Bugünkü yaşanan sorunları bir partinin sorunuymuş ya da bir partinin yaşattığı sorunlarmış gibi görenler, meseleyi hiç anlamadıklarının farkında değiller. Ham hayaller içerisindeler. Sanki başka bir parti olsa, merkezi bürokratik iktidarın iktidarına ortak olmaya çalışsa böyle bir sorun olmazmış gibi düşünüyorlar. Hâlbuki demokrasi tarihimiz bu türden ortaklıkların feci akıbetleri ile doludur. Halkoyu ile iktidara gelen partiler kendilerine biçilen rolleri kabul etmediklerinde kısa sürede iktidardan derdest edilip kısa bir demokrasi terbiyesi verdikten sonra tekrar hayat bulmalarına şans tanınmış ve ayağını yorganına göre uzatması sağlanmıştır. Eğer zamanında halk iradesine sahip çıkabilseydi ve eğer kime ve neden arka çıkacağımızı iyi bellemiş olsaydık arka çıkmayı sadece o partiden olmak olarak anlamasaydık, bugün yaşanan sorunları tekrardan yaşamazdık kafamız gözümüz kırılmazdı. Hani bir fıkra vardır.
Fıkraya göre, sıcak bir yaz günü susuzluktan bunalan Midyatlı Müslüman, Süryani ve Yezidi üç arkadaş dere kenarına inip; kana kana su içtikten sonra gözleri ağanın dere kenarındaki bostanına takılmış. Önce Müslüman, sonra da Süryani ve Yezidi birkaç şey koparıp yemeye başladıkları sırada ağa çıkagelmiş. Bakmış birbirinden güçlü kuvvetli üç kişi bostanındalar. Üçüne birden bir şey yapamayacağını hesap eden ağa, önce Yezidi"ye yönelmiş; ulan dinsiz, hele bu Müslüman benim din kardeşim, Süryani"yse ehli kitap. Peki, sana ne oluyor da, benim bostanıma destursuz giriyorsun deyip, dövmeye başlamış.
Diğerleri ağanın bu sözleri karşısında hareketsiz kalmışlar ve ağanın Yezidi"yi dövmesini seyretmişler. Ağa Yezidi"yi dövdükten sonra, sırayla Müslüman benim din kardeşim, peki sana ne oluyor diye önce Süryani"yi; sonra da, ulan Yezidi ile Süryani helal haram bilmezler, peki sen nasıl bostanıma girersin diyerek Müslüman"ı dövmüş. Ertesi günü üç arkadaşı dere kenarında perişan halde bulan köylüler ne olduğunu sorduklarında, Müslüman, Yezidi"ye arka çıkacaktık diye üç kez mırıldanıp başka bir şey dememiş. Fıkra bize zamanında bir şeylere arka çıkılmadığında başımıza neler gelebileceğini anlatan en güzel örneklerden biridir.
Bu nedenle Türkiye"de yaşan sorunları sadece bir siyasal partinin sorunuymuş gibi algılayıp Türk siyasal yapısının bütününü görmezden gelirsek, kime arka çıkacağımızı bilemediğimiz gibi arkaya çıkmaya geç kalmamızdan ötürü kafamızın gözümüzün yarılmasını da hak etmiş sayılırız. Eğer biz bir partiden yana değil, demokrasiden yana arka çıkmazsak, sessiz kalırsak, bunun bedellerinin ağır olacağını bilmeliyiz. Her sessizlik başkalarına cesaret verdiği gibi bir daha ses çıkaramamamızı da temin etmiş olur.