Bilindiği gibi sevgili okurlarımız ortalık iki üç gündür kavrulup duruyor. KESK Genel Başkanının istifası ardından söylenmeyen lakırdı kalmadı. Herkesi dinledik dinlemesine de KESK MYK"dan ve KESK Kadın Sekreterliğinden gelecek açıklamayı sanıyorum kimse okumadı ve dinlemedi. KESK Kadın Sekreterliği ve KESK MYK"dan gazetemizde yayınlanmak üzere gelen açıklama ve SES Samsun Şube Başkanı Süleyman Bal"ın açıklamalarını satırı satırına sizlere aktarıyorum. Bakalım duyduklarımız ile uzaktan yakından bir ilişkisi var mı yok mu?
Son gelişmeler Üzerine KESK Kadın Sekreterliği'nin Yaptığı Basın Açıklaması:
Bilindiği gibi Konfederasyonumuz yönetici ve üyelerine yönelik saldırılar son yıllarda giderek artmıştır. Baskılar kimi zaman toplu gözaltılar, tutuklamalar, sürgünler ya da soruşturmalar şeklinde; kimi zaman da ahlaki ve politik değerlerimize yönelik hareket alanını daraltma şeklinde olmaktadır. Bu saldırıların temel nedeni KESK"in muhalif çizgisi ve ilkeler etrafında birleşen çoğulcul yapısıdır. KESK emeğe ve demokrasiye yönelik saldırılardan rahatsız olan tüm emekçi kesimlerin tek çatı altında yer aldığı bir kurumdur. KESK, emek ve demokrasi mücadelesini birbirinden ayırmayan, fiili ve meşru mücadele anlayışı ile hareket eden, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ortadan kaldırılması için sistemi sorgulayan ve mücadele eden ancak bunu yaparken alternatifini kendi içerisinde oluşturmaya çalışan, bunun için kadın sekreterlikleri de dâhil kadın temsiliyeti konusunda emek örgütleri içinde saygınlığı ve ağırlığı olan bir kurumdur. KESK, sadece emeğe ve demokrasiye yönelik saldırıları engelleme, kazanılmış hakları koruma ve genişletme mücadelesi vermeyen, aynı zamanda devrimci, sosyalist, hümanist ahlaki ve politik değerleri geliştiren, koruyan bir örgüttür. KESK"e yönelik saldırı ve yıpratma kampanyalarına en son taciz iddiası eklenmiştir. Son günlerde mail grupları, korsan siteler ve ulusal basın aracılığıyla da teşhir yoluna gidilmiştir. Anayasa referandumu, TİS tartışmaları, örgütlenme çalışmaları, genel seçim süreci ve yaklaşan KESK Genel Kurulu sürecinde bunların çok ötesinde ve gerçek gündemiyle buluşmasını engellemeye dönük olduğunu düşündüğümüz iddianın zamanlaması da manidar bulunmuştur. İddia dile getirildiği andan itibaren sorunun kaynağı anlaşılmaya çalışılmış, üzerinde ciddiyetle durulmuştur. Bu gün de aynı anlayış ve sorumluluk içinde hareket etmekteyiz. Ancak bazı anlayış ve grupların KESK"i var eden değer ve ölçülerin de arkasına sığınarak, bunları kullanarak kurumu, anlayışı mahkûm etme, karalama ve zan altında bırakmada ısrar etmesi kabul edilemez. Bu iddia, kurumumuzu hedef almıştır. İddialar karalamaya ve yıpratmaya dönüktür. Kaldı ki, iddia ile ilgili ve iddiayı atanlarla ilgili de kurullarımız göreve çağrılmıştır. Kadın temsiliyeti ve toplumsal cinsiyet eşitliği, taciz ve tecavüz konularında verdiğimiz ve vermekte olduğumuz mücadele ortadadır. Bu mücadeleyi verirken uğradığımız baskı ve yıldırma politikaları da gözler önündedir. İddiaya ilişkin yapılan yayınlar ve yönelimlerin aynı noktada bileşmesini de kamuoyunun takdirine sunuyoruz. Neden böyle bir iddia ortaya atıldı? sorusuna