Her seçimde tüm partilere oy veririm, size garip gelebilir fakat benimde, bana göre doğrularım var. Anayasanın bana verdiği seçme hakkımı kullanırım. Her seçimde dikkat ettim, benim oy vermiş olduğum parti kazanmıştır mutlaka . Kimsenin hakkını yemeden, seçim kağıdında adı geçen partilerin amblemlerinin altına mühürü basarım, o nedenle oy kullanan bir vatandaş bir dakikada oyunu kullanabiliyorsa, bu işlem bende iki dakikayı bulabilir. Oyumu kullandığımda, yüzde bir oy potansiyeli olanın, verdiğim oy ile sevinme ihtimali ile , yüzde elli oy potansiyeli olanın sevinmesi ihtimalindeki gizli huzuru yaşar, bununla mutlu olurum. Neden böylesi bir tavır içindeyim diye düşündüğümde birkaç maddeyi alt alta sıralayabiliyorum.
Birincisi; beni vaadler etkiler. Bir parti yiyecek ve yakacak verirken, karşısında başka bir parti altı yüz lira ,bir diğeri ise alışveriş kartı verir. Bu çömertliğin karşısında ayrım yapamam. Seçim zamanı bunların verilmesi yada vaad edilmesini, oy avcılığı olarak algıladığımdan kıramam hiç birini.
İkincisi; benim seçtiğim kişinin beni temsil ettiği söylenir, nedense temsil edecek olanı başkaları belirler. Tanımadığım kişi doğal olarak seçim çalışmaları başlamadan beni tanımaz. Seçimler yaklaştığında sahaya indiklerinde bir ihtimal orada veya burada karşılaşırız. Oldu ya iktidar olmayan partiye oy verdim, devletle ilgili işim var ve başkente kadar gittim, nasıl görüşeceğim bölge vekiliyle. (Bu güne kadar böyle bir olay yaşamadım, acemisiyim,mutlaka bir yolu vardır) Kimseninde hakkını yemek istemiyorum, 2012 Temmuz ayında yaşanan bir sel felaketinde olay yerine bir çok milletvekili ve bakan geldi. İlk kez bir vekille tokalaştım, bir parti başkanı ve bakanı bu kadar yakından gördüm. Şu geliyor dediklerinde olay yerine gittim, o geldi ,çevresi çok kalabalıktı bölgenin orada yaşayan kişisi olarak sorunumu anlatamadım. Şimdi bu geliyor dediler yine gittim, muhalefet partisi başkanı kalabalık bir toplulukla yaklaşmakta, tam sırası dedim, yönünü başka tarafa çevirdi. O esnada biri elini uzattı, bunu televizyondan tanıyorum ,bölge milletvekili, hemen sordum'' neden geldiniz?'' Yanımızda olmak için gelmişler, dere yatağına kurulan bu yerleşim yerinin hatalarla dolu olduğunu anlatmaya başladığında ikinci sorumu sordum, '' yapım aşamasında neredeydiniz'' bir an duraksadı, bu esnada bir kameraman ve spiker geldi , röportaj yapmaya başladılar, bizim soru, askıda soru olarak boşlukta kaldı, ama dertlerimizide, orada bulunmakla paylaşmış oldular. Bir felakette halkın yanında olmalarından dolayı, oy verirken kıramam hiç birini. Üçüncüsü; ülke meselelerindeki kopuklukları, hiçbir meselede aynı fikirde olamamak sanırım sadece bizim ülkeye has bir tutum. Bir terör olayının sonuçlandırılmasının ülke için gelecekte sorunlar doğurabileceği tartışılır,fakat Reyhanlı'da patlatılan bombaların ülke insanlarını birleştirmeden ziyade ayrıştırıcı özelliğe sahipmiş gibi iç siyasete alet edilme doğruluğunun, sorgulanmaya ihtiyacı vardır. Yarın vatan topraklarının üzerinde kan akmasının, ülkenin kaos ortamında olmasının hiç kimseye yararı olmadığının ve alınacak milyonlarca oyun bir candan daha değersiz olduğu fikrinin benimsenmiş olması gerekmektedir. Bazen sabahlara kadar bu doğrultuda çalışmalarından dolayı oy verirken hiç birini kıramam.
Vatandaşın oy verirken, parti yada ideolojiden ziyade ,icraate yönelik olarak hareket etmesinin ülkeye daha çok yarar sağlayacağı bilincine ulaştırılması gerekmektedir. Partilerinde seçim çalışmalarında, toplum çıkarlarının ön planda olduğu düşüncesi ile bireyi dikkate almaya başlaması, benide oy vermek için, en iyisini seçmek düşüncesine sevk edecektir.