'Puslu soğuk hava, Dökülen yapraklar, En sevdiğim mevsimdi sarı Sonbahar' Şarkının da söylediği gibi en sevdiğim mevsimdir diyebilirim sonbahar için. Bana göre; dökülen yapraklar, bitiş değil, toparlanmak, yeniden dirilmek için özüne geri dönmektir, içine çekilmek, dinlenmek bahara kadar güç toplamaktır, düşünmek, süzgeçten geçirmektir. Sonbahar güzeldir, sarı, kızıl, kahve renkleriyle, bunaltmayan, daraltmayan, üşütmeyen havasıyla insana huzur verir. Huzurun yanına bir miktar hüznü de katık yapar şüphesiz, ama onun da verdiği keyif ayrıdır kanımca. Sahilin tenhalaşmasını, dalgaların kabarmasını, havanın erken kararmasını bile severim. Bir sürü iş yaparsın, koşturursun, toparlarsın, yersin, içersin bir de bakmışsın saat daha akşam dokuz, okumaya, yazmaya, düşünmeye bir sürü zaman kalır. Çocuklar okula başlar, hayat düzene girer, baharın rehaveti, yazın bitkinliği yoktur. Hayat, rayında, düzenli tıkır tıkır giden bir tren gibidir. Evet severim sonbaharı sevmesine ama aynı şarkının yine söylediği gibi 'Artık değil' artık gitse diyorum, biraz uzun kaldı, pastırma yazı bitmedi gitti, şimdi, her mevsim zamanında güzel, kış kışlığını yapsın ki, düzen bozulmasın.
Okullarda kılık kıyafeti düzenleyen yönetmelik değişti, bazı şeyler serbest kaldı, tek tip kıyafet zorunluluğu kalmadı. Öğrenciler çok sevinmiştir kuşkusuz, benim bazı tereddütlerim var. Sadece hafta sonu yarım gün serbest kıyafet giyen kızımı düşünüyorum, ne giyeceğine günler öncesinden karar veriyor. Büyüme döneminde çocuklar, çok kıyafet alsan daha bırakın eskimeyi yıpranmadan küçülüveriyor, almasan çocuklar arkadaşlarının yanında mahcup kalıyor. Hele de ergenlik döneminde toplumdan dışlanmanın çocuğun en büyük kabusu olduğu bilgisini hatırlayacak olursak sorun birden bire büyüyüveriyor. Ben, serbest kıyafetin çocukları özgürleştireceğine inanmıyorum, özgürlükten ziyade o dönemki çocuklar için kendini eşit hissetmenin, bir görmenin daha önemli olduğunu düşünüyorum. Çok pahalı, çok marka ve gençlerin deyimiyle 'çok tarz' giyinen bir iki öğrenci haricinde, bütçeleri sınırlı aileler için ekstra yük getireceğini, çocukların 'hep aynı şeyleri giyiniyorum' ya da 'hep aynı şeyleri giyiniyorsun' kompleksi geliştireceğini düşünüyorum. Ben bile kaç yıllık memurum hala her dolabı açışımda acaba ne giysem stresi yaşarım, hele akşamdan düşünmemişsem giyeceklerimi sabah o telaş içinde çok sıkıntılı dakikalar geçiririm. Çocukların kişiliklerinin geliştiği yıllarda bana göre tek tip kıyafet birliği, eşitliği sağlıyor. Kimin babası ne iş yapıyorsa yapsın, kim kaç para kazanıyorsa kazansın, sonuçta tüm çocuklar aynı giysilerle bir oluyorlar, benzeşiyorlar, eşitleniyorlar.
Okullarda kılık kıyafet serbest olsaydı, iktidar tek tip kıyafeti getirseydi yine böyle bakar mıydım, yoksa, özgürlükler yavaş yavaş elden gidiyor diye mi yazardım, açıkçası bilmiyorum. Ben orta okuldayken, sabahçı, öğlenci olarak okuduğumuz zamanlarda, siyah önlüğü ile okula gelen sabahçı kızın, okulun hemen alt tarafındaki dükkanların birinde önlüğünü çıkarıp, ablasına verdiğini, siyah önlüğü giyen kızın koşa koşa okula gittiğini hatırlıyorum. Alt tarafı kara önlük ve bir yaka alamayan aileler vardı o zaman. Şimdi yok mu, yoksa sayın bakanımızın da dediği gibi 'zenginler farklı, fakirler farklı okullara mı gidiyor', onu da bilmiyorum. Herkesin maddi olarak iyi durumda olduğunu sanmıyorum. Asgari ücretin miktarı ortada, elektrik ve doğal gaz zamları ortada, sahi fakir aileler doğal gaz değil, kömür yakıyordu değil mi, kömürün de geliş yeri belli! Uygulama doğru mu, yoksa yanlış mı, yaşayıp göreceğiz ama bu arada umarım çocuklar örselenmez, egoları komplekslerle kaplanmaz, kendilerini moda tabirle 'ezik' hissetmeden, giyimin kuşamın değil, beynin, kişiliğin önemli olduğunu anlayarak büyürler.