cevap aranmak isteniyorsa KESK"in iddia ile birlikte iş yapamaz hale getirilmek istenmesi çabasına ve zamanlamasına bakılması önemli bir ipucu olacaktır. Diğer önemli bir nokta ise; böylesine ciddi bir iddia karşısında ne kişiyi ya da anlayışı koruma, kollama refleksi ile hareket edilmiş ne de beyan esastır"dan yola çıkılarak yargısız infaza gidilmiştir. Mağduriyet yaşanmaması için oldukça dikkatli davranılırken hala iddiaya sessiz kalındı denilmesi sübjektif bir değerlendirmedir. Bu iddiayı ortaya atan, sürece yayanlardan biri de Genel Başkan Sami EVREN ve arkadaşları olmuştur. Ancak baştan itibaren iddiayı kanıtlamadıkları gibi iktidarlarını güçlendirme adına karalama ve yıpratma kampanyasının bir parçası olmuşlardır. Yönetim kurulumuz tarafından bu anlayış kabul edilmeyip eleştirildiklerinde ise istifa etmişlerdir. Kamu emekçileri mücadelesi kimsenin tekelinde değildir. Önümüze çıkan, çıkartılan engeller bizleri emek ve demokrasi mücadelesini engelleyemedi, engelleyemez.
Merkez Yönetim Kurulu'muzun açıklaması aşağıdadır:
En son 29 Kasım 2010 tarihinde Sami Evren ve Adnan Gölpunar"ın istifasıyla bir kez daha gündeme getirilen taciz iddiası hakkında Kadın Sekreterliğimiz bir açıklama yapmış olsa da, bazı hususlara dikkat çekmek istiyoruz. Sami Evren ve arkadaşları kamuoyuna açıkladıkları şekilde gerçekte bu iddia nedeniyle mi MYK içinde bir dirençle karşılaşmışlardır yoksa özellikle en son Anayasa referandumu sürecinde EVET"ci tutumlarını örgüte kabul ettiremedikleri için mi bir dirençle karşılaşmışlardır? Politikalarını örgüte hâkim kılamadıkları için örgütü bilerek işlemez hale getirmeye mi çalışmışlardır, yoksa iddia ettikleri gibi genel sekreter istifa etmediği için mi işlemez hale gelmiştir? Bu sorular ve cevapları önemlidir. İddianın dile getirilme ve sürekli gündemde tutma çabası TİS ve referandum sürecine denk düşmektedir. Doğaldır ki, politikalar belirlenirken tartışmalar ve farklı görüşler olabilir. TİS ve referandum sürecinde de bu türden tartışmalar yaşanmıştır. O süreçte anayasa değişikliğine konu olan maddeler ve referanduma konusunda örgütümüzün alacağı tutum konusunda kapsamlı tartışmalar yapılmıştır. Örgütün genelinde HAYIR ve BOYKOT arasında bir tutum benimsenirken, bir tek Sami EVREN ve arkadaşları EVET tavrı içinde olmuşlardır. Üç farklı eğilim ortaya çıkınca MYK olarak örgütü bir anlamda serbest bırakan bir açıklama yapılmak zorunda kalınmıştır. Ancak Sami EVREN, çeşitli platformlarda genel eğilimin aksine EVET tavrını daha çok öne çıkarmıştır. MYK toplantılarında bu tavır sürekli eleştirilmiştir. Buna rağmen en son TİS sürecinde, hükümetin de polemik malzemesi yaptığı üzere, Sayın Bakanla diyaloglarında bizim HAYIR gibi bir tutumumuz yoktur demiş, ardından toparlamaya çalışsa da Hükümete kendi siyasal yaklaşımlarını belli etmişti. Konfederasyonumuzu o süreçte de herkesin gözü önünde zor durumda bırakmıştı. Bu durum başta genel sekreter olmak üzere diğer tüm MYK üyeleri tarafından sertçe eleştirilmişti. Yine bir yandan anayasa referandumu, bir yandan çalışma yaşamına dair yeni düzenlemeler, bir yandan Kürt sorununa dair gelişmeler gibi ciddi gelişmeler yaşanırken Sami Evren Ankara"da çok az bulunmuştur. Bu yaklaşımı da birçok kez eleştirilmiştir. Kendisi ve arkadaşlarının politikaları, yaklaşımları hâkim olmayınca bu kez örgüt işlemez, çalışamaz hale getirilmeye çalışılmıştır. Yine istifa dilekçelerinde iddia ettikleri gibi baştan itibaren MYK"dan genel sekreterin istifasını istedikleri ve kabul edilmediğini, çözüm çıkmayınca istifa ettikleri şeklinde bir durum yoktur. En son yapılan MYK"da örgütü çalışamaz hale getiren, zan altında bırakan tutumları ve iddiayla ilgili disiplin kurulunun işletileceği söylenince istifa edeceklerini söyleyip toplantıyı terk etmişlerdir. İstifa eden arkadaşların kadın sorunu ve tacizler konusunda duyarlı olduğu ama MYK"da bir karşılık bulmadığı şeklinde yarattıkları hava da tamamen popülizmdir ve doğru değildir. Eriyen, küçülen yapısal durumlarını kurtarmaya yöneliktir. KESK"in toplumsal cinsiyet mücadele tarihi kimsenin tek başına sahiplenemeyeceği kadar büyüktür, ortak değerlerin toplamıdır. Anlaşılmaktadır ki, örgütümüz yeni bir saldırı dalgası altındadır. İstifa eden arkadaşlar da bu saldırının bir parçası olmuşlardır. Emek ve demokrasi mücadelesinde onurlu ve zorlu bir tarihe sahip olan KESK, geçmiş mücadele birikim ve deneyimlerinden dersler çıkararak bu yönelimleri de aşacak güçtedir. MYK"mız bu sorumluluk ve tarihi görev bilinciyle hareket edecektir. Bize emanet edilen değerleri, mevziyi ve birikimleri daha da geliştirme noktasında kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Üyelerimiz ve emekçilerin mücadele dostlarının güvenini boşa çıkarmayacağız.
Samsun SES Şube Başkanı Süleyman Bal"ın açıklaması:
Türkiye"de Kamu Emekçilerinin onurlu mücadelelerinin sonucu olan KESK, toplumsal mücadeleler tarihinin birikiminden gelen tüm değerlerin savunucusudur. Bu değerler KESK" in mücadelesinin bütününü oluşturur. Örgütlü mücadelemizin güç aldığı temel değerlerden biride erkek egemenliği karşıtı duruşumuzda ifadesini bulur. Örgütsel yapısı içinde kadın sekreterliği oluşturarak bu konudaki hassasiyetinin kurumsal karşılığını yaratmış olan KESK "in uğrunda mücadele ettiği değerleri kendi içinde de yaşatma gerekliliği tartışma götürmez bir gerçektir. KESK" te taciz başlığı altında dile getirilen iddialar, bu değerlerle asla bağdaşmayacak bir durum yaratmaktadır. KESK" in yarattığı ve sahiplendiği değerler bütünü içinde, bu tip iddialar karşısında kadının beyanını esas alan çözümler üretilmesi hem kadın mücadelelerinin birikiminin hem de KESK" in kongre kararlarının gereğidir. KESK" in adının basında bu şekilde yer almasına Türkiye"de toplumsal muhalefetin en önemli bileşenlerinden birinin, Türkiye"nin geçtiği bu kritik aşamada hareketsiz kalmasına neden olan bu olayın muhatabı KESK Genel sekreteri istifa etmelidir. Bedellerle yarattığımız KESK değerlerinin yaşam bulması için, örgütsel ve ahlaki sorumluluğun gereğini yerine getirme konusunda gerekli özen ve dikkati gösteremeyen sorumluları da KESK Samsun Şubeler Platformu olarak zaman geçirmeden istifaya davet ediyoruz. Kamuoyuna saygılarımızla duyurulur. Her üç açıklamayı da okudunuz şimdi karar vermesi siz okurlarımızda KESK eski genel başkanı Sami Evren"in istifasındaki doğrular neler yorum sizlerin! Saygılarımla