Kartallar yüksek uçar.Göklerin kanatlı
hükümdarıdır.En erişilmez tutkuları göğün
doruğundan yeryüzünün güzelliklerine
bakmaktır.
Evvel zaman içinde,kalbur saman içinde,
cinler cirit oynar eski hamam içinde.Ben
diyeyim bu yamaçtan,siz deyin şu kıraçtan,
uçtu uçtu kartal uçtu.Vay ne kartal,ne kartal!
İki kanadı gümüşten.Gümüş kanatlı kartal
günün birinde Kaçkar Dağları üzerinde uçar-
ken dile gelip Tanrı'ya şöyle seslenmiş:
''Ey yüce!Beni bu sonsuzluğun kralı yaptın.
Sana nasıl teşekkür ederim?''
Kartalın bu gür sesi üzerine yanı başından
bir örümceğin cılız sesi duyulmuş:
''Mavi göklerin tek hükümdarı kartal!
Benim için de Tanrı'ya teşekkür et.''
Kartal irkilmiş.
''Sen de kimsin?Buralara kadar nasıl
yükseldin?''
''Ben örümceğim.O çok kolay oldu.Senin
güçlü kanatlarına tutunarak...''
O zaman kartal,örümceğe şöyle demiş:
''Sen aşağılarda yaşamak için yaratılmış
bir böceksin.Böyle başkasına tutunarak
yükselmekten ne bekliyorsun? Bu uygun bir
davranış olmaz.Hem senin buraya gelmenle
eline ne geçecek?''
Örümcek yanıt vermeye hazırlanıyormuş ki;
O sırada şiddetli bir rüzgar çıkmış.Örümceği
tutunduğu kartalın kanatlarında kopararak
aşağılara savurmuş.
Rüzgarın uğultusu arasında şu ses duyulmuş:
''Ya kartal gibi olunuz!Ya da örümcek
gibiyseniz yerde kalınız...''
Ezop'un bu küçücük masalı ne demek
istiyor?Onu da siz düşünün.
Öbür masalda buluşmak üzere.