hem de toplumsal anlamda dirliğe katkı sağlar. Kardeşlik; kin, nefret ve düşmanlık gibi duyguları yok ederek, yerine barışı ve birliği getirir.
Kardeşlik; sadece bir duygu değil, aynı zamanda bir görevdir. Kardeşliğin kurumsal halde yaygınlaşması; adaletli ve hakkaniyetli bir toplum düzeni demektir. Daha fazla Müslümanlar arasında uygulama alanı bulan kardeşlik hukuku, her olumsuzluğun recetesidir. Bugün ortadoğuda insanlık dramının yaşanması; egemen güçlerin İslam kardeşlik hukukuna darbe vurma girişimidir aynı zamanda. İki milyar civarında nüfusa sahip İslâm dünyası sadece ortadoğuyu değil tüm dünyayı perdelemiştir. Kur’anın kurumsal olarak izah ettiği İslâm kardeşliğinin İslâm dünyasında uygulanabilmesi demek, tüm dünyanın İslâmi hassasiyetlerle tanışması demektir.
İslâm dünyasındaki sorunlar kardeşlik hukukunun bozulmasını sağlamak için egemen güçlerin tetiklemesi nedeniyle, tüm egemen güçlerin baskılarına rağmen İslâm dünyasının ayakta kalması İslâm kardeşliği sebebiyledir. Cephede kazanmak, savaşta galip olmak değildir. Cephe lokal, savaş geneldir. Kapitalistler için hedef cepheyi ele geçirmek, Müslümanlar için ise savaşı kazanmaktır. Savaşın sonunu kardeşlik dayanışması belirler. Cephe; menfaat, savaş sonucu; ganimet ve nimettir.
Kardeşliğinin yüzü; rahmet, bereket ve Allah’ın nurudur. Canları sıkan, gönülleri yakan Ortadoğu sürecini, Müslümanların kardeşlik anlayışı belirleyecek ve sonucunu rahmete dönüştürecektir.