Konumuza girmeden önce bir hususa değinmek istiyorum. Kimsenin avukatı olmadığımı her fırsatta dile getirmekteyim ancak doğruları yazmanın da karakterimizin gereği olduğunu belirtmek isterim. Eğercili’de yapılan Biyokütle Santrali ile ilgili sürekli tezvirat yapanların amaçları üzüm yemek değil bağcıyı dövmek. O insanları bu şehir az çok tanıyor ancak tanımayanlar da olabileceğini düşündüğümden bir detay verme gereği duydum. Biyokütle Santralinin soğutma suyunun Aptal Irmağına dökülen su borusunun geçtiği güzergahta Fuat Köktaş’ın da arazisi olduğunu söyleyenlerin tamamen art niyetli olduğunu ve algı operasyonu yapmak için söylediklerini buradan açık ve net belirtmek istiyorum. O bölgede geçmişte dört beş yıl oturmuş birisi olarak borunun geçtiği güzergâhın tamamının yol olduğunu, bırakın Fuat Köktaş’ın veya kayınpederimin arazilerinden geçmeyi hiçbir özel mülkiyetten geçmediğini, tamamen kamusal alan olan yoldan geçtiğini herkesin bilmesine rağmen olayı çarpıtmak için söylendiği açık ve net ortada. Doğrusu neyse onu söyleseler ben de yanlarında olurdum ama işin başından beri bu insanların derdinin ne olduğunu onları tanıyanlar iyi biliyorlar. İnsan bir şeyi söylerken azıcık insaflı davranır, sırf yıpratmak için konuşmak, yazmak çizmek aklı başında karakter sahibi insanların işi olamaz. Ayrıca ırmağa akan suyun Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü tarafından yapılan analizleri de ortada, sonuçlarda en ufak bir sorun yok. Bacadan çıkan buharla ilgili yapılan test sonuçlarının da aynı şekilde temiz çıktığını belirttikten sonra asıl konumuza geçmek istiyorum.
Öyle enteresan bir şehirde yaşamaktayız ki anlatamam. Menfaatleri karşılığında doğrulara eğri, eğrilere de doğru diyebilen insan sayısı o kadar çok ki anlatamam. Emin olun biz bu mesleğe girinceye kadar bu şehirde pek çok olay topluma olduğundan çok farklı yansıtılmaktaydı, biz de bunun acı bedelini ödeyince bu mesleğe girmek zorunda kaldık. İyi ki de girmişiz bu mesleğe; artık toplum neyin ne olduğunu, kimin neyi neden yazdığını çok iyi anlamış durumda. Üç kuruşluk menfaatimiz için beş kuruşluk yamulmadık, doğru neyse onu dedik, bedel ödedik ama asla duruşumuzdan taviz vermedik. Geldiğimiz noktada hala daha bazı menfaatperestlerin üç kuruşluk dünya menfaati için olayları yamultmaya çalıştıklarını görünce bazı gazeteci arkadaşlarla bir araya gelerek haftada bir açık oturumvari bir program yapma kararı aldık. Programın adını da konuşulmayanları konuşmak programı olarak belirledik. Deneyimli siyasetçi ve gazeteci Mehmet Ali Coşkuner’in moderatörlüğünde ben, yine deneyimli gazeteci arkadaşlarım Recep Yazgan ve Okan Çakır’ın katılacağı dörtlü bir oturum yapacağız. Programımızda haftalık olayları değerlendireceğiz, gündemdeki konuların yazılıp çizilmeyenlerini ve arka perdede olanları konuşacağız.
Bu program sayesinde toplum yazılıp çizilenlerin gerçek nedenini öğrenme imkânı bulacak, yazılmayanları konuşmaya çalışacağız. Örneğin bazı yayın organlarının belediye başkanları ile ilgili yaptıkları anketlerin asıl amaçlarının ne olduğunu, bazı başkanları başarılı bazı başkanları başarısız göstermelerinin asıl nedeninin ne olduğunu konuşacağız. Kanaatimce ilk programda üç belediye başkanını değerlendireceğiz, ardından diğerlerini konuşacağız. Şehrin gündemindeki konuları ele alıp değerlendirmeye çalışacağız. Amaç toplumun doğruları öğrenmesidir, herkes kafasına göre bir şeyler konuşuyor ama gerçekler nelerdir bunu insanların bilmeye hakkı var. Bugüne kadar duruşumuz ne idiyse bundan sonra da o olacak. Programa katılan her arkadaş deneyimli, işini bilen gazeteci arkadaşlar, keyifli bir program olacağını düşünmekteyim. Konularımızı belirlerken önceliğimiz şehrin öncelikli gündemi olacaktır. Herkes düşüncesini rahatlıkla söyleyecek, konu üzerinde detaylı tartışma imkanımız olacak. Ancak zaman olarak da çok uzun bir zaman dilimi kullanmayı düşünmüyoruz çünkü uzun zaman diliminde olayları değerlendirmek izleyicileri yorar.
Sadece siyasi konularda değil dini konulardan magazinsel konulara kadar her konuda değerlendirmelerde bulunmak istiyoruz. Elbette herkes aynı şeyi düşünmeyecek, farklı düşüncelere sahip olduğumuz bir gerçek ancak bizim inancımız ‘Ümmetimin ihtilafından rahmet doğar.” hadisi şerifi doğrultusunda olduğundan farklı fikirlerin konuşulmasına saygı duyacağız. Sanırım bir hafta sonra bu çalışmamızla karşınızda olacağız, şimdilik bu kadar. Allah’a emanet olunuz.