İnsan hayatında en önemli faktörlerin başında, eş, dost, arkadaş olarak adlandırılan çevresinin olduğu bir gerçektir. Gerek sosyal, gerek siyasal, gerekse iktisadi hayatımızı yönlendirirken, çevremizin, büyük bir önem taşıdığı ve bu yönde etkin olduğunu unutmamak gerekir. Her insan yaratılışı gereği kendi fikirlerine, kendi dünya görüşüne ve karakterine uygun dostlar edinir. Ama bazen bu dostları bulmak için deneme, yanılma sureti ile hayli zaman kaybedilir. Benim dost, arkadaş çevresi edinmedeki ölçüm, cemiyet değil keyfiyettir. Yani edinecek olduğum dostların çokluğundan ziyade kişiliği, karakteri düzgün, dünya görüşü ne olursa olsun yalan konuşmayan, kendisine güvenebileceğim, mutemet kişiliğe sahip insanları tercih ederim. Bu tür insan bulmak zor, ama bulunca da tadından doyulmuyor. Atalarımız bu noktada birçok deneyimleri yaptıktan sonra "İnsanları tanımak için onlarla ticaret yapmak gerek" ya da " Bir insanı tanıyabilmek için, onunla bir batman(eski ölçülerle bir teneke) tuz yiyecek kadar birlikte olmak gerekir" demişlerdir. Bu atasözlerinden de anlaşılacağı gibi insanları tanıyabilmek için, onlarla uzun süre birlikte olmak gerekiyor. Şayet bir insan eline gelen nimeti, fırsat veya imkânı, dostları ile paylaşamıyor veya bencillik edip, benim olsun küçük olsun diyorsa, o insandan derhal uzaklaşmak gerekmektedir. Bu kadar izahtan sonra gelelim konumuza; Gerek siyasi hayatımda, gerek sosyal hayatımda, gerekse içtimai hayatta kafama uygun birçok arkadaş ve dost buldum. Onlarla birlikte olmaktan zevk aldım. Tamamı da nitelikli insanlar idi. Yapmakta olduğum meslekte ise, henüz kafama göre arkadaş bulamadım. Birçok denemem oldu ise de benim kişiliğime uygun, idealist, dik durabilen, mesleğini gereği için yapıp, kimsenin tesirinde kalmadan doğruları konuşan, yazan, haber yapabilen insan buldum desem yalan olur. Bunu derken meslektaşlarıma haksızlıkta etmek istemiyorum. Zira bu işin ekonomik yönünü düşünüp, dengeleri ona göre ayarlayan insanların, kendilerine göre haklı olduklarını düşünmekteyim. Zira bunu bir kısmı açıkça ifade ediyor. Ben kendi yaptıklarımı başkalarından beklemiyorum, beklesem de yanlış olur. Ama azıcık dik duran, ayaklarının üzerinde durabilen, tehditlere boyun bükmeyen birilerini bulabilsem eyvallah diyeceğim. Geçtiğimiz 3 aylık süre içerisinde bu anlamda iş birliği yapabileceğimizi söyleyen birileri çıktı, deneyelim dedim, hatta bu arada güvendiğim dostların bazı uyarıları oldu, denemekte yarar var dedim ve yola çıktık. Benim bu anlamda kimseden en ufak bir beklentim yoktu, sadece ve sadece doğru ve ilkeli işler yapacaktık. Bu anlamda mesafe almaya da başlamıştık ama yaşadığımız son saldırı olayından sonra sevgili arkadaşlarımızın 180 derecelik bir dönüşle farklı kulvarlara gittiğini gördük. Doğrusunu ararsanız farklı bir şey de beklemiyordum, ama onlar hakkındaki güvenilmemesi gereken, anında dönüş yapabilecek, çıkarı için her yanlışı yapacak kişiler olduklarına dair düşüncelerimde, yanılmış olmayı isterdim. Ama dediğim gibi onlar kendi karakterlerine yakışanı yaptılar. Ne de olsa doğruları yapabilecek kişinin, en başta kendisi doğru olabilmeli değil mi Kıymetli Okurlarım?