Bugün sizlerle tarihi Amisos kentindeki hikâyelerimizden birisi olan Kardinal Hekimbaşı’nın maceralarını paylaşacağız. Hikâye kahramanımız tarihi Amisos kentinde yaşamış. O günkü şartlarda el yordamı ile ve şifalı bitkilerden yapılan ilaçlarla uzmanlaşmış insanlara Hekim adı verilirmiş. Bizim Kardinal Hekimbaşı’nın iki özelliği, aileden gelme teoloji eğitimi nedeniyle, aile boyu din ilmi ile uğraşan insanlar olduklarından ve bu işte de sürekli seçiciliği kendilerine şiar edindiklerinden onlara Kardinal unvanı verilmiş. Malumunuz Kardinaller Papa’yı seçen kişiler olur, onları da Papazlar seçermiş. Bizim Kardinal Hekimbaşı’nın ailesi de sürekli olarak yaşadıkları bölgede idarecileri seçen insanlar olma hastalığına yakalandıklarından, onlara Kardinal unvanı verilmiş. Hekimbaşı Kardinal ise hem aile boyu yöneticileri seçen insanlardan oluşan bir aileden gelmiş, hem de tababet ilmiyle uğraştığından Kardinal Hekimbaşı unvanını almış.
Kardinal aile boyu teoloji ilimleri ile uğraşmanın yanında bu tür müesseselerin yönetimleri ile uğraşan bir aileden gelmiş. Kardinalin babası da kendisi gibi bu tür işlerle uğraşıp, insanlara din kisvesi altında her türlü zulmü yapan bir insanmış. Amisos’un doğusunda bir ilçede yaşarmış. Orada ilahiyat alanında eğitim veren Eimmei Hudaba isimli okulun da sivil toplum yöneticiliğini yaparmış. Kurduğu sivil toplum örgütünü on, on beş kişilik bir üyeyle sınırlı tutup, okulun da tapusunu bu sivil toplum kuruluşuna verip insanlara her türlü zulmü yapmaktan geri kalmazmış. Olay İmparatorluğun Eğitim Vekâleti’ne kadar intikal etmiş olmasına rağmen sorun çözülememiş. Nihayetinde İmparatorluk din ilimlerine karşı başlattığı mücadele sonunda bu işi de halletmiş ama bayağı sıkıntı çekilmiş.
Kardinal ailenin bu yönlerinden istifade ile tababet ilmini okuduktan sonra ülke Genelinde iktidar olan Hizbulebyaz fırkası aracılığı ile yıllarca Hekimbaşılık unvanını elde etmeyi başarmış. Bu işi başarmadaki temel dayanağı ailenin geleneksel olarak durduğu yer ile Kervancıbaşı Vekil’in onlara verdiği destek olmuştur. Ailenin genel anlamdaki geçim kaynağı bu işlerden olmakla birlikte yandan kazandıkları paralar nedeniyle bölgelerinde onlara diğer siyasetçiler Cepçiler unvanını da vermişler ama biz bu unvanı kullanmak istemedik. Nerden biliyorsunuz bunu derseniz okuduğum bir hikâyede Amisos kentinde yaşayan Molla Kasım isimli eski bir siyasetçi bu ailenin yaşadığı bölgedeki bir Kanara Reisi’ne (bugünkü anlamı Belediye Başkanı) gidip Hizbi Saadet’e davet edince, o Kanara Reisi “Sizin hizipte Cepçi Kardinaller olduğu sürece gelmem söz konusu olamaz” demiş. Molla Kasım “Kim bu cepçi aile?” diye merak edip sorunca Kanara Reisi bu Kardinalin ailesini söylemiş. Aile Amisos’un doğusundan batısına her taraftaki teoloji ilimleri ve yönetim sanatı ile ilgilendiğinden zulmetmedikleri insan kalmamış. Ailede sade tek bir ilim adamı varmış; gerçekten adam gibi adammış. İşi gücü ilim işiyle uğraşmakmış ama bunlar ona da fırsat tanımazlarmış.
Kardinal Hekimbaşı’nda olan maharetlere gelince saymakla bitmez. İkiyüzlülük deseniz onda, yalancılık, dolancılık deseniz onda, alavere dalavere deseniz onda… Dürüst insanlarda bulunmaması gereken hasletlerin hepsi onda mevcutmuş. Arkasına aldığı siyasetçileri tepe tepe kullanıp onların üzerinden her türlü filmi çeviriyormuş. Adam bu konuda o kadar maharetli imiş ki rol yapmada Yeşilçam’a gidemeyince Alaçam’a gitmek zorunda kalmış. Yöneticiliği döneminde Hazine’nin malını peşkeş çekmedeki becerisi de hat safhada olan Kardinal, olayların arka planına geçip sanki hiç bir şey yokmuş gibi davranmaktan da geriye kalmazmış.
Ancak son zamanlarda başına Molla Kasım isimli bir yazman bela olmuş ki adamcağızın adeta ümüğünü sıkmış. Yaptığı tüm dalavereleri piyasaya döken Molla Kasım’dan adeta illallah eden Kardinal, ne yapsa, ne etse bu işi bir türlü çözememiş. Aslında bir dönem Molla Kasım’ı yok etmek için hazırlanan tezgâhta üzerine düşen vazifeyi fazlasıyla yapsa da İlahi Adalet’e sığınan Molla Kasım’ı bir türlü yok edememişler. İmparatorluğun Hanif dinine inanan Tavil Reis lakaplı lideri yok etmek isteyen Papa’nın yaverinin adamlarıyla da bir olan Kardinal bu işi de çok güzel kamufle edip sanki hiç bir şey yokmuş gibi davranmasını da çok iyi beceriyormuş. Ancak Kardinal’in tüm foyaları ağır ağır ortaya çıktığından ömrünün ne kadar olacağını da ilerleyen günlerdeki hikâyelerimizle sizlerle paylaşacağız. Kardinal’in bir de Şeytanın Oğlu lakaplı kardeşi varmış. Onun da maceraları saymakla bitmez ama bugünlük bu kadarla yetineceğiz. Kalan hikâyelerimizi başka bir yazıda paylaşmak üzere. Kalın sağlıcakla.