Hayatımda kimsenin avukatlığını yapmadım, öyle de bir derdim olmadı, beni tanıyanlar bunu gayet iyi bilirler, doğru neyse muhatabı kim olursa olsun onu yazmaktan da geri kalmam. Vicdanınla cüzdanımı da hiç karıştırmadım, vicdanım ne demişse onu yazdım, Ahmet’in gönlü kırılır, Mehmet üzülür diye de eğilip bükülmedim bu güne kadar beş yüze yakın dava gördüm, bugünün parasıyla yaklaşık beş yüz bin lira tazminat ödedim. Yaptığım haberlerden ötürü çetelerle vuruştum, on beş kişi saldırdı, vurdum, vuruldum, cezaevine girdim yanımda ailemden ve bir iki dostumdan başka Allah kulunu da bulamadım. Bunca bedeli ödeme nedenim doğruları yazmak, dik durmak, nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilmemekti, hamdolsun bunca çileye rağmen yıkılmadık, dimdik ayaktayız. Bu yaptıklarımdan zerre kadar da pişman değilim, doğru neyse onu yaptım, gerekirse aynı şeyleri yapmaktan da geriye kalmam.
Neden bu detayı vererek konuya girdim derseniz yazdığım köşe yazılarından rahatsız olan bazı insanlar neden şu belediye başkanının aleyhinde yazmıyorsun, neden bu siyasetçinin aleyhinde yazmıyorsun yoksa onlardan paramı alıyorsun şeklinde yazınca bu detayı verme gereği duydum. Özellikle Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Demir ile ilgili yazdığım yazılara gelen yorumlar enteresan. Her ne hikmetse Mustafa Başkan’a karşı özel bir ekip sürekli aleyhte yorumlar yapmakta ve bana da neden aleyhinde yazmadığım, yoksa para mı aldığım sorulmakta. Abone bedeli dışında bir lira almış isek bu işi bırakmaya hazırım. Kaldı ki abone bedeli denince verdiğimiz gazetelerin bedelidir ki maliyetinin altında bir bedel olduğunu da unutmayın. Bugün bir gazetenin baskı bedeli iki liradır, okunsun diye zararına bir buçuk liraya satarız onu, gazeteler bayi satışlarından zarar ederler, bu böyle biline.
Gelelim asıl konumuz; biz köşe yazısı yazarken gündemdeki konulara ve haberlere göre belirleriz. Dün dikkatimi çeken bir haber oldu. Haberde büyükşehir belediyesinde daire başkanlığı için bilmem ne kadar para istendiği söylenmekte. Olaya inanmadım ama yine de garanti olsun diye bizzat büyükşehir belediye başkanına sordum. Konu şu; kamu görevi olmayan biri bundan bir yıl önce başkana gidip beni belediyede yetkili kıl, bana görev ver diyor. Başkan da haklı olarak burası bir kamu kurumu, olmaz öyle şey deyip gönderiyor adamı. Ardından adam ısrarla başkanı arayıp elimde video var gelip dinleteyim sana diyor. Başkan, gelmene gerek yok, telefondan dinlet diyor, adam da dinletiyor. Belediyeyle uzaktan yakından ilgisi olmayan eski İlkadım Belediyesi çalışanı bir vatandaş adamı arayıp seni Büyükşehir Belediyesine sokayım diyor, para da istiyor. Bunun Büyükşehir Belediyesiyle veya Mustafa Demir'le ne ilgisi var siz söyleyin, şayet bu doğruları yazmayacak isek neyi yazacağız.
Mustafa Başkan haklı olarak bu tür haberlerin tamamını mahkemeye veriyor, çok da doğru yapıyor. Geçmişte önüne gelen büyükşehirden hak etmediği paraları almış, büyük bir gazete bu konuyla ilgili mahkemeye verilmiş durumda, süreç devam ettiği için adını vermiyorum ama her gün başkanın aleyhinde yazanların neden yazdığını bilmeniz için bu detayı verdim. Benim derdim Mustafa Demir’i savunmak falan değil, olayların doğrusu neyse onu yazıyorum. Şayet yapılan o haber doğru olsaydı aynen yazardım hiç umurumda olmazdı. Ama insaflı davranıp doğruları yazmak bizim en önemli görevimiz, karakterimizin ve inancımızın da gereği budur. Şunu bilmenizi isterim ki belediyelerin aleyhinde haber yapan veya köşe yazan gazetecilerin büyük bir kısmı belediyeden beklenti içerisine girmiş ve karşılığını bulamadığından öyle yazıyorlar, azıcık nemalansalar asla yazmazlar.
Şunu açık ve net bilmenizi isterim ki geçmişte Büyükşehir Belediyesi gerçekten kötü yönetilmiş. Şimdi her yaptıkları doğru mu derseniz; belediyeciler yarı siyasi yarı resmi kamu kuruluşudurlar, her yaptığınızın karşılığını yönetmelikte bulamazsınız bu geçmişte de böyleydi şimdi de böyle. Geçmişte yapılan hataları bir bilseniz aklınız şaşar. Bunların bir kısmı savcılığa intikal etmiş durumda olduğundan yazmıyorum, zamanı gelince sizlerle paylaşacağım. Sadece şunu bilmenizi isterim ki yazılıp çizilenlere asla itibar etmeyin biz doğrusu neyse yazacağımızdan en ufak şüpheniz olmasın diyerek sözlerime son veriyorum. Kalın sağlıcakla.