Konumuza girmeden bir hususu aydınlatmak istiyorum. Erdemli insan odur ki gerektiğinde kendini eleştirip aşabilmeli, gerektiğinde mensubu olduğu siyasi partiyi eleştirebilmeli ve gerektiğinde de yaptığı hatalardan özür dilemenin erdemlik olduğunu bilmeli. Ancak bir yanda erdemli insanlar özeleştiri yaparken muhatapları ellerini ovuşturup, kendilerine pay çıkarmaya çalışırlarsa buna da soysuzluk denir. Neden bunu söylediğime gelince; bu şehirde siyasi görüşünü açıkça söyleyip peşinden de kendi desteklediği partiyi acımasızca eleştiren bu fakirden başkasını görmedim. Ama şunu üzülerek müşahede ettim ki biz bu özeleştiriyi yaparken bazı kendini bilmez gezi, pardon geri zekâlı insanlar öyle enteresan yorumlar yazıyorlar ki aklınız şaşar. Biz her şeye rağmen Ak Parti derken tüm olumsuzluklarını da ortaya koyarak, ehven-i şer olarak onu gördüğümüzden Ak Parti’yi destekleyeceğiz derken bu arkadaşlar olayı öyle farklı noktaya çekmekteler ki anlatamam. İnsan önce kendini ve mensubu bulunduğu siyasal yapıyı, sosyal yapıyı, destek verdiği camiayı eleştirebilmeli ki demokrat ve tarafsız olduğu ortaya çıksın. Aksi halde benim kötüm başkasının iyisinden iyidir mantığı ile hareket eden yobaz ve bağnaz insanlardan ne farkımız kalır. Ama muhataplarımız da aynı şekilde bizim yaptıklarımızı yapabilmeleri gerektiği muhakkaktır.
Ak Parti ilk kurulduğunda ideal bir partiydi. İşsizlikle, yoksullukla ve adaletsizlikle mücadele etmek üzere yola çıkmış, bu manada pek çok mağduriyet yaşamış insanlarla beraber hareket etmiş bir siyasi yapıydı. 2010 yılına kadar bu manada çok güzel icraatlar yaptı ama maalesef para ve makam öyle tatlı geldi ki bu hassasiyetler yavaş yavaş ortadan kalmaya başladı ve gelinen noktaya bakıldığında eski mücahitlerin pek çoğu müteahhit olmuş çıkmışlar. Daha da enteresanı rüşvete dahi kılıf bulanları duydum ki bunu kim yapmış ise Allah kahretsin onu demekten kendimi alamıyorum. Bize göre beka meselesi, dünya konjonktüründe ABD’ye ve emperyalizme boyun bükmemekti ama yapılan bazı icraatları görünce beka meselesinin çok farklı olduğunu gördük ve üzülmenin dışında ellerimizi havaya kaldırıp beddua ettik. Şimdi biz bunları söylerken bazıları vay efendim siz niye her şeye rağmen Ak Parti diyecekler ama şunu açık ve net belirtmekte yarar görmekteyim ki İslami Camianın hala daha Ak Parti’nin dışında gideceği bir yer yok.
Gelelim konu başlığımıza, yerel seçimlerin üzerinden neredeyse bir ay geçti, seçim meydanlarında herkes bir şeyler söyledi, kimisi bol kepçeden vaat etti, kimisi asıp keseceğini söyledi. Kimisi de sessiz ve derinden gitti ama ne olduysa oldu, seçim bitti. Kazanan kazandı, kaybeden de kaybetti. Herkes bu gerçekleri görerek yoluna devam etti. Son günlerde gerek sosyal medyada gerekse bazı basın yayın organlarında Atakum Belediyesi’nde özel kalem müdürlüğünde çalışan bir bayanın İmam Hatiplilerle ilgili yaptığı paylaşımı gündem yapmaktalar. Bir İmam Hatipli olarak şunu belirtmekte yarar görmekteyim, elbette İmam Hatip Liseleri din adamı yetiştiren, hatta din adamı olmak istemeyenlerin üniversitelere gidip doktorundan avukatına, mühendisinden yöneticisine varıncaya dek pek çok meslek dalında eğitim veren okullarda okuyup topluma yararlı işler yapmaktalar. Din adamı Peygamber varisidir, topluma örnek olması gereken insandır ama bu öncelikli olarak bir karakter meselesidir. Karaktersiz insanı ne yaparsanız yapın ıslah olmaz. Nice papazlar, Rahipler, keşişler sübyancılıktan tutun da her türlü ahlaksızlığı yaptıklarını basından okuduk, şimdi onlar öyle yaptılar diye o meslekleri itham edemediğimiz gibi, İmam Hatip mezunlarının yaptığı hatadan ötürü de tüm camiayı itham etmek doğru olmaz.
Ancak benim İmam hatip okullarını sevmeyen veya bu tür ithamlarda bulunan o kadar çok tanıdığım var ki anlatamam. Hatta bu paylaşımdan çok daha ağır paylaşımları yapan komşularım var. Onların paylaşımlarını görmeme rağmen tepki verme gereği duymuyorum. Neden duymuyorsun derseniz, onları zorla farklı bir düşünceye çevirmenin alemi yok da ondan. Atakum Belediyesi’nde çalışan bayan arkadaşımızın paylaşımı elbette hoş değil ama ortalığı ayağa kaldırmanın da anlamı yok. Zaten Başkan Cemil Deveci gereğini yapmış, hem özür diletmiş hem de yerini değişmiş. Bu olayı sürekli gündemde tutmaya da gerek yok, olmuş bitmiş bir hadise. Zaman kavga zamanı değil, tam aksine farklı siyasi düşüncede de olsak uzlaşıp ülkemize, şehrimize ve milletimize hizmet etmeye çalışma zamanı. Olaya bu minvalde bakmanın daha erdemli bir hareket olacağı kanaatindeyim. Zira erdemli insan affeden, hoşgörülü ve asil insandır. Ezcümle eleştireceğiz ama mahalle değiştirmeyeceğiz, hatalara kızacağız ama affetmesini de bileceğiz. Bugünlük de bu kadar, kalın sağlıcakla.