Bölgemizde gelişen olayları doğru okuyabilmek için tarihimize ve çevremizde ki ülkelerde gelişen olaylar ile birlikte onların yakın tarihlerine bakmamız gerekmektedir.
1973 yılına kadar krallıkla yönetilen Afganistan’da Davud Han liderliğinde Cumhuriyet ilan edildi. Hazırlanan Anayasa 1977’de kabul edildi. Kraliyet ailesinin üyelerinden kurulu bir hükumeti iş başına getirildi. Afganistan’da yıllardır ayrı çalışan iki sol örgüt, Halk ve Bayrak partileri Davud Han’a karşı birleştiler. Halk kanadı lideri Hafızullah Amin’in düzenlediği bir darbeyle Davud Han devrildi, kendisi ve aile üyelerinin çoğu öldürüldü.
27 Nisan 1978’de Afganistan Demokratik Cumhuriyeti kuruldu.Halk ve Bayrak kanatları arasındaki birlik bozuldu. Ordu desteği olan Halk kanadı giderek güçlendi. Yeni yönetimin reform programında klasik Marksist – Leninist doğrultuda yönetsel önlemler yer alıyordu. Afgan kültür ve yaşam tarzıyla çatışan bu program nüfusun geniş kesimlerini karşısına aldı. 1978 yazında Nuristan bölgesinde çıkan ayaklanmalar ülke geneline yayıldı.
Yönetim 5 Aralık 1978’de, Sovyetler Dostluk, İyi Komşuluk ve İşbirliği Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmanın ardından kısa süre sonra Afganistan’da Sovyet yanlısı iktidara karşı ulusal direniş hareketi başladı. Afgan yönetimi SSCB ile imzalanmış olan dostluk ve işbirliği Antlaşmasına dayanarak Sovyetler’den yardım talep ettiler. Sovyetler, 27 Aralık 1979’da ülkeyi fiilen işgal etti. Sovyet işgaline karşı direniş dış destekle arttı, Sovyetlerin çıkışından sonra ülke içindeki 11 değişik grup yönetimde söz sahibi olmak için mücadeleye başladı. Sonrasında ise Afganistan’da akan kan 42. yılında
Hedef ülke Irak, dünya basını hep bir ağızdan Irak'taki diktatörden bahsetmekte. Bir kaç yıl öncesinden başlatılan kara propaganda sayesinde halk bölündü, halk kutuplaştırıldı. 1990 yılında başlatılan 1. Körfez savaşıyla hazırlanan ortam ikinci körfez harekatında ,Irak'a demokrasi getirmek üzeri başlayan savaşa dönüşmüştü görüntü olarak. Aranan kimyasal silahlar bulunamıyor, heykeller yıkılıyor, ülkenin kontrolü başkalarının eline geçiyor ve halk parçalara bölünüyor.
Sonuçta yer altı zenginlikleri başka ülkenin eline geçiyor, ülke silah deneme alanı olarak kullanılıyor ve bir halk yüz yıllarca birbirine düşman edilecek şekilde aralarına nifak sokuluyor. Irak'taki savaş 25. Yılına girdiğinde ezilen halk diktatörünü aramakta.
2011 yılında başlayan Suriye’deki iç savaş dördüncü yılını doldurduğunda kan ve göz yaşından başka değişen bir şey yoktu bu ülkede. Bölge üzerinde planı olan veya pastadan pay almak isteyen her ülke orada kan akıtmakta, yüzlerce örgüt ülkesini kurtarma adı altında ülkesini bitirmekte.
Mantar gibi örgütlerin türediği ülkede vatanını kurtarmak adına sava şanından, bölgesel dengelerin değiştirilmesi için savaştırılanlara kadar ne kadar grup varsa ülkede kan dökerken o devletin çocukları başka ülkelerde sefaleti yaşarken, Ege denizinin karanlık sularında boğulurken Geriye ise 100 yıllarca sürecek halk arasında bir düşmanlık hediye olarak bu toprakla bırakılmaktadır.
Eğer ülkende karışıklık var ise, karışıklığın nedeni olanlar mutlaka orada yer alacaktır. Ve her grup vatanı kurtarıyorum diye mücadele ederken aslında başkalarının hizmetinde olduklarını anlayamayacaklar, sürekli çekişme körüklenecek ve ülke yerle bir olacak.
Tüm bu yaşanılanlardan ders almayan parti yöneticisi özerklik diye ayağa kalktığında yaşanılacak sonu görmeyipte halkı isyana teşvik ederken, ne kadar basiretsiz olduğunu göstermektedir. Halkında bilmesi gereken şey, böylesi kargaşada Afganistan,Irak,Suriye’de olduğu gibi bir kısım halk merkezlerde savaşı direk hissetmezken, merkez dışında kiler bire bir bu acıyı yaşamaktadırlar.