Yalanın menzili kısadır, belki bir anlık insanları kandırabilirsiniz ama, gerçekler ortaya çıktığında insanların size olan inancı biter. Rol yapmak sanatçıların işidir, siyasetçiler rol yapmaya kalkar ise kendilerine ihanet ederler. Bazı siyasetçiler yalan konuşmayı becerebilirler, ancak gerçekleri bilenlerden birisi çıkıp doğruları haykırdığında kaçacak delik ararlar. Yıllarca yalan konuşup toplumu kandırdıkları zannedenler kendilerini aldattıklarını fark etmediler. Belki bulundukları makamın etkisinden ötürü kimse çıkıp doğruları söyleyemedi. Ancak Yunus Emre'nin dediği gibi doğruları söyleyen bir Molla Kasım çıkıp gerçekleri haykıran birisi ortaya çıkınca tüm foyaları ortaya çıkmıştır.
Bundan altı, yedi yıl önce şehirdeki tüm bilbordlarda Tersaneye alınacak 15.000 kişi alınacağı, şehrimizdeki tüm işsizliğin ortadan kalkacağı yazılı idi. Bilbordlardaki reklamların altında vezir hazretlerinin imzası vardı. O yalan reklam doğru olsaydı bile Vezir hazretleri ile uzaktan yakından ilgisi yoktu. Ama maalesef külliyen yalandı. İnsanlara umut dağıtarak, onları en hassas noktalarından vurmaya kalkmak karaktersizlik değil de nedir? Efendimiz Müslüman her türlü günahı işleyebilir ama asla yalan konuşmaz buyurmaktadır. İnandığını söyleyen hiç bir insanın yalan konuşma lüksü yoktur. Beraberdir başlığı ile yazdığım yazıda vezir hazretlerinin ruhen iman etmediğini yazdığımda bir okurumuz itirazda bulunmuştu, bu arkadaşımız vezir hazretlerini yeterince tanımadığından düşüncelerine saygı duyuyorum, ancak yalan konuşmayı adet haline getiren, müslüman gördüğünde cin çarpmışa dönen, islami kuruluşlara en ufak bir yakınlığı olmayan, siyonist kulüplerin en yakınında durmaktan keyif alan bir insandan ne beklenebilir?
Adam yalan konuşmayı o kadar kanıksamış ki doğru konuşamaz hale gelmiş, kendisine yakın bir gazeteciye yaptığı açıklamada hafif raylı sisitemin bir yılını doldurması münasebetiyle verdiği demeçte kimseyi torpille işe almadığını, insan hayatında vezir olmak da var rezil olmak da var ifadelerini kullanmış. Demek ki bizim yazılarımızdan bir hayli etkilenmiş ki, bu ifadeleri kullanmış, aksi halde onun literatüründe bu tür kavramlara yer yoktur. Onun literatüründe batı kültüründe kullanılan ifadeler mevcut olduğundan bu tür konuşmayı yapması gerçekten ilginç bir durum. Korkarım ki yakında Allah, kitap, resül, ahiret, kul hakkı kavramlarını da kullanmaya başlar.
Adam o kadar pişkin ki, sormayın gitsin. Hafif raylı'nın ihale aşamasından çalışmaya başladığı ana kadar her şeyi torpil, adam kayırma, zulümden ibaret olmasına rağmen pişkin, pişkin tam aksini iddia etmesi akıllara durgunluk verecek boyutta. Dilerseniz bu dediklerimi biraz detaylandıralım; Hafif raylı henüz proje safhasında iken müşavir firma adı ile millet soyulmaya başlandı. 4 milyon dolar civarında ödeme yapıldı, bu paranın bir kısmı birilerinin cebine girerken formalitenin yerine getirildiği söylendi. Daha sonra işin ihalesi yapılırken alavere dalavere yapabilecekleri firmaya yeterlik verip onu ihaleye koydular, başka firmaları elediler ( Bu arada bir çok siyasetçi devreye girip kendi adamına işin verilmesini istedi) bu aşamada kimseyi ciddiye almaksızın duygusal beklentilerine karşılık bulacakları firmalara işi verdiler. Bu işleri yaparken piyasaya verdikleri imaj bu tür imalatları çok büyük firmaların yapabileceği idi, halbuki işin gerçeği çok farklı sürekli yurtdışı ziyaretler yaparak pazarlıklar yaptıklarını çok iyi biliyorum. Ülkemizde o kadar çok kaliteli yerli firma var ki, onların dediklerine on basarlar, hatta onların duygusal beklentilerini de karşılarlar ancak bir yerde ağızlarından kaçırabilirler korkusu ile onları yanaştırmadılar.
Nihayet iş bittikten sonra ne kadar yakın akraba, ahbap, eş, dost var ise tamamının yakınlarını işe aldılar. Hatta görünüşte onlara düşman imiş gibi olanlar dahi yakınlarını işe yerleştirdiler. Tamamının listesi bende. Yayınlayınca şaşırıp kalacaksınız. Bu yaptıkları yetmiyormuş gibi şehirdeki ulaşım problemini içerisinden çıkılmaz bir hale getirdikten sonra çıkıp pişkin, pişkin bir şey olmamış gibi konuşması insanlarla dalga geçmek değil de nedir? Ama merak etmeyin, çok az bir zamanları kaldı. İki yıl sonra kaçacak delik arayacaklarından hiç şüpheniz olmasın, demokrasinin olmadığı ülkelerde 40 yıllık imparatorlar dahi hesap vermek zorunda kalmış iseler, bunların durumu çok vahim olduğundan şüpheniz olmasın. Unutmayın ki zulüm ile abad olunmaz, olduklarını zannedenlerin akıbetlerini hep birlikte göreceğiz. Kalın sağlıcakla