İnsanoğlu hangi mesleği yaparsa yapsın dün söylediği ile bugün söylediği, bugün söylediği ile yarın söylediği tutmalı. Semavi Dinlerİn tamamında ortak emirlerden bir tanesi yalan konuşmamak ve sözünde durmaktır. Yahudilikte on emir vardır, bunlardan bir tanesi sözünde durmaktır, İslam dininde on iki emir vardır, aynı şekilde oniki emrin bir tanesi sözünde durmaktır. Yalanın mübah sayılabileceği iki yer vardır birisi karı koca arasını bulmak için yalan konuşulabilir bir diğeri ise küs olan iki müminin arsını bulmak için yalan konuşulabilir. Bunların dışında hangi meslek erbabı olursanız olun yalan konuşamazsınız, verdiğiniz sözde durmak zorundasınız. Cenabı Hak her dine ortak özellik olarak koyduğu yalan konuşmamayı ve sözünde durma zorunluluğunu sanırım siyasetçiler farklı anlamışlar. Zira siyasetçilerin pek çoğu siyasetin temel özelliklerinden birisinin yalan konuşmak olduğuna inanmış olmalılar ki rahatlıkla dün dündür bugün bugündür diyebilmişler. İşin garip tarafı alnı secdeye giden, mensubu olduğu partinin liderinin yalan konuşmadığı kamuoyunca bilinen siyasetçilerin dahi rahatlıkla yalan konuşmaları kabul edilecek bir durum değil.
Ben de siyasetin içersinde bulundum, hayatımda yapamayacağım hiç bir şeyi yaparım demediğim gibi hiç unutmuyorum 1995 yılındaki genel seçimde Refah Partisi’nde görev yapmaktaydım, milletvekili adaylarının programlarına da katılıyordum. Eski YİMPAŞ olarak bilinen şimdiki Diesre’nin bitişiğindeki bir sendikaya milletvekili adayımızla birlikte ziyarete gittiğimizde, sendika yönetimi, memurların sendika kurmaları konusundaki Refah Partisi’nin görüşünü sordular. Milletvekili adayımız, bu konuda Parti Programı’nda bir şeyin olmadığını söyleyip geçiştirmeye çalışsa da memur tayfası akıllı insanlar, ikna olmadılar. Israrla bu konudaki adayımızın kendi görüşünün ne olduğunu sorduklarında, baktım ki işin içersinden çıkamıyor, aldım elime sazı dedim ki “Arkadaşlar parti olarak sendikal yapıya karşı değiliz, tam aksine sivil toplum örgütlerinden yanayız. Ama şahsi kanaatin nedir derseniz ben devlet memurlatının sendika kurmasına karşıyım öyle şey olmaz, memurun ne işi var sendikayla oturdun işini yapsın” dedim. Ziyaret çıkışında yanımdaki arkadaşlar “Ne yaptın şimdi bunlar bize oy vermezler” deyince “Kardeşim yalan konuşarak oy alacaksak almayalım daha iyi” deyip olayı kapattım.
Bu detayı verme nedenim siyaset yapan insanlar kandırmaya alışkın olmamalılar. Cumhurbaşkanı zaman zaman aleyhinde dahi olsa bu konuda şunu yapacağım bunu yapacağım demiş olmasına rağmen toplumun teveccühünü kazanıp oy trendini yükselttiğini bu siyasetçiler görmezler mi? Doğru olan şeyler kısa vadede belki insanların aleyhindeymiş gibi gözükürler ama uzun vadede insanların lehlerine döneceklerinden hiç kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın. Bu konu bana göre çok önemli bir konu Allah’a ve ahiret gününe inanan herkes bu konuda çok ama çok hassas davranmak zorundadır. Bu nedenledir ki bugün bu konuyu ele alma gereği duydum.
Gelelim şehrimizde söylemleriyle eylemleri aynı olan siyasetçilere… Vezir Hazretleri’ni bu toplum zaten tanıdı, müslümanla müslüman, gâvurla gâvur, yahudiyle yahudi olmasını en çok becerenin O olduğu muhakkak. Diğer siyasetçilere gelince bugün Kayınçomu ele alacak olur isek görüntü itibarı ile en delikanlısı kayınçom görünüyor. Ama icraata sıra gelince ne yapıyor derseniz, ben kendisi ile yakından çalıştığım dönemleri çok iyi biliyorum; Samsunspor Kulübü’nden bugün istifa ediyorum deyip de ertesi gün vazgeçtiğini hiç unutmuyorum.
Daha önceleri Adem Güney’i yese doymayan, hatta o zamanki avukatı olan Hanife Hanım’a Parti’de geceler boyu araştırmalar yaptırıp, aldığı cezalar nedeniyle siyaset yapabilir mi yapamaz mı diye çalıştırdığını o günkü parti yönetiminde bulunan insanlar çok iyi bilirler. Daha sonra 2006 seçimlerinde Adem Güney’in içerisinde bulunduğu yönetimin karşısında seçimi nasıl kaybettiğini de biliniyor. Ardından Erdoğan Tok’un aday olduğu İl Başkanlığı seçimlerinde listesini Kayınçomun yaptığı ve karşısında Adem Güney’in kazandığı da ortada olmasına rağmen Kayınçomun son zamanlardaki Adem Güney sevgisine bir anlam verebilmiş değildim. Ama şimdi nedenini anladım, az sonra yazacağım ama bu arada bir detay daha vermek zorundayım.
Kayınçom Vali İbrahim Şahin’i hiç sevmediği gibi Vezir Hazretleri, Vali, Bakan Çağatay Kılıç oluşumuna karşı felaket canı sıkılıyordu hatta Valinin onlarla beraber olup kendisinden uzak olmasından ciddi anlamda rahatsız olduğunu çok iyi biliyorum. Vali de ona hiç yanaşmadığı gibi Vezir Hazretleri’nden de hiç ayrılmıyordu. Ne zaman ki Süleyman Soylu İçişleri Bakanı oldu Vali başladı Kayınçoma yanaşmaya. Kayınçom da O’na yakın olmak adına SASA’dan ayrılmamaya başladı. Hatta ve hatta önceki akşam Kayınçom, Adem Güney, Vali aynı masada SASA’da millete hava atmaktan da geri kalmamışlar. Daha geçtiğimiz haftaya kadar Vali’ye ateş püsküren Kayınçom ani bir dönüşle Vali Bey’le birlikte SASA’da buluşmalara başlaması bu şehrin en delikanlı adamı olduğunun bir delili olarak düşünmekten geriye alamadı beni. Yazı başlığımda da belirttiğim gibi Kayınçom bu şehrin en delikanlı siyasetçisi olduğu, dün dediği ile bugün dediğinin aynı (!) olduğudur. Kayınçomun 15 Temmuz’dan bir gün sonra Simit Center’ın dördüncü katında yaptığı toplantıları daha sonraki yazımda kaleme alacağım. Şimdilik bu kadar yeter. Kalın sağlıcakla.