Çok güzel bir söz vardır: “İnsanlar; eğlenebildikleriyle arkadaş, anlatabildikleriyle dost, ağlayabildikleriyle kardeş olurlar.” (Anton Çehov). Dostluğu çok güzel tanımlamıştır. Dostlukla ilgili söylenecek çok şey vardır elbette.
İslâmda dostluğun çok büyük önemi vardır. Dostlukla ilgili onlarca Ayet-i Kerime vardır. Ali İmran Suresi 28. Ayette Cenab-ı Hâk; Ey iman edenler! Kendi din kardeşlerinizden başkasını dost ve sırdaş edinmeyin. Çünkü onlar size ellerinden gelen kötülüğü yapmaktan geri durmaz; her zaman sıkıntıya düşmenizi isterler. Baksanıza, size olan şiddetli öfkeleri ağızlarından taşıyor. Kalplerinde gizledikleri kin ve düşmanlık ise daha korkunçtur. Eğer aklınızı kullanıp gereğince davranırsanız, size âyetlerimizi kesin bir şekilde açıklamış bulunuyoruz" buyurmaktadır. Bu ayet bize kimlerle dost olabileceğimizin haritasını çizmektedir aslında. Dinimizde yapılan her fiil ve hareketin bir ölçüsü vardır. Farz- haram-helâl gibi kavramlar bu ölçü birimlerindendir. Konuyu biraz açalım:
Olmamız ve yapmamız gerekenleri helâl dairesinde, olmamamamız ve yapmamanız gerekenleri ise haram dairesinde değerlendirilmektedir. Caiz ile farrz arasında da mübah, mendup, müstehap, sünnet, vacip gibi mertebeler konmuştur. Helâlden harama doğru da tenzihen, mekruh, tahrimen mekruh, kategorileri mevcuttur. Verilen selâmı almak farz, kumar oynamak haram, düşene yardım etmek müstehap, anne babaya iyilikte bulunmak farz kılınmıştır meselâ. Aynı şekilde davranışlarımızı yukarda bahsettiğim kriterlere uyarlamalıyız, doğru olanları yapmalı, eğri olanlardan uzak durmalıyız.
Kur'andan ilham alarak bir çok düşünür bize ders niteliğinde özlü sözlerle hatırlatmalarda bulunmuşlardır. Tabi ki bu sözlerin içinde engin tecrübe de söz konusudur. "Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az" demiş atalarımız. Bizim tarihsel akış içerisinde çok zengin bir kültüre sahibiz. Her alanda yetişmiş uzmanlarımız, şeyhlerimiz, tasavvufçularımız, muhaddisçilerimiz, tefsircilerimiz, felsefecilerimiz, şair ve yazarlarımız mevcuttur. Mevlâna dünyaca ünlü bir mütefekkirdir. Yunus Halk Edebiyatının üstadlarındandır. Şeyh Edibali nasihatleriyle ünlü bir bir müderristir. Şeyh Edibali ' den özlü sözler burada terennüm etmek istiyorum. Kimleri dost edinmememiz gereken kimselerin şifrelerini bize anlatıyor bu özlü sözler.
Buyurunuz! Bakalım bize ne diyor Mürşid Şeyh Edibali: Cahil ile dost olma: İlim bilmez, irfan bilmez, söz bilmez; üzülürsün. Saygısızla dost olma: Usul bilmez, adap bilmez, sınır bilmez; üzülürsün. Aç gözlü ile dost olma: İkram bilmez, kural bilmez, doymak bilmez; üzülürsün, Görgüsüzle dost olma: Yol bilmez, yordam bilmez, kural bilmez; üzülürsün. Kibirliyle dost olma: Hal bilmez, ahval bilmez, gönül bilmez; üzülürsün. Ukalayla dost olma: Çok konuşur, boş konuşur, kem konuşur; üzülürsün. Namertle dost olma: Mertlik bilmez, yürek bilmez, dost bilmez; üzülürsün. - İlim bil, irfan bil, söz bil. - İkram bil, kural bil, doyum bil. - Usul bil, adap bil, sınır bil. - Yol bil, yordam bil. - Hal bil, ahval bil, gönül bil. - Çok konuşma, boş konuşma, kem konuşma. - Mert ol, yürekli ol. - Kimsenin umudunu kırma. Sen Seni Bil; Ömrünce Bu Yeter Sana.
Çok muhteşem sözler üzerinde düşünmeliyiz. Günümüz insanını çok güzel dillendirmiş. Toplumda maalesef çok farklı insanlar var. Kimin dost kimin düşman olacağının şifreleri bizlere sunulmuş. Mütefekkirlerimizin söz ve nasihatlerini göz ardı etmememiz gerekir. Tabi ki burada herhalde kusursuz insan aramıyoruz. Her insanın kusurlarını kendi ortamı içinde değerlendirmek gerekir.
Konu ile ilgili Mevlânâ'nın sôzleriyle noktalıyorum. "Yüzde ısrar etme, doksan da olur. İnsan dediğinde noksan da olur. Sakın büyüklenme, elde neler var. Bir ben varım deme, yoksan da olur."
Selâm ve Dua ile...