Kimin başı göğe eriyor?

Recai Külyutmaz

Samsun basını bugünlerde aslan parçalarının düellolarına mazhar oluyor.

Zaten ezelinden anlaşamayan iki aslan parçasının birbirlerine ithamları bir yana, olay artık 'gaita' sohbetlerine kadar vardı(rıldı).

Vardı(rıldı) diyoruz, en azından biri seviyeyi o noktaya kadar düşürdü.

***

Bu tür mektuplaşmaları tasvip etmemiz mümkün değil elbet..

Gazeteci dediğin, ki konunun muhataplarından biri (ve aslında olayın gaitasını çıkaran) bu konuda dersler de veriyordu düne kadar..

'Gazeteci dediğin'le başlayan ve mesleğin etiğine ilişkin seçme izahatlar sunan bu arkadaş, anlaşılıyor ki, okumadan pas(te)lamış bize yazılarını..

Bize derken, okurlarına..

E biz de okuyoruz, işimiz gereği..

Haliyle biz de okuru oluyoruz bu 'keskin dili' ile anılır arkadaşın..

***

Gerçi hakkını yemeyelim; 'gaita' bahsi, bu iki aslan parçasının mektuplaşmasında geçmedi..

Daha özel bir durumda ve başka bir muhataba doğru dile getirildi o bahis..

Muhatabına, bu şekildeki bir seviyesizliğe rağmen yine de şiirle cevap vermeyi tercih eden üçüncü bir yazar-çizer arkadaşa..

Sabr-ı cemiline duyduğumuz saygıyı artırdı bu üçüncü kişilik..

Tebrikler diyoruz buradan kendisine..

Olayın daha da cılkını çıkarmayı tercih etmediği için..

Tebrikler hiçlik kulesinde yaşayan bu arkadaşa..

***

Bu arada gazetecilik üzerine kamuoyuna ders(ler) veren arkadaş cepheyi geniş tutmaya da özen gösteriyor..

Üç satır birine giydiriyor kendince, sonra o birinin nesiyle uğraşacağını bilemediğini yazaraktan..

Yani bir bağlaç manasında belki de..

Atlıyor diğer konuya ve konunun muhatabına..

'İki laf da sana ayırdım, en kalbi duygularımla' diyerekten..

Ona da verip veriştiriyor..

'Ehheeeeyyyy ben bunları şu tarihte sekizinci satırda yazmıştım' ezber tekrarlarından sonra..

'Ekmek parası' vesilesi kıldığı kendince ana muhatabına yönelmeye başlıyor..

Okur bazen şaşırıyor, şu anda kime giydiriyordu, diye..

Birkaç cümle geri gidiyor, 'Hah tamam' iç olurunu alarak okumaya devam ediyor..

***

Başta belirttiğimiz aslan parçalarından diğeri ise bu aralar pek bi ağır abi..

'Alayınıza gider' soslu kallavi cümleler sıralamaya başladı bu son yazısında..

Ama haklı..

Eğer bu cemiyetin ağır abisine birileri ağlayıp sızlamışsa..

Ve hatta araya adam koyup özür seansları düzenlenmişse..

Haklı tabii..

Bu cümlelerin muhatabı utansın..

'O ben değilim' numarası da yapmasın..

Çıksın adam gibi 'Bendim, ne var?' desin..

Eski çamların ince belli bardak versiyonlarından falan bahsetsin..

***

Peki, ne oldu şimdi?

Kimin eline ne geçti?

Seviye bu kadar düşünce kimin başı göğe erdi?

Bunun da ötesinde..

Ya Allah aşkına artık ağız tadıyla kimse kimseyi hicvedemeyecek mi?

Her hicve yeltenen muhatabının ayakyoluna gittiği saatleri mi hesaplayacak hakikaten?

Ya da diğerinin 'Güçlü Avukat Güçlü Türkiye' tehdidiyle mi karşılaşacak?

***

Nerede kaldı ironi,

Nerede kaldı düzeyli bir sataşma ve okurken sataşmanın muhatabının bile 'Helal olsun' demesi..

Nerede kaldı, 'bir dostun' yeni bir girişiminin desteklenmesinin esasta bir kıyak olmadığına ilişkin anlayış..

Nerede kaldı, 'Herkesin, herkesi ve her kesimi mutlaka övemeyeceği, bazen de eleştireceği; eleştirmesi gerektiği'ne dair kabuller..

***

Peki, ne oldu şimdi?

Kimin eline ne geçti?

Kimin başı göğe erdi?

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.