Ana muhalefet partisi cezaevlerindeki açlık grevleriyle ilgili olarak, "Cezaevlerindeki bir yurttaş yaşamını yitirse, bunun sorumlusu hükümettir" diyor.
BDP' parti başkanıda grevlere destek vermek için halkı sokağa dökmenin uğraşı içinde, bunun için vekilleri gaza maruz kalmanın yanı sıra ülkenin çeşitli yerlerinde eylemlere katılmaktadırlar.
İstanbul Barosu önünde toplanan Çağdaş Avukatlar Grubu, Katılımcı Avukatlar, Özgürlükçü Hukuk Platformu cezaevlerinde gerçekleştirilen açlık grevlerinin çözüme ulaştırılması ve grevin durdurulması için bir yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi.
İstanbul Barosu'nun önünde toplanan Avukatlar "Ölüm değil çözüm, Savaş değil müzakere" yazılı pankartla yürüyüşe geçti.
Açlık grevinin amacı ne ? Anadilde savunma, anadilde eğitim, terörist başına tecritin kaldırılması. Görünen yüzü bu, ardından neler geleceğini düşünebiliyormusunuz.
Terör korkuyla sempatiyle halk desteğini almayı başarmışsa, onunla mücadele etmek için her yolu kullanman gerekir. Silahla bu işe son veririm derseniz, son yapılan araştımalarda ölen teröristlerin Suriye,İran,Irak,Ermeni ve İsrail vatandaşı oldukları belirlenmiştir. Ülke içinden dağa çıkışları durdurdunuz, vurdunuz kırdınız ya diğer ülke vatandaşlarına ne yapacaksınız. Sivrisinek öldürmekten ziyade bataklığın kurutulması gerektiği tüm dünyanın birleştiği bir akıl yoludur.
Teröristle müzakere olmaz, hükümet bunu yapamaz tamam. Asker şehit olmasın tamam, hak hukuk vermeyin bunada tamam, peki nasıl mücadele edilecek terörler. Sadece konuşmuş olmak için konuşulması ülkenin birlik ve beraberliğine zarar vermektedir.
Açlık grevleri ile ülkede sorun çıkarmaya çalışan bu insanların ekmeğine yağ sürmek ne kadar doğru bir olaydır. Varsayalım ki grevden dolayı bir kişi öldü. Bunun sorumlusu olarak hükümeti görmek ne derece doğrudur. Anamuhalefetin bu yaklaşımını olumlu görmek mümkün değildir. Sürekli ak denilene kara demek muhalefetlik değildir. Bölücülük yapan insanlarında, grev yapanlarında amacı olaya dikkat çekmek,hükümeti zora sokmak.
Muhalefeti,aydını,avukatı,sivil toplum kuruluşlarının bilmesi gereken tek bir şey var. Hükümetin yıkılması olayın sonu değil, ülke içinde sorunların yaşanmasıdır. Bilerek buna çanak tutan herkesin sorumluluk altında olduğu unutulmamalıdır. Yarın grevdekilerin isteklerini kabul ediyorum dediğinde hükümet ,herkes onu alkışlayacak mı?, yoksa bir şekilde kazanımlar elde ediliyorsa daha fazlası için organizasyonlar başlamayacak mı?
Açlık grevi hakkında bu kadar tutarsız atışlar yaparken, bu grevler bitirilsin benim oğlum kullanılmasın diyen babanın ne kadar yanında oldunuz. Kimler destekledi o babayı,neden destek amaçlı yürüyüşler yaılmadı, getirisimi önemli değildi. Hakkari'de bomba patladı bir çocuk vefat etti. Bdp'liler cenazevine alınmadı,halk kepenk kapattı, neden bunu desteklemiyorsunuz? Neden tüm basın bunu işlemiyor? Bunlar bizim ülkemizde olmadımı?Bir mankenin aşk kaçamağının yer bulduğu kadar yer vermezseniz basında bu olaylara, çıkıp ülkenin altını oyan olaylara destek verirseniz, birlikten beraberlikten söz etmeye yüzünüz kalmaz.
Açlık grevinin kuklası olup devletin polisine karşı insanların önünde yürüyen vekillere karşı, neden bombalı saldırıda vefat eden o çocuk için sokaklara dökülmüyoruz. Herşey muhalif olan bazı sesler neden sessiz kalıyor. Ne ile birlik beraberlik sağlanacak bu ülkede, depremmi olması gerekiyor. Doğal afetlerimi bekleyeceğiz. Onlarda olduğu zaman hep hata aramanın peşinde koşarız. Büyük güç olan ABD'de kasıga sonrası yaşanılanları izliyoruz, adamlar soğuktan ölümü yaşadı, elektrik, benzin yok. Ama halk yaraları sarmanın peşinde. Bizde olsaydı o an uçuk tutarsız beyanatlar havalarda uçuşuyordu. Halk hemen siyasi düşüncelerinin yönlendirilmesi istikametinde kutuplaşmaya başlamıştı.
Bir Türkiye daha yok ve olmayacaktır. O nedenle belli mevkilere gelmiş insanlarında sorumluluk sahibi olanlarında aklını başına almaları gerekmektedir.