Bugün ki köşemiz dünden bugüne, bugün dahi nedenlerini ve farklılıklarını anlayamadığımız bir tarafta sadece yaşam mücadelesi diğer tarafta yaşamın içindeki gaye, amaç ve nitelikleri bir türlü aynı kefeye koyup bütünlük içinde yaşamı kolaylaştıramadığımızın delili gibi. Farklılıklarımız ile bakış açımızın bugün dahi bütünleştiremediğimizin iki öyküsünü siz değerli okuyucularımız ile paylaşmak istedim.
Kayıkçı İle Nahiv bilgini
Kendini beğenmiş bir gramer (nahiv) bilgini, boğazdan karşıya geçmek için bir kayık kiraladı ve kurumla oturdu yerine.
Kayıkçı, olgun ve alçak gönüllü bir insandı. Hiç ses çıkarmadan küreklere asılıyor, yolcusunu sağ salim karşıya geçirmek ve üç beş kuruş kazanmak istiyordu.
Denizin orta yerine geldikleri sırada Bilgin küçümser bir eda içinde sordu:
-Sen hiç gramer okudun mu?.. dil biliminden anlar mısın?
Kayıkçı:
-Hayır efendim dedi, ben cahil bir kayıkçıyım, dediğiniz şeylerden hiç anlamam.
-Vah vah dedi Bilgin, ömrünün yarısı boşa geçmiş!..
Böyle bir süre ilerledikten sonra rüzgâr şiddetini artırmaya, dalgalar büyümeye başladı. Denizde fırtına çıkmış, Bilgin korkmaya başlamıştı.
Kayıkçı olağanüstü bir güçle kurtulmaya, sağ salim karşı kıyıya geçmeye çalışıyordu. Gördü ki artık kurtuluş ümidi yok, Bilgine dönüp sordu:
-Efendim, yüzme bilir misiniz?
Bilgin:
-Ne yazık ki bilmiyorum diye inledi.
O zaman kayıkçı:
-Vah vah dedi, şimdi ömrünün hepsi boşa gidecek! Keşke gramer bileceğinize benim gibi yüzme bilseydiniz de canınızı kurtarsaydınız.
Bir diğer öykümüz de Filozof ile köylü;
Çöllerde avare dolaşan bir filozof, devesi ile yolculuk yapan bir köylüye rastladı. Nereden gelip nereye gittiğini öğrendikten sonra, devenin iki yanına sarkmış çuvallarda neler olduğunu sordu.
Köylü: -Onların birine buğday, diğerine kum doldurdum... Diye cevap verdi.
Filozof:
- Buğdayı anladım ama kumu niçin doldurdun? Diye sorunca Köylü:
-İkinci çuval boş kalsaydı denge bozulurdu! Dedi. Filozof gülmeye başladı:
- Denge sağlamak için buğdayın yarısını bir çuvala, diğer yarısını da öbürüne doldursaydın herhalde daha akıllıca davranmış, zavallı devenin yükünü de azaltmış olurdun dedi.
Köylü şaşırmış, bu bilge adama hayranlıkla bakmaya başlamıştı.
- Sen, dedi, padişah yahut vezir olmalısın! Bu kadar akıl ancak onlarda bulunabilir.
- Hayır dedi filozof, ben ne padişahım, ne de vezir.
- Öyleyse dükkân sahibi zengin birisin...
- Ne gezer, cebinde mangırı bile olmayan bir adamım ben! Bunca bilgi ve hikmetin karşılığı olarak elimdeki şu değnek ve hırpani kıyafetlerimle gezip duruyorum çöllerde...
Köylü bu cevap karşısında hiç memnun olmamıştı:
-Çekil git yanımdan! Diye bağırdı. Senin bilgi ve hikmet dediğin şeyin bir faydası bulunsaydı, önce sana yarardı.
Torbamın birinde kum, diğerinde buğday olması, senin içi boş bilgi ve felsefenden çok daha iyidir!
Bir tarafta yaşamı idame ettirmek için kendine göre doğru bildiği maddeci bir yaklaşım ve yaşam biçimi diğer tarafta aklı, düşünceyi ve ilmi yaşam gayesi yapmış bir filozof.
Düşünceyi, ilmi ve aklı paylaşan filozof ancak yaşamını idame ettirebilmesi için bireysel düşünen kişi örneğinde olduğu gibi.
Bugün dahi bu örnekleri aynen yaşamıyor muyuz?
Sizce filozof mu topluma yararlı, Kayıkçı mı? Gramerci mi? Köylü mü? Yoksa hepsi de olmazsa olmazlarımızdan mı?
Saygılar sevgiler benden, filozof gibi düşünmek, kayıkçı gibi mücadele etmek, köylü gibi çalışmak gramerci gibi yazmak sizlerin olsun.
Sedat YILMAZ