Kime ne yapmışlardı ki...

Etnik kimlik üzerinden polemik yapılamaz

Bosna-Hersek'teki savaşta Temmuz 1995 yılında 8 bin erkeğin katledildiği Srebrenitsa"da dünyanın    gözü   önünde ve avrupanın ortasında   yapılan   soy kırım dır. Bosnalı, Aileleri erkeksiz, çocukları babasız, anneleri evlatsız bırakan bu soykırımın acısı, aradan geçen bunca yıla rağmen hiç dinmedi.  Yüreklerdeki. Bosnalı   annelerden anektotlar:

"Oğlumu Srebrenitsa'da doğurdum, Srebrenitsa'da kaybettim” Subaşiç, 11 Temmuz günü Srebrenitsa'nın işgal edilmesi üzerine Potoçari'deki Hollanda birliğinin bulunduğu kampa gittiklerini söyledi. O zaman 18 yaşında olan oğlunun korkudan hastalandığını ve kaçamadığını ifade ederek, "12 Temmuzda gözümün önünde Sırp komşum onu alıp götürdü ve bir daha da oğlumu göremedim. Oğlum bana son kez, 'Anne üzülme, her şey iyi olacak' sözünü söyledi" dedi.

Adaletin hala yerine geldiğine inanmadığını ve katillerin hala yakalanmadığını   söylemiş:srebrenitsa ".  Sadece utanç yeri değil, bütün dünyanın da aynasıdır. BM bayrağı altında kan döküldü ve askerlik onuru ayaklar altına alındı."
Oğlunu yanından alıp götüren komşusuyla şu anda yine Srebrenitsa'da karşılaştığını ve onun yüzüne bakma gereği bile duymadığını söyleyen Subaşiç, şöyle devam etti:

"Çünkü giden evladım zaten gitti. Biz bu insanlarla yıllarca komşuluk yapmıştık, ancak komşuluklarının bedeli evlatlarımızı katletmeleri oldu. Şu an biz yine doğduğumuz topraklardayız. Biz utanılacak bir şey yapmadık, onların utançları Potoçari mezarlığıdır. Her gün orayla zaten yüzleşiyorlar."

Subaşiç, kendilerinin savaş zamanında kiliseye dokunmadıklarını ve onu koruduklarını ifade ederek, "Çünkü o bizim de kilisemizdi, ama onlar kenti işgal ettikleri zaman ilk işleri camileri yıkmak oldu" dedi.

Srebrenitsa'ya 2001 yılında döndüğünü ve çok zor koşullar altında burada yaşadığını belirten Subaşiç şunları söyledi:

"Bize karşı şu anda psikolojik savaş yürütülüyor. Ancak biz savaşı değil, barışı ve adaleti savunuyoruz. Birçok anne ilaçlarla ayakta kalabiliyor. Bu annelerden her gün biri acılarından ve üzüntüsünden yaşama veda ediyor. Aslında 1995 yılında hepimiz öldürüldük, sadece bazılarımız hala toprağa gömülmedi. Onlar da mücadelelerinin tamamlanmasını bekliyor. Yaşananları her yerde anlatıyorum. Konuşmak belki riskli, ama susmak da günah .

Mehmedoviç, kocasının ve 2 oğlunun silahsız bir şekilde katledildiğini belirterek, "Onlar masumdu, silahsızdı. Ellerinde silahları olsaydı şu an Potoçari'de mezar taşları değil, fabrikalar dururdu. Benim de gelinlerim, torunlarım olurdu" diye konuştu.

Kocasını ve 2 çocuğunu Srebrenitsa'dan Tuzla'ya giden orman yoluna uğurlarken sadece 3-4 gün ayrı kalacağını düşündüğünü söyleyen Hatice Mehmedoviç, sözlerini şöyle   sürdürmüş

"Ama bu hasret artık ömür boyu sürecek. Ayrılırken bana sımsıkı sarılan küçük oğlumun kollarını hala boynumda hissediyorum. Benim nereye gideceğimi görmemek için ellerini gözlerine koydu ve hiç açmadı. Ne zaman dönsem elleri gözlerindeydi. İnançlı bir insanım. Allah'ın yardımıyla ayakta kalabiliyorum. Hepimiz onun önünde yargılanacağız. Bu katillerden o zaman hesap soracağım. Ben de çocuklarıma cennnette kavuşacağım.”

Bosna-Hersek'teki savaşta 11 Temmuz 1995 yılında 8 bin erkeğin katledildiği Srebrenitsa'da eşlerini, çocuklarını ve yakınlarını kaybederek hayatta yapayalnız kalan annelerden Hayra Çatiç,  gömüldükleri toplu mezarı bildiği 2 oğlunun cenazesine, alanın mayınlarla çevrili olması yüzünden ulaşamıyor.
Avrupa'nın İkinci Dünya Savaşından sonra yaşadığı en büyük trajedi olan Srebrenitsa soykırımından geriye kalan kadınların yaşam hikayeleri adeta insanın kanını donduruyor..

Bu kadınlardan biri de merkezi Tuzla kentinde bulunan Srebrenitsa Kadınlarından    Hayra Çatiç...
Srebrenitsa'da doğan 65 yaşındaki Çotiç, 11 Temmuz 1995 yılında kocası Yunus (1942) ve o sırada Srebrenitsa'da gazetecilik yapan 1969 doğumlu oğlu Nihad'ı kaybetti.

Oğlunun son haberini 10 Temmuz saat 22.00'de çalıştığı gazeteye gönderdiğini ve onun yazdığı bu haberi hala muhafaza ettiğini belirten Çotiç, "Oğlum haberinde, 'Kimse bir şey yapmazsa bunlar benim son haberlerim olabilir' ifadesini kullanmıştı. Gerçekten de o haber oğlumun son haberi olmuştu. Çünkü kimse bir şey yapamamıştı ve oğlum da katledilmişti" diye konuşmuş .          

O zaman Bosna-Hersek'te görev yapan Birleşmiş Milletler yetkililerinin ise bu haberlerin aksine "ülkede her şeyin iyiye gittiğini ve savaşın kısa sürede biteceğini" açıkladıklarını ifade eden Çotiç, o günlerde yaşadıklarını şöyle anlattı:

"Oğlum Nihad, 11 Temmuz sabahı eve geldi ve 'Anne, Srebrenitsa'da kurtuluş yok, ben ormandan kaçacağım' dedi. Bir grup arkadaşıyla gitti ve bir daha oğlumu göremedim. Ben ve o günlerde böbreklerinden hasta olan kocam, Potoçari yolunu tuttuk. Orada 2 gece otobüslerde uyuduk, ama sürekli kadınların, çocukların çığlıklarıyla uyandık. Ertesi gün eşimi benden ayırdılar. Bir eve götürdüler, eşim evin önünde birkaç eşyamızın olduğu torbayı bırakmak zorunda kaldı. Ardından eşimi başına sıktıkları kurşunla öldürdüler."

Çotiç, eşinin cenazesini 2005 yılında ikinci toplu mezarda bulduklarını, oğlunun cesedine ise hala kavuşamadığını söyledi.
Oğlu ve arkadaşlarının katledilip gömüldükleri yeri olayın görgü tanıklarından öğrendiğini ve bunu gerekli makamlara ilettiğini anlatan Çotiç şöyle dedi:

"Ancak burası mayınlarla döşendiği için oğlumun kemiklerine ulaşamıyorum. Sırp Cumhuriyeti yetkilileri de burada mayınların temizlenmesi için gerekli izni vermiyor. Her gün oğlum rüyalarıma giriyor. Bana sadece kemiklerinden bir tırnağını verseler, onu Potoçari'ye gömsem ve gelip her gün dua etsem bu bana yeter. Çünkü oğlum her gün rüyalarımda... Dayanamıyorum artık..."   oğlum ve 6 arkadaşının cenazesi bulunuyor. Bunu biliyorum, ancak elimizden bir şey gelmiyor.   sabrediyorum. Savaştan önce Srebrenitsa'da mutlu bir aile hayatım vardı, oğlumun haberleriyle gurur duyuyordum. Ama 11 Temmuz 1995 günü her şeyimi kaybettim. O tarihten sonra ise güldüğümü hatırlamıyorum" diye konuştu.

-KADA HOTİÇ'İN KIZI DA KENDİSİYLE AYNI KADERİ PAYLAŞTI-

Srebrenitsa ve Zepa Anneleri Derneğinde görev yapan Kada Hotiç'in acılarla dolu yaşamı annesinin karnında başlıyor...
Kocasını, oğlunu ve yakın ailesinden tam 56 kişiyi kaybeden Hotiç, oğlunun cesedine ise hala ulaşamadığını söyledi.

Ağabeylerinin başlarının kesilerek vahşi bir şekilde katledildiğini belirten Hotiç, oğlunun orman yolunu kullanarak kaçmak isterken, kocasının ise gözleri önünde öldürüldüğünü ifade etti.

Hotiç, kocası öldürüldüğü sırada kendisinin hamile olduğunu ifade ederek şunları kaydetti:

"Ben de annemin karnındayken İkinci Dünya Savaşı sırasında babam Çetniklerce katledildi. Babamı göremeden gözlerimi dünyaya açtım. Şu anda 15 yaşında olan kızım da benimle aynı kaderi paylaştı. Çünkü o doğduğu sırada kocam katledilmişti. Her şey tekrarlanıyor, başlarından aynı olaylar geçecek diye kızım için çok endişeleniyorum."

Hotiç, dünya katilleri ve onların ideolojilerini yargılayana Kadar asla susmayacaklarını ve mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerini vurguladı.   Anne  mustafiç  anlattı  
"11 Temmuz günü çocuklarım kaçmak için ormana gitti. O zaman yaralıydılar. Onlardan geriye bacak kemikleri ve kaburgaları bulundu. Yıllardır her gün doğdukları bu eve dönecekler diye bekledim. Bazen bahçede onların sesini duyar gibi oluyorum. Eşim kamyon şoförüydü, evimin önünden geçen her kamyon sesinde de onun geldiğini sanıyorum. Bu evde her şey onların hatıralarıyla dolu. Benim artık kimsem kalmadı. O acıyı kaldırabilmek için bütün gün ev ve bahçe işleriyle uğraşıyorum. Tek istediğim şey, üçüncü oğlum Mirsad'ın cesedini bulmak. Çünkü bu bulunursa diğer oğullarımın kimlik tespiti daha kolay yapılacak."

Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Sadece bu yaşananlar bir kac annenin anlatıkları ve sadece Bosna Hersek mi veya Azerbeycandaki hocalı katliyamı mı veya Çindeki Uygur Türkler mi veya Gazze mi olmadı ırakdaki demokrasi katliyamı mı? Bu katliyamlar nicin? bu insanlar kime ne yapmışlardıki birazda olsa düşünelim düşünelimki ceşitli enttikralara ve oyunlara gelip polemik yapmayalım. Bosnada başlatılan bu soykırım o günden bu güne bir şekilde sürdüğünü düşünüyorum. Elimizi şakağımıza götürerek bir düşünelim lütfen. Katliamı yapanlar, başkaları da değildi, bir annenin söylevindeki gibi komşularıydı… Sizler ne düşünürsünüz bilemem… Yarınlarınızdan umutlu, sevdiklerinizle mutlu günlerin sizlerin olması dileğyle kalın sağlıcakla…

Saygı ve sevgilerimle.