Ülkede ekonomik kriz olduğu doğru ancak bu krizi yaratan sadece Hükümet mi yoksa bizim de bunda payımız var mı? Bugün bu konuyu irdelemek istiyorum. Zira yaşadığım şeyler olaylara biraz daha farklı boyutta bakmamız gerektiğini düşündürdü bana. Ekonomilerin muhatapları da insanlardır. İktisatta ekonomi tarif edilirken arz ve talep dengesinin kurulması olarak tarif edilir. İhtiyacı olan vatandaş talep eder, hizmeti veya ürünü üreten de arz eder, böylece ekonomik hayat devam eder. Vatandaşın talebi hangi sektöre yönelikse, arzı da o sektörden gelir. Şayet vatandaş talebini yapmasına rağmen arz etmesi gereken işletmeler veya kurumlar arz etmez iseler ortaya sorun çıkmış olur. Piyasa fiyatları da bu arz-talep dengesinden oluşur. Piyasaya arz edilen malın talebi doğrultusunda kıymeti harbiyesi olur. Şayet arz edilen mal veya hizmet talep edilenden fazla ise kıymeti düşer. Yok, tam aksine arz edilen mal talebin altında ise kıymeti fazla olur. Bu dediğim her sektör için geçerlidir. Üretim sektöründen tarım sektörüne, hizmet sektöründen sanayi sektörüne varıncaya dek tüm sektörlerde durum aynıdır.
Son bir yıllık süreçte ekonomimizde sıkıntıların olduğu, geçtiğimiz Ağustos ayı itibarı ile ülkede bir devalüasyon yaşandığı, başta inşaat sektörü olmak üzere pek çok sektörde sıkıntıların olduğu bir gerçek. Ancak ben yaklaşık 40 yıldan beri ekonomik hayatın içerisindeyim. Çok değil bundan 20-25 yıl önce ürettiğimiz daireleri satmak için yazın yurt dışından gelen gurbetçileri bekler, yaz sezonunda sattığımız dairelerle bütün yıl boyunca idare ederdik. Banka nedir, kredi nedir, faiz nedir bilmezdik. Son 20 yıllık süreçte bu durum öyle değişti ki akıl almaz bir duruma geldi. Ben şahsen yeni ekonomik hayata ayak uyduramadım. Krediyle iş yapmaktan korktum. Cebimde 10 lira varsa 9 liralık iş yaptım, bir lirasını kenara koyup sıkıntılı günlerimde kullanırım diye beklettim. Ama yüklü miktarlarda kredi çekip iş yapanlar öyle büyüdüler ki aklınız şaşar. 10 yıl önce oturmaya evi olmayanlar şimdi milyon dolarlık adamlar oldular ama bankalara olan kredi borçları da işin başka bir boyutu.
Şimdi ekonomik kriz var, sıkıntı var, ekonomi sıkıntıya girdi diyenlere ne diyorum biliyor musunuz? Ya kardeşim şu anda yaşanan ekonomi gerçek ekonomi, son 20 yılda yaşanan ekonomi ise sanal ekonomiydi. Biz ekonomik hayata bugünkü ekonomik hayatla başladık. O alışkanlığımızı terk etmediğimiz için de sıkıntımız yok. Bankalardan kullandıkları kredileri kendi öz sermayeleriymiş gibi hareket edenler şimdi gerçek ekonomiyle karşı karşıya gelince adeta sudan çıkmış balığa döndüler. Zaman zaman sanayicilerle ve iş adamlarıyla sohbetlerimiz oluyor. Tamamına yakını sanayideki büyük firmaların 2-3 tanesi dışındakilerin tamamının sıkıntıda olduğunu söylüyorlar. Faktöring firmalarına çekleri düşen esnafa Allah yardım etsin. Zira bu insanların bankalardaki kredi limitleri bittiğinden eski kredilerini yenileyebilmek için taze para bulup eski kredilerini kapatıyorlar. Böylece eski kredileri kapanınca da yeni kredi alıyorlar. Almasına alıyorlar da yeni krediyle de faktöringlerden aldıkları yüksek faizli borçlarını ödüyorlar. Geriye kalan parayla da işlerini çevirmeye çalışıyorlar ama nereye kadar?
Peki, bu işin sonu nereye gider derseniz, kredi faizleri nereye inerse insin yüksek miktarda kredi kullananların sonu felaket. Öz sermayesinin %30’unu geçen tüm firmalar sıkıntıdadır, sonları yoktur. Bu firmalar ne kadar büyük olursa olsunlar sonuç hiç değişmez. Değil Türkiye’de Dünyanın hiçbir ekonomisinde faizi ödedikten sonra diğer giderlerini de ödeyip büyüyen işletme yoktur. Bizde son 20 yılda varmış gibi gözüktü ama sonuç ortada. Herkes ayağını yorganına göre uzatmak zorunda. Faizler bu saatten sonra tek haneli rakamlara gelmez. Çift haneli rakamlarla faiz kullanıp da ayakta duracak işletme yok denecek kadar azdır. Bunu herkes biliyor ama biraz daha ayakta durayım, dost var düşman var mantığı ile hareket eden firmalar çoğunlukta. Biz kimsenin batmasını istemeyiz ama bu gerçekleri bilerek hâlâ daha krediye bel bağlayanların ağlamaya hakları olmadığı da bir gerçek. Olay sadece bununla da sınırlı değil. Sanayicisi ve tüccarı bu minvalde boğuşurken ustası, sanatkârı da iş beğenmiyor, yattığı yerden para kazanmanın derdine düşmüş. Ustalar iş beğenmezler, sanatkârlar her işi yapmazlar. Düz işçiler kahvede oturup okey oynamak varken niye çalışacağım deyip eşini fakir fukara fonundan yardım almaya yollarsa kusura bakmasınlar da suçlu Devlet değil bizleriz. Zira Devlet eşittir vatandaştır. Bilmem anlatabildim mi? Kalın sağlıcakla.