Kibritçi kız soğuk yılbaşı günü kibrit satıyordu. Soğuktan ayakkabısı, eldiveni, mantosu olmadığı için üşüyordu. O gün hiç kibritte satamamıştı bu nedenle eve gitmek istemiyor, babasından çok korkuyordu. O nedenle soğuk caddeyi eve tercih ediyordu. Cebindeki kibritleri tek tek yakmaya hayallere dalmaya başladı. Ertesi sabah o caddeden geçen insanlar küçük kızın soğuktan donarak öldüğünü görmüşler, çok üzülmüşlerdi.
Yukarıda kısaca anlattığım kibritçi kız hikâyesini herkes bilir. Çocuklar (bizde) bu hikayeleri okuyarak büyüdük. Bir gün kitapçıda gezerken bu hikayeyi gördüm ve 2.5 yaşındaki kızıma alıyım dedim, resimliydi ayrıca. Ancak eve gidince hemen bu hikayeyi okudum ve kendi kendime; kibritçi kız farklı düşünseydi ne olurdu? Ortama uymak yerine ortamı kendine uydursaydı ne olurdu? Hayal yerine hedef belirleyip harekete geçseydi ne olurdu? diye sordum ortaya gece 23:30"da şöyle bir hikaye çıktı
- Yılbaşı gecesiydi her yerde kar vardı. Hava o kadar soğuktu ki sokakta gezen herkes titriyordu. Ve bu ortamda ayakkabısı, eldiveni olmayan küçük bir kız vardı. Bu kız bu soğuk havada kibrit satıyor eve para götürüyordu. Yılbaşı günü kibrit satışı hiçte iyi gitmiyordu. Az ilerde saçağın altına geçerek sokağı seyretti ve sokakta soğuktan titreyen birçok insanı gördü. Aklına çok iyi bir fikir gelmişti. Hemen eve gitti baltayı alarak karşı sokakta olan marangozcudan tahta,sebze-meyve kasalarını alarak o sokağa tekrar gitti. Baltayla sebze-meyve kasalarını kırdı ve cebindeki bir kibritle bu kasaları tutuşturdu. Sonra bağırmaya başladı: Soğuktan üşüme gel buraya bir saat ısın iki yüz elli bin lira ver . Daha sonra soğuktan üşüyen birçok kişi ısınmak için ateşin etrafını çevirdi. O gün on beş milyon lira kazanmıştı. Diğer gün aynı işi yaptı. Yine bağırdı ateşin etrafına herkesi topladı. Ancak bir çocuk ateşe yaklaşmaktan çekiniyordu. Bunun nedenini ona sordu ve şöyle bir cevap aldı: Benim param yok ama çok üşüyorum. Kibritçi kız: Seninle anlaşma yapalım. Al bu baltayı karşı ormana git çalılar kes buraya getir. Hem ısınırsın hem de sana belirli bir miktar para veririm. Çocuk hemen kabul etti.
Daha sonraki günlerde kibritçi kız birkaç kişiyle daha anlaştı ve diğer sokaklara da anlaştığı kişileri yolladı.Onlarda o sokaklarda ateş yakacaklardı.
Bu olaylar olurken kibritçi kız kazandığı paranın belirli miktarını bir tarafa koymuştu çünkü yaz mevsimi gelmek üzereydi. Beklenen yaz gelmişti. Yazın biriktirdiği paralarla yanındakilerin maaşlarını verdi. Yanında çalışanlarda o yaz durmadan odun kestiler. Kış yine gelmişti. Yazın yoğun çalışmalardan sonra kesilen odunlar hem yakılıyor karşılığında ısınanlardan para alınıyor, hem de evinde soba olanlara satılıyordu. O kış işler çok iyi gitti. Diğer kış odunun yanına kömür koydu ve sattı. Daha sonra büyük şehirdeki bir fabrikayla anlaştı; katalitik ve elektrikli soba satmaya başladı. Daha sonra mal aldığı fabrika bilinçsiz yöneticiler sayesinde ve hedefsiz bir şirket olmasından dolayı krize girdi. Azimle, planlı ve hedefe yönelik olarak çalışan kibritçi kız bu fabrika sahibiyle anlaşarak fabrikayı satın aldı. Artık o imalatçıydı. Daha sonraki yıllarda klima işine girdi. Aynı zamanda normal kalorifer, kat kaloriferi, doğalgaz tesisi döşeme işine başladı. Kalorifer tesisatı döşediği kurum ve apartmanlarla bir anlaşma yaptı. Onlara kaloriferi ucuz döşeyecekti ama bir şartı vardı; ham maddeyi ondan alacaklardı. Böylece normal kaloriferli apartman ve kurumlara kömür, kat kaloriferi döşediği yerlere fueloil satmaya başladı. Ve o fakir kibritçi kız durmadan belirli plan ve strateji doğrultusunda çalıştı. Hedefler belirledi ve onlara doğru ilerledi. Döneminin en zengin ve en başarılı kişisi oldu. Ama hiçbir zaman çepindeki o kibrit kutusunu çıkarmadı. Ve o ilk işe başladığı sokağa kibritçi kız sokağı adı verildi. -
Sizce kibritçi kızı bu kadar başarılı yapan neydi? Hayallerini hedefi yapıp harekete geçmesi, işbirliği, gelişen çağa ayak uydurması, her işin değil bir işin en iyisi olmaya çalışması. Asla başladığı yeri de unutmamıştı.
Aranızda böyle şey olmaz diyenlerinizi duyar gibiyim. Onlara soruyorum; Türkiye"nin ilaç devi eczacı başı bir eczaneyle işe başlamadı mı ? Koç bir bakkal dükkanından Türkiye"nin en zengin kişisi olmadı mı? Almanya"nın küçük bir kasabasında bir ayakkabıcı dükkanından bugünün dev markası ADİDAS çıkmadı mı? Düşünün ama mutlaka çoğunluktan farklı düşünün
.