İhtiyarından gencine, erkeğinden bayanına, çocuğundan gencine, hocasından hacısına, öğretmeninden öğrencisine, doktorundan hastasına, patronundan işçisine, rektöründen pazarcısına kadar tüm toplum katmanları kendi donanımları ve sosyal statüleri ölçüsünde sosyal medyayı kullanmaktadır. Bu kullanım şekilleri çok masumane başlayıp, aile yuvalarının yıkılmasına kadar zaman zaman uzanmaktadır.
Bir selamla başlayıp, bin kelama kadar devam eden yazışmalarla, zaman zaman kantarın topuzunun kaçtığı ve tarafların farklı içerik konularını da sosyal medya aracılığı ile paylaşma rahatlığını kazanmaktadır. Göz ve dil unsurunun karışamadığı sosyal medya iletişimiyle insanlar; sıkışmış duygularını daha rahat ifade edebilmekte; kin, nefret ve de muhabbet duygularını rahatça paylaşabilmektedirler.
Böylece sosyal medya; hem kışkırtıcı hem de yaklaştırıcı bir rolü yerine getirebilmektedir. Aile üzerinde derin asarlar oluşturan sosyal medyanın; gençler üzerinde de tahribatı çok büyük olmaktadır. Son dönem gençliğin yabancı dillere olan arzu ve hakimiyeti, sosyal medya üzerinden daha gelişmekte, farklı dilleri öğrenen gençlerin böylece kendi kültürlerinden kontrolsüzce uzaklaştığı görülmektedir. Karşı cinsler arasında, sosyal medya üzerinden başlayan ilişkiler zaman içinde evliliğe dönüşmekte, bu yöntemle başlayan evlilikler de kısa zaman sonra yine sosyal medya nedeniyle ayrılıkla sonuçlanmaktadır.
Toplumun çekirdeği olan ailelerin tahribine neden olan sosyal medya; yuvaların yıkılmasına, çocukların mağdur olmasına, eşler arasında istenmeyen sonuçların meydana gelmesine, hatta zaman zaman da cinayetlerin çıkmasına sebep olmaktadır. Birbirlerine delice aşık olan gençlerin, daha evlenmeden sosyal medya nedeniyle birbirlerine kin ve nefret kustuklarına şahit olunmaktadır.
Sosyal medyayı çokça kullanan eşler arasında zaman zaman hiç gereksizce tartışmalar çıkmakta, birbirlerini aldattıkları zannıyla boşanmalara kadar giden kavgalar meydana gelmektedir. İslamın kutsal olarak ilan ettiği ve nikah akdi ile hukuki teminat altına da aldığı evlilikler; görücü usulden, severek evliliğe, oradan da flört evliklerine dönüşmüş, son zamanda da sosyal medya aracılığı ile kutsal yuvaların kurucu unsuru sosyal medya olmaya başlamıştır.
Bu yöntem; tarafların gerçek yüzlerinin ortaya çıkmasını engellemekte, istenen ve göründüğünde mutluluk oluşturacak yönlerin pazarlanmasına vesile olmaktadır. Evlilik gerçekleştiğinde görülen gerçek yüzler de ayrılmanın nedeni haline gelmektedir. Son yıllardaki evliliklerin yaklaşık yarısının, ilk 3-4 yıl içerisinde ayrılıkla sonuçlanmasının ve boşanmaların böylesi çoğalmasının büyük ölçüde nedeni sosyal medya olmaktadır.
Akıllı telefonlarla başlayan evlilikler, kafaların kırmasıyla sona ermekte, sosyal medya evlilikleri yine sosyal medya nedeniyle çökmektedir. Bilgisayar başında başlayan “KLAVYE” evlilikleri, mahkeme salonlarında bitmektedir. Gençlerin birbirlerine karşı klavye üzerinden başlayan duygusal yakınlaşmaları, evlilik sonrasında boşanmayla sonuçlanmaktadır. Anne-babaların, örf ve geleneklerin, inanç ve değerlerin dikkate alınmadığı böylesi süreçlerin huzursuzluğa dönüşmesi neredeyse kaçınılmazdır.
Evliliklerde, duygu yerine; tecrübe, gelenek ve inanç değerleri ölçü alınmalıdır. Gençlerin; ne pahasına olursa olsun deyip sevdiğiyle evlenme yerine; tecrübe, gelenek ve inanç değerlerini dikkate alarak evlendiğini sevmeye çalışmaları çok daha güzel sonuçlar ortaya koyacaktır.
İnanç değerleriyle şekillenmiş sosyal hayat kurallarının; sosyal medyada dikkate alınmadığı süreçler hüsranlara neden olmaktadır. Evliliklerin boşanmalarla sonuçlanması bu hüsranın en belirgin örneklerindendir.