Kitapsever olduğumu bilen arkadaşlarım, onlara tavsiye edeceğim kitap isimleri isterler çoğu zaman. Söylediğim kitaplar öyle çok değişmez. Hele de ilk beş roman sıralamam uzun zamandır değişmedi. O kitapları daha aşağı sıralara indirecek iyi kitaplar okuyamıyorum uzun zamandır.
İlk beş dedim ama bu kitapların hemen hemen hepsi aynı değerdedir benim için. Bu nedenle birinci , beşinci gibi sıfatlar eklemeden kitap önerilerimi ve nedenlerimi anlatmaya başlıyorum.
Katre-i Matem. İskender Pala'nın okuduğım ilk kitabı. Kurgusu, anlatımı muhteşem. Dili biraz ağır, ağdalı ve Osmanlıca kelime çok. Ama ilk elli sayfa sonrasında alışıyorsunuz. Tarihi gerçeklerin içine olayların yerleştirilmesi kusursuz, ayrıca İstanbul'u biraz biliyorsanız Lale dönemindeki halinin anlatımları da çok ilginç gelecek diye düşünüyorum. İskender Pala'nın diğer romanları Katre-i Matem'in yanında çok sönük ve sıradan kalıyorlar.
Yeşil Peri Gecesi, Ayfer Tunç'un kitabı. Okuduktan sonra etkisinden uzun süre kurtulamadığım, gidip Ayfer Tunç'un öteki kitaplarını da almamı sağlayan, yazarına 'sizi bu kadar geç farkettiğim için özür dilerim' diyerek mail attıracak kadar güzel bir roman. Fakültedeyken bir hocamın 'Ünlü doktor demek iyi doktor demek değildir' sözünü yazarlara da devşirebilirim gibi geliyor. İnanın çok satanlar listesindeki yazarlardan çok daha iyi yazan ancak buna rağmen pek iyi tanınmayan, bulunduğu yerden çok daha iyisini hak eden bir yazar Ayfer Tunç. Bazı hikaye kitapları 'Aziz Bey Hadisesi' ve 'Suzan Defter' isimli öykü kitapları başucu kitabım oldular adeta. Kaçırmayın, Ayfer Tunç'un kelimeleri arasında kaybolun derim.
Şibumi, Trevanian 'ın bir kitabı. İkinci dünya savaşı sırasında Japonya'da neler yaşanıyordu? Amerikan filmlerinin göstermediği perde arkasında ne var? Japon felsefesindeki kavramlardan biri, ne anlatmak istediğini anladığım ama anlatamadığım bir kavram Şibumi. Basitlik, sıradanlık, sadelik desem eksik kalıyor. Kitabı okuyup kendi tanımınızı yapın derim. Aksiyon filmi izler gibi okuyacaksınız. Filmi yapılsa çok iyi olur diye düşündüğüm bir roman.
'Kayıp Söz' ve 'Erguvan Kapısı' başa baş gidiyor, o nedenle Oya Baydar diyorum sadece. Siyasi görüşü bana uzak ve çok da sempatik gelmediği için uzun yıllar okumadığım bir yazardır kendisi. PEN yazarlar derneğinin düzenlediği 6 haftalık bir kursta kendisini tanıdığımda bundan ona da söz etmiştim. O da 'Evet siyasi yaşantımın böyle bir etkisi olabilir ama bazen tersi de oluyor' diye cevap vermişti. Çok güçlü ve canlı bir anlatımı var. Türkiye'de edebi anlamda değeri olan hemen hemen tüm 'en iyi roman' ödüllerini almış bir yazar. Ondaki anlatım zenginliğini kolay kolay her yazarda bulamayacağınızı sanıyorum. Siyasi olarak farklı bakıyoruz, özellikle Kürt meselesine. Kayıp Söz'de katılmadığım cümleler ve olaylar yok değil. Ama bu o romanın çok iyi olmasını değiştirmiyor. Kayıp Söz de bana yazarın hemen hemen tüm kitaplarını aldırmayı başarmış bir romandır. Erguvan Kapısı da Kayıp Söz'le başa baş gidiyor benim gözümde.
'Umut' ve 'Veda' Ayşe Kulin. Kendini edebiyat dünyasında otör olarak gören bir grup tarafından burun kıvırılsa da, çok sattığı için küçümsense de çok keyif alarak okuduğum, herkese tavsiye ettiğim bir yazardır kendisi. Bir devrin kapanıp, yeni bir devrin başlamasını ancak bu kadar iyi tanımlayabilir ve anlatabilir de bence.
Elbette ki zevkler ve renkler tartışılmaz. Beğendiğim, okuduğum daha pek çok roman ve kitap var. Ama henüz bunların koltuğunu sallayan pek çıkmadı, şimdilik!
Not: Matder (Matematikçiler Derneği' tarafından düzenlenen 'Uygarlığın Gelişiminde Matematik' konulu öykü yarışmasında 'Bir Yudum Güneş Olmak' isimli öyküm birinci oldu. Paylaşmak istedim.