KİTABIN ORTASINDAN KONUŞMAK GEREKİRSE
Sürekli eleştiri yaptığım için bazı okurlarım , olumlu yazılarıma tepki gösteriyor veya tam fırsatını buldun neden yazmıyorsun diye serzenişte bulunuyorlar. Bazı okurlarım ise bölgecilik yaptığım yönünde eleştiriler yaptıklarını görünce emin olun ki kafamın tası atıyor. Şu ana kadar yaklaşık olarak iki yüz civarında mahkemem oldu bunların yüzde doksanı bitti, yüzde onluk kısmı kaldı, bu mahkemelerin tamamına yakını Trabzonlu, Oflu veya o bölgenin insanları ile olduğunu bu şehirde bilmeyen yok ama her ne hikmetse sırf düşmanlık olsun veya muhalefet yapmak adına eleştiren arkadaşlara şaşırıp kalıyorum.
Bir de bizi sazan zannedip, başkaları ile hesaplarını görebilmek için kullanmak isteyenlerin, kendileri piyasaya çıkmadan bize sürekli olarak evrak postalayıp, ardından da yorum yaparak neden haber yapmadığımızı eleştirmeleri var ya insanı çileden çıkartıyor. Canik Belediye Başkanı Osman Genç ile geçmişte olumsuz bir süreç yaşadım, kendisi ile aynı meclislerde dört yıl çalıştım, eleştirdiğim yönleri de olabilir ancak bazı okurların ısrarla Canik Belediyesi veya Osman Genç ile ilgili neden haber yapmadığımı, köşe yazmadığımı söylemelerinde iyi niyet göremiyorum. Bunu söyleyen insanların tamamına yakını ben Osman Genç ile kavga ederken Osman Genç'in yanında yer aldıklarını çok iyi biliyorum, şimdi aynı uyanıklar kendileri Osman Genç ile ters düşünce beni kullanacaklarını zannediyorlar ama yanılıyorlar.
Bu benim Osman Genç veya Canik Belediyesi hakkında yazı yazmayacağım anlamına gelmez ancak neyi ne zaman yapacağıma başkaları karar verecek ise o zaman aklını kiraya verenleri eleştirmenin ne anlamı kaldı. Bir insan bir şey yapacak ise sonuçlarına da kendisi katlanacaktır. O halde kararını da kendisi vermesi gerekir aksi halde insan olmamızın esprisi kalmaz, Allah'ın kullarına iradei cüziyye vermesinin nedeni de budur. Ben hiçbir zaman başkalarına göre iş yapmam, hesabımı, kitabımı kendime göre yaparım, başarılı olmamın nedeni de budur.
Bu kadar ara faslından sonra gelelim asıl konumuza . Şehir olarak yaşadığımız acı sel felaketi ile ilgili herkes birilerini suçlarken, benim kimseyi suçlamayan açıklamalarım bazı arkadaşlarım tarafından ciddi anlamda eleştirildi, hatta bazıları tüm ülkedeki basın birilerini suçlarken senin tam aksini söylemen çok yanlış dediler. Ancak ben konuşurken işkembei kübradan atarak konuşmayı sevmediğimden doğru olan ne ise onu konuşmak zorundayım. Şayet nefsimin istediği gibi konuşmam gerekseydi Büyükşehir Belediyesinden başlayarak yerel yöneticilerden, İl Özel İdaresine varana dek tüm yöneticilere verip veriştiririm.
Olayı biraz teknik açıdan değerlendirecek olur isek olayın aslı şu; DSİ Yılanlıdere'de oluşabilecek sel ve afetlere önlem alabilmek için Yılanlıdere üzerine selkapanı yaptı, DSİ sel kapanını yaparken saniyede 300 litre su akacak şekilde hesap ederek yaptı, zira sel kapanı son elli yıl baz alınarak yapıldı, ancak son sel felaketinde saniyede 700 litre su gelince sel kapanı taşıyamadı ve yırtıldı. Peki sel kapanı hiçbir işe yaramadı mı derseniz tam dört saat sel gelmesine engel oldu. Şayet sel kapanı olmamış olsaydı Canik diye bir ilçe ortada kalmazdı.
Burada hiç kimsenin hatası yok mu derseniz TOKİ konutları yapılırken bodrum katı iptal edilerek, birinci kattan iskan etmeye başlanabilirdi ama olmamış, burada kasıt aramak doğru değil, keşke can kaybı olmasaydı, o yavrularımızı, o insanlarımızı kaybetmeseydik ama Allah daha büyük felaketlerden korusun diye dua etmemiz gerektiğini de unutmayalım. Lovelet alış veriş merkezine gelince orada durum biraz farklı, iki bina arasından geçen dere çok dar bir baks olduğundan dereyi taşıyamadı. Olayın boyutu bu alış veriş merkezi yapılırken bir önceki DSİ Bölge müdürü çok bunaltılmış, dere yatağı olduğundan uygun görüş vermediği için siyasetçiler çok felaket bir biçimde adamcağıza baskı yapmışlar. Aldığım bilgilere göre adamcağız bu konuda o kadar bunalmış ki yaradanına sığınıp beddua etmek zorunda kalmış. Kimilerine göre o Bölge müdürünün ahı tuttu, kanaatimce oradaki karayolu yarılıp, geniş bir su geçişi yapılmış olsaydı bu sıkıntı yaşanmazdı. Biz lovelet ile ilgili bazı olumsuz haberler yaptığımızdan sel felaketine giden muhabirlerimizi içeriye almak istemediler ancak emniyet görevlilerinin müdahalesi sonucu arkadaşlarımız işini yapabildi ama biz bunu problem edip, nefsimize uyarak verip veriştirmek yerine doğruları yazmak zorundayız.
Bizim habercilik mantığımızda hedef üzüm yemektir, bağcıyı dövmek değil, ortada bir yanlış var ise sonuna kadar üzerine gideriz, ama ortada doğal afet var ise sırf muhalefet olsun veya birilerinin üzerine gidelim diye haber yapacak kadar vicdansız değiliz, sizin anlayacağınız aklımızı nefsimizin önüne alıp, dolmuşa binmeden taksiyi kullanmayı tercih edeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Kalın sağlıcakla