Hayatımızda çocukluğumuzdan itibaren oluşan duygu örüntüleri vardır. Bu duygular kimi zaman olumlu, kimi zaman olumsuz oluşmuş inançlardır. Bu inançlar hayatımızı yönlendirir. Büyürken yaşadığımız olaylar,toplum ve ailemiz bu inançların temelini oluşturur,büyürken de yenileri eklenir ,eskileri değişir ve ya yok olur.Bazılarının değişmesi zordur,yalnış da olsa onlar bizi biz yapan şeylerdir.
Bizim kendimiz ve başkanlarının üzerindeki etkimiz tahminimizden daha fazladır.İnançlar onlara yüklendiğimiz anlamlarla değer bulur ve bizim onun hakkındaki duygu ve düşüncemiz ne kadar güçlüyse, o kadar gerçekleşmesi mümkün olur.Başaracağına inanan insan başarır, başarısız olacağına inan insan başarısız olur.Kendimizi ve becerilerimizi olumlu etkileme gücüne sahibiz,tabi ki tam tersine de.Bilinçaltı söylenene inanır. Kendinize ne söylerseniz o olursunuz.
Güçlü sağlıklı bir demiryolu işçisi, arkadaşlarının paydos ettiği bir saatte tamir için soğutucu vagonun içine girer.Yanlışlıkla kapısını kapatır ve içeride kilitli kalır. Panik içinde bağırır, vagonu tekmeler fakat sesini duyuramaz.Burada donarak öleceğini düşünür ve buna öyle inanir ki eşine bir not yazar:"Çok soğuk, bedenim hissizlesmeye başladı. Bir uyusam!Bunlar benim son sözlerim olabilir",diye.Ertesi gün soğutucu vagonu açan işçiler, arkadaşlarının cansız bedenini bulurlar.Otopsi sonucu donarak öldüğü anlaşılır. Oysa bu çok şaşırtıcıydı, çünkü vagon içi sıcaklığı onsekiz derceydi,içerisi bol hava alıyordu ve mevsimlerden yazdı. O işçi donarak öleceğine öyle kendini inandırmıştı ki,bütün bedeni de buna inandı.
Kendini gerçekleştiren kehanet olması düşünülen bir durumun ya da eylemin gerçekliğe dönüşmesidir.Arkadaşlarıyla keyifli bir sohbette olan anne"Çok güldüm, başıma kötü bir şey gelecek" der.Çocuğu parkta oynarken düşer, bacağı sıyrılır, "Ben demiştim bak",der.Oysa çocukların sıkça başına gelen bir durumdur bu,"mutlu keyifli bir an mutlaka felaketle sonuçlanır", düşüncesinin sonucu değildir.Bu inançlarımızın çevremizdeki insanların üzerinde de etkileri vardır. Bir insana ufacık bir ,iki hatasında "sen sakarsın"diye etiketlendirmek,o insanı da olumsuz etkiler ve "aman bu bardağı kırmayayım" diye,eli titreyerek bardağı tedirginlikle tutar ve bardağı düşürür, "doğru söylüyor, sakarım ben"inancına sahip olur.Büyükler der ya;"Bir insana kırık gün deli dersen deli olur",o hesap.
Diyelim yolda giderken bir tanıdığınızı yanında biriyle yürürken gördünüz ,fakat o sizi görmedi, yoluna devam etti."Bak beni görmemezlikten geldi","Daha da konuşmam, yüzüne bakmam,"Tabi başka bir arkadaş bulmuş beni görmüyor ."diye düşünüp o insanla aranıza mesafe koydunuz ya da görüşmeyi kesdiniz,güzel bir arkadaşlığı bozdunuz.Belki de o arkadaşıyla önemli birşey konuşuyordu ve gerçekten sizi farketmedi.Nasıl bakarsa insan öyle görürmüş.İnsanın nasıl göreceğini benlik değeri belirler.Olumlu benlik değerine sahip olan birey bardağın dolu tarafını, olumsuz benlik değerine sahip birey bardağın boş tarafını görür.
Olumsuz bir düşünce ve söylemi olumlu bir şekilde tanımlayıp, dönüştürmemiz için uygun ifadeler kullanmak ve bunlara inanmak gerekir."Kesinlikle,asla,hayatta,her zaman böyle ",gibi olumsuz,genel ifadeler kullanmamalı.Ya da"Benim şansım yok","Zaten hep beni bulur","Ben bunu hayatta yapamam".Bu gibi ifadeler insanı olduğu yerde sabitleyip,gelişimini engeller,cesaretini kırar. Kendimizden ve becerilerimizden beklentimizin pozitif yönde olası, hayatımızı da pozitif yönde etkiler.Madem beklentilerimiz ve inançlarımız davranışlarımızı,dolayısıyla hayatımızı etkiliyor,o halde beklentilerimiz ve davranışlarımız olumlu yönde olmalı.
Bir şey ne kadar çok istenirse ,yalnızca istemekle kalmayıp onun için uğraş verilirse,o şeyi kendimize o denli yaklaştırırız.İnanmak başarmanın yarısıydı madem geri kalanı bunun için çaba sarfetmek olmalı.O güzellikler için inanıp, kehaneti bu yönde gerçekleştirebiliriz.