TMMOB Çevre mühendisleri Odası Genel Başkanı Yılmaz KİLİM"in imzası ile gelen iletide kentlerimizin nefes alamaması anlatılıyor. Yılmaz Kilim Odalarıyla ilgili yaşanan her türlü olumlu ve olumsuz tüm yaşananları Samsun Tabipler Odası, Ziraat Mühendisleri Odası Samsun Dişhekimleri Odası gibi gününde bildiriyor. Çevre Mühendisleri Odası Genel Başkanı ve birlikte çalıştığı yönetim kurulu üyeleri diğer odalar gibi pozitif ve aktif bir şekilde çalışarak halkımızı bilinçlendirmek için çalışıyorlar. İşte bunun en çarpıcı ve sağlığımızı çok yakından ilgilendiren çalışma. Kentlerimiz Nefes Aldırmıyor: Siyasi iktidar, her alanda olduğu gibi çevre alanında da kaba bir popülizm yapmaya ben bilirim, ben yaparım tavrıyla hareket etmeye , bilimi, hukuku ve kamu yararını göz ardı etmeye devam ediyor. Son günlerde pek çok kentte hissedilen ve görülen hava kirliliği sorununa da tepkisel bir şekilde,külhanbeyi tavrıyla yaklaşmakta bir bahis görmeyen Başbakan ve Hükümetin Çevre ve Orman Bakanı, bilimi yine kapı dışarı etmektedir. Bilim insanları ya da basın tarafından hava kirliliği sorunu gündeme getirildiğinde, hele de en hassas oldukları kömürden söz açılınca, bu sayın yöneticiler, yazıklar olsun
ile başlayan cümleler kurmaya başlamakta, yoksulluk sömürüsü üzerinden takiye yapmaktadırlar. Sadece kömürle kısıtlanmış bu hava kirliliği tartışması, tüm tepkisel çıkışlarına karşın siyasi iktidarın işine gelen bir tartışmadır. Çoğu çevresel konuda olduğu gibi hava kalitesi konusu da tek bir noktaya indirgenmekte, sorunun özünü oluşturan yanlış politikalar ve plansızlık sorgulanmamaktadır. Doğalgaza yapılan zamlar ve siyasi yatırıma dönüşen kalitesiz kömür yardımlarıyla artan hava kirliliği çoğu kentimizde hissedilen ve inkar edilemeyecek bir sorun olmakla birlikte, asıl sorun çok daha geniş boyutludur. Son zamanlarda Türkiye"de çevre mevzuatı çalışmaları yalnızca bir çevirmenlik faaliyetine dönüşmüş ve Avrupa Birliği (AB) ile uyum süreci adı altında, AB çevre mevzuatı, Türkiye"nin çevre mevzuatını belirler bir hal almıştır. Bu nedenledir ki, çıkarılan çok sayıdaki yönetmelikte tanımlanan işlerin nasıl yapılacağı, güncelleştirilmiş sınır değerlerin nasıl ve hangi altyapıyla sağlanacağı sorularının yanıtı verilememektedir. 6 Haziran 2008"de yürürlüğe giren Hava Kalitesi Değerlendirme ve Yönetimi Yönetmeliği (HKDYY) ile birlikte yürürlülükten kalkan Hava Kalitesinin Korunması Yönetmeliği"nde belirtilen ve bazı kirleticiler için aşılmaması gereken sınır değerler yeni yönetmelikle aşağı değerlere çekilmiştir. Eski yönetmelikte yer almayan başka bazı kirleticiler için de sınır değerler tanımlanmış, hatta yalnız bugün için değil, gelecekte ulaşılması hedeflenen daha da düşük sınır değerler yeni yönetmelikte yerini almıştır. Pek çok ülkede olduğu gibi bu sınır değerler Dünya Sağlık Örgütü"nün sağlıklı bir yaşam için öngördüğü değerlerden yüksek olsa da, bu yeni sınır değerlerin uygulanması dahi hava kalitesinde bir iyileşme sağlayacaktır.
Peki Bu İyileşme Nasıl Olacaktır?
Hava kirliliğinin önlenmesi ve sorunun giderilmesi, öncelikle belirtmek gerekir ki, yazıklar olsunlu ya da A-B-C-D
.. kentinde hava kirliliği sorunu yoktur gibi kestirme yanıtlarla! çözülemeyecek, ciddi bir konudur. Hava kirliliğini öncelikle azaltmanın, sonra önlemenin yolu, kısır tartışmalardan kurtulup, bilimsel bir politikanın yansıması olarak belirlenmiş uygun çevre eylem planından geçmektedir.
HKDYY"de de temiz hava planlarından bahsedilmektedir. Ancak, başka yönetmeliklerden de bize çok tanıdık gelen şu ifade de yönetmelikte yerini almıştır: İl Çevre ve Orman Müdürlükleri,
. temiz hava planı hazırlar veya hazırlatır. Yani bu yönetmeliğin yürütmesinden sorumlu Bakanlık, kendi teşkilatları ile bu işleri yürütemeyeceğini hazırlatır ifadesi ile itiraf etmiştir. Dayanağı olmayan kamu hizmetleri küçülmeli söylemi, en etkin kurumlardan biri olması beklenen bakanlıkları etkisiz kurumlar haline getirmektedir. Temiz hava planlarının hazırlatılacağı çok yeterli özel şirketler olduğunu varsaysak bile, temiz hava planlarının hazırlanması için gerekli verilerden biri olan emisyon envanterleri çoğu yerde yoktur. Öte taraftan gerçekleştirilmiş olan sera gazları emisyonları envanteri de güncellenmemektedir. Peki durum böyle iken HKDYY ne demektedir: İl Çevre ve Orman Müdürlükleri, emisyon envanterleri oluşturabilir. Daha açık bir ifadeyle olsa da olur, olmasa da
Oysa Ekim 2008"de Hatay"da gerçekleştirilen Hava Kirliliği ve Kontrolü Ulusal Sempozyumu"nda hava kalitesi üzerine çalışan bilim insanları tarafından bu ölçüm ağının verilerinin güvenirliği hakkında ciddi şüpheler olduğu dile getirilmiştir. Ayrıca, Bakanın, kömürlerin analizine dair söyledikleri de, bu kömürlerin analizini gerçekleştiren bilim insanlarının verileriyle çelişmektedir. Yani Bakanlığın bu kamusal hizmeti ne zaman bir yerlere yaptıracağı, ne zaman kendi çalışmalarının sonuçlarına güveneceği kendi insafına ya da siyasi çıkarlarının rüzgarına kalmıştır. Büyük bir yatırım sayılabilecek olan Ulusal Hava Kalitesi İzleme Ağı, ihalelerin verildiği şirketlerin elinde düzgün işleyemez hale gelmiş, ağın oluşturulmasından yalnızca bir yıl geçmesine rağmen, üretilen veriler bilim insanları tarafından kabul görmemeye başlamıştır. Bu noktada, ölçüm ağında üretilen verilerin kalite kontrolüne dair bir sistem hala oluşturulamamış ya da çalıştırılamamıştır. Üstelik bu ağ, birkaç kent dışında bütün illerde kükürt dioksit ve partikül maddenin izlenmesi ile kısıtlı kalmış, yönetmelikte adı geçen ve izlenmesi gereken pek çok hava kalitesi parametresi ölçümleri bu ağa dahil edilememiştir. Üstelik sadece bir istasyon bulunan birçok kent merkezinde seçilen yerlerin kentin bütünü için hava kalitesini temsil etmesi beklenmektedir. Hava kirliliği, kentlerimizde hızlı nüfus artışı ve plansız büyüme ile birlikte siyasi iktidarın enerjiden sanayiye, ulaşımdan denetim süreçlerine kadar daha pek çok alanda izlediği yanlış ve eksik politikaların sonuçlarından sadece birisidir. Bununla birlikte yaşanan hava kirliliğinin doğalgaz zamları, siyasi rant malzemesi olarak kalitesiz kömür dağıtımları ile ilgisi olmadığını söylemek mümkün değildir. Kalitesiz kömürün son zamanlarda hava kirliliğine yaptığı belirgin katkının inkarından vazgeçilmeli, aynı zamanda hava kalitesine bakış, sadece kömür sorununa indirgenmemelidir. Kış ayları ile yerel seçimlerin yaklaşması ve kömür yardımlarıyla paralel olarak artan kalitesiz kömür kullanımı sona erdiğinde hava kirliliği sorunu sona ermeyecektir. Hava kalitesi sorununa kapsamlı bir yaklaşım, yanma da dahil olmak üzere her türlü hava kirletici kaynağının göz önünde bulundurulmasıyla mümkün olacaktır.
Neler Yapılmalı?
? Hava kalitesinin iyileştirilmesi için, ulusal ve yerel ölçekte çevre ve halk sağlığını gözeten bütünleşik bir çevre politikası oluşturulmalı ve hava kalitesi yönetimi bu kapsamda ele alınmalıdır. Bunun için gerekli araç ve teknikler geliştirilmelidir.
? Hava kalitesi ile ilgili, yasal düzenlemeler bilim ve toplum yararı ekseninde herhangi bir yasal görev ve yetki karmaşasına izin vermeyecek şekilde düzenlenmelidir.
? Siyasi iktidar, ilgili kamu kurumları, üniversiteler ve meslek odaları ile işbirliğini öncelikli bir yaklaşım olarak ele almalıdır.
? Hava kalitesinin iyileştirilmesi veya sürdürülmesi için, alternatif yenilenebilir enerji kaynakları ve ısınma sistemleri ile ilgili araştırmalar devam etmelidir.
? Kentlerin gelişme planları ve imar çalışmalarında mevcut hava kalitesi dikkate alınmalıdır. Kentlerin gelişme alanı topoğrafik yapı ve meteorolojik şartlar göz önünde bulundurularak yapılmalıdır.
? Ölçüm ve izleme istasyonları planlı ve sağlıklı bir şekilde daha geniş bir alanda yaygınlaştırılmalıdır.
? Ölçüm sonuçlarının değerlendirilmesinde çevre ve halk sağlığını gözeten sınır değerler göz önünde bulundurulmalıdır.
? Sınır değerler aşıldığında kamuoyu hızlı bir şekilde bilgilendirilmelidir.
? Ulaşımdan kaynaklanan hava kirliliğini en aza indirebilmek için toplu taşıma sistemlerine önem ve öncelik verilmelidir.
? Kent merkezlerinin ulaşım politikaları yeniden gözden geçirilmeli, kentleri yoğun taşıt trafiğine boğan yaklaşımlardan vazgeçilmeli, yaya öncelikli planlamalar yapılmalıdır.
? Kentin nefes almasını sağlayan yeşil alanlara gereken önem verilmeli, cazibe merkezlerinde kişi başına düşen yeşil alan artırılmalıdır.
? Hava kalitesi ile ilgili altyapı yatırımlarına ayrılan kaynaklar artırılmalıdır.
? Doğru istihdam politikaları hayata geçirilmelidir.
? Sağlıklı veri ve bilgi sistemleri oluşturulmalı ve geliştirilmelidir. Çevre Mühendisleri Odasının açıklamaları devam edecek ancak siz sevgili okurlarımız bu duyarlı ve bilimsel kişilerin açıklamalarına biraz olsun kulak verin ki sağlığımızdan ve sağlıklı gençlerimizden çocuklarımızdan olmayalım. Saygılarımla